Saraçoğlu Kalesi Düştü !..

Yine hüsran!.. Elimizde kalan tek teselli, yenilmezlik serisi de sonunda bitti!.. UEFA'nın bile Kadıköy kalesi diye lanse ettiği Saraçoğlu düştü!..


Geçen sezon sergilediği performansın hayli uzağında olan Sarı Kanaryalar, Şampiyonlar Ligi'nde ilk iki maç neticesinde, grubunda sadece 1 puanla sonuncu durumdayken, Arsenal maçına tabii ki üç puan hedefleyerek çıktı. Karşılaşmanın daha altıncı dakikasında 2-0 önde olma şansını yakalamışken, onbirinci dakikada tam aksine 2-0 mağlup duruma düştük!..


Şimdi adama sormazlar mı, birbirinin kopyası iki gol yiyorsun ve bu goller Kayseri maçından kopyala yapıştır yapılmış adeta, fark yediğiniz Kayseri maçından sonra hiç mi ders almadınız, bu derse çalışmadınız, bu arızayı gidermeye uğraşmadınız?


Bizim Güiza'da kopyalayıp yapıştırdı lâkin kalecinin bacaklarına... İki pozisyon, ikiz pozisyon, ikisi de kaleciyle birebir, ikisini de kalecinin ayaklarında bitirdi... Olmadı, yakışmadı, o kalecinin sağı vardı, solu vardı...


Elin hocası skoru yakalamış, sırf maç tecrübesi kazansın diye oyuna aldığı oyuncu, çömez deyin, çaylak deyin, ne derseniz deyin, işte o oyuncu bir de gol atıyor!.. İnanılmaz bir acizlik, çok yazık!!!


Kimse kendini sıkıntıya sokup da bahane aramasın, bunun bahanesi yok!

Eksiklerimiz mi vardı?.. Onların daha çok vardı...

Tecrübe mi?.. Biz daha tecrübeliydik...

Saha avantajı mı?.. Bizimdi, üstelik bugüne kadar kaleydi...

Fark mı?.. İşte o vardı, skora da yansıyan bir büyüklük!.. Yaşları küçüktü ama ruhları büyüktü, oynadıkları takımın adına yakışır büyüklük yüreklerindeydi onların... Oyuncunun kim olduğu önemli değildi, hepsi bütünün bir parçasıydı, amaçsa makinayı aksatmadan çalıştırmaktı...


Bizde makina nasıl çalışıyor peki?.. Ana parçalar arıza yapınca yedek parçalar iş görmüyor, sırıtıyor!.. İdeal kadro denen ilk onbir sahada olmadığında diğerleri görev yapamayacaksa yedeklere ne gerek var?.. Olamadık, olamayız... Yedeğinin aslını aratmadığı bir takımı da böyle bulamayız...


Büyük takım olacaksan, dışardan getirmeden evvel elindeki değerlere sahip çıkacaksın, kaptırmayacaksın!.. Önce elindekini tutacaksın, sonra üzerine artı koyacaksın... Tuncay gibi bir ateşleyici gücün gitmesi ne kadar hataysa, Aurelio gibi bir dinamonun kaybı da o kadar yanlıştı!.. Sırf ezeli rakibe "ohh canıma değsin" yapmak için işe yaramayacak Emre'yi almayacaksın!.. Göz ucuyla baktığın Fatih Tekke'ye dört elle yapışıp, Fenerli yapacaksın!..


Neyse... Sinir bozuk, morâl çökük, rotayı şaştık, sürç-i lisan ettiysek affola diyorum ve yavaş yavaş noktalıyorum...


Son bir umudumuz kaldı artık... Bundan sonra UEFA aşkına... Tabii bizimkiler topun yuvarlak olduğunu hatırlatıp, üç maçta dokuz puan toplamazlarsa... Bu gidişatla çok zor ya... Korkarım bir sonraki maçta da UEFA ümitlerimizi tüketecekler... Lâkin sürprizlere de açığız... Porto evinde Dinamo'ya yenildi, her şey olabilir, ancak son düdükle netice netleşir...


Saygılarımla...