Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '08

 
Kategori
Siyaset
 

Şapkanın altından eğilerek geçenler ve geçmeyenler!...

Şapkanın altından eğilerek geçenler ve geçmeyenler!...
 

NEREYE BÖYLE HIZLICA...


Kahramanlar her zaman haksızlıklara ve baskılara karşı adaletin ve doğrunun yanında olduklarından ve cesurca mücadele ettiklerinden; sadece öykünün anlatıldığı ülkelere ait değil tüm dünya halklarının, hepimizin ortak kahramanları, umutları oluyorlar!…

İsviçre’de küçük bir kasaba yakınlarındaki bir köyde Wilhelm Tell adında bir çiftçi ailesiyle mutlu bir şekilde yaşamaktadır… Bu çiftçi aynı zamanda iyi bir avcıdır, ok (yay) ustasıdır…

Mutlu insanların yaşadığı bu küçük kasabaya bir gün Avusturya yeni bir vali görevlendirilir… Yeni vali Gessler despot biridir ve kendini kabul ettirebilmek için halkın üzerine o kadar baskılar kurmuştur ki; tüm kasabalıları neredeyse canından bezdirmiştir!... Her gün yeni yeni vergiler, yeni yeni kabul edilemez kurallar, gittikçe artan baskının ardı arkası gelmez.

Bir gün vali Gessler; yardımcısını çağırarak; şapkasını çıkarıp yardımcısına verir ve “Bu şapkayı şehrin girişine asın, şehre girecek herkes buna selam versin, selam vermeyeni de hemen cezalandırın!...” der...

Vergilerden ve baskılardan bunalan yöre halkının hemen hemen hepsi korkularından ve yılgınlıklarından; istemeye istemeye bu emre uyarlar ve şehrin girişinde asılı duran bu şapkaya selam vererek altından eğilerek geçerler!...

Şehirde işi olan ve ihtiyaçlarını karşılamak içinde; Wilhelm Tell yanına küçük oğlunu da alarak şehre gider ama şehrin kapısında askerler; valinin emri olduğunu şapkaya selam vermeden şehre giremeyeceğini söylerler!...

Wilhelm Tell şapkaya selam vermeyi kabul etmez, şapkanın karşısında eğilmeyi red eder!... Bunun üzerine askerler tarafından tutuklanarak despot valinin huzuruna çıkarılır,

Vali Gessler çok öfkelenmiştir, emrine uyulmamıştır, otoritesinin kabul edilmemesi üzerine çok kızar ve aklına kurnazca bir ceza gelir!...

Despot Vali Gessler; “Sen emirlerime karşı geldin, cezalandırılacaksın. Ama sana bir kurtuluş şansı tanıyacağım, oğlunun başına koyacağın bir elmayı 100 adımdan vurabilirsen ikinizde özgür kalacaksınız!...“ der…

Wilhelm Tell suç işlemediğine inanır, böyle tehlikeli bir affa da karşıdır, özürde dilemez vali Gessler’den ama oğlunun “Baba; sen iyi bir okçusun bunu halledebilirsin!...” demesi üzerine bu öneriyi kabul eder ve kınından iki ok çıkarır, halkın sessiz bakışı altında 100 adımdan üstelikte esen rüzgara rağmen oğlunun başının üstündeki elmayı tam ortasından vurur, elma ikiye ayrılır!...

Tüm bu olanları sessizce izleyen ve baskılara boyun eğmiş korkmuş halk Wilhelm Tell’in bu başarısı üzerine sessizliğini bozarak vali Gessler’e rağmen coşarak Wilhelm Tell’i alkışlamaya başlarlar…

Vali Gessler sözünde duracağını söyler ama bir sorusu vardır Wilhelm Tell’e; “Merak ediyorum, neden iki ok çıkardın kınından, diğerini ne yapacaksın…” diye sorar, Wilhelm Tell; “Ok oğluma isabet etseydi ikincisini sana atacaktım!...” der…

Destana göre bu olaydan sonra İsviçre halkında başlayan ulusal bilinçlenme İsviçre’ye bağımsızlığını kazandırmıştır…Her ülkenin buna benzer kahramanlık öyküleri, destanları vardır, bu tür destanlar ulusal moralin yüksek olmasına her zaman katkıda bulunmuştur…

Bende yazıya; çoğumuzun çocukluğumuzda daha ilkokula giderkenki zamanlardan hatırladığımız ama derinlemesine bir anlamı çoğu kez yüklemediğimiz Schiller tarafından yazılan bir İsviçre kahramanlık öyküsüyle başladım…

Kahramanlar her zaman haksızlıklara ve baskılara karşı adaletin ve doğrunun yanında olduklarından ve cesurca mücadele ettiklerinden; sadece öykünün anlatıldığı ülkelere ait değil tüm dünya halklarının, hepimizin ortak kahramanları, umutları oluyorlar!…

Neyse; biz bu destanı günümüze uyarladığımızda; İMF-Dünya Bankası ve Avrupa birliği; Türkiye’ye sürekli halka çok acı gelecek ekonomik ve sosyal politikaları dayatıyorlar… Kendi şapkalarını gönderiyorlar…

Bu şapkayı ellerine alanlar; insanları şapkanın altından geçtiklerinde onları cennetteki gibi bir güzel yaşamın onları beklediğini tatlı sözlerle, tatlı vaatlerle inandırmaya, ikna etmeye çalışıyorlar…

Bu şapkanın altından eğilip geçmek istemeyen emekçilerde; 1 Mayıslarda ve hak almak, umutlarını korumak, yaslarını tutmak için çıktıkları meydanlarda biber gazı, cop, soğuk su yiyorlar…

Bu şapkanın altından eğilip geçmek istemeyen memur ve iççi sendikası ve üyeleri de;ki sadece KESK, DİSK , birazda TÜRK-İŞ bu şapkanın altından geçmemekte!... Üyeleri ile birlikte yönetime katkıda bulunmaktan uzak tutuluyorlar, sürekli sürgünlerle ve baskılarla yaşamları zorlaştırılıyor!...

Bu şapkanın altından eğilip geçmek istemeyen çiftçiler; yaptıkları uyarılarda eylemlerde belki birçok üretici tarafından yalnız bırakıldılar, eylemleri belki önemsenmedi ama bugün şapkanın karşısında selam durup altından geçenler tarafından onurlu mücadeleleri acaba nasıl değerlendiriliyordur!...

Bugün gerçekler ortadadır!... Tatlı vaatlerle cennette yaşatılacağına inandırılarak; şapkanın altından eğilerek geçmiş olan milyonlarca memur, başta fındık üreticileri, buğday üreticileri, narenciye, üzüm, tütüncü, şeker pancarı üreticileri olmak üzere milyonlarca çiftçi, esnaf kendilerine verilen sözlerin tutulduğunu düşünüyorlar mıdır, başlarına neler gelmiştir, şimdi ne durumdadırlar, mutludurlar mı, aldatıldıklarını, kandırıldıklarını düşünüyorlar mıdır, düşünüyorlarsa yeniden rengi değiştirilmiş aynı şapkanın altından tekrar tekrar eğilerek geçecekler midir!…

Yaşam uzun bir süreçtir!... İnsanlar ve toplumlar dönem dönem yanılabilirler, tatlı vaatlerle kandırılabilirler… Bunu engelleyebilmenin yolları ise örgütlenmekten, eğitimden ve kararlı ve bitmeyen mücadelelerden geçmektedir!...

Bizlerde; bugün üyesi bulunduğumuz tüm derneklerde, kuruluşlarda, yaşamda; şapkanın altından eğilerek geçenler dahil tüm insanlarımızı; insan ve doğa sevgisinin, umudun, emeğin kutsallığının, haksızlıklara karşı başkaldırmanın, demokrasinin, özgürlüğün, sevginin, onurlu yaşamın etrafında toparlamak için yılmadan, umutsuzluğa kapılmadan çalışacağız ve başaracağız!...

Hiç bitmeyecek umutların peşinden hep birlikte yürüyebilme dileği ile... Saygılarımla…

DrMustafa ÇUKURYILDIZ

cukuryildiz@hotmail.com

 
Toplam blog
: 58
: 613
Kayıt tarihi
: 14.07.08
 
 

Merhaba Arkadaşlar! Okullar, bitmeyen sınavlar, üniversite, iş hayatı ve hiç bitmeyen krizler, süre..