Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '12

 
Kategori
Anılar
 

Sarı gelin

Sarı gelin
 

Yayla Yolculuğu


Büyük bir inşaat şirketinde şoför olarak çalışan babam, tüm ailemizi şirketin iş yaptığı yerlere sürekli olarak taşıyordu. Göçebe bir hayatın özelliklerini taşıyan hayatımız, göçebelerden farklı olarak şirketin aldığı işi tamamlama süresi boyunca işin yapıldığı yerde ikamet etmemizdi. Ankara/Bala, Adana/Seyhan, Adana/Osmaniye(o zamanlar ilçe idi), Kars/Sarıkamış, Mersin/Anamur, Manisa/Soma bulunduğumuz yerlerdi. Ablam ve köyde doğmayan kardeşimler hep farklı yerlerde doğdular. Aslında ben Sarıkamış doğumluyum.

 
Babam şirkette yıllarca çalışmış, çalışkan bir şekilde ve sebat ederek kendisine verilen tüm görevleri yerine getirmiştir. 1969 yılında ise patronunun da yardımı ile borçla 1969 model bir hinter  marka kamyon satın almıştı. Kamyonun ön kaportası sarı kasası ise kırmızı renkte idi. Sanırım o tarihlerde Karadeniz bölgesinde böyle renkte bir araç yoktu. 1970’li yıllarda tekrardan İkizdereye dönen ailemiz köy hayatına yeniden adapte olmak zorunda kalmıştı. Babam artık ilçemiz sınırları içerisinde kamyonculuk yapmaya başlamış, ekmeğimizi bu vadiden kazanıyordu. 
 
İkizdere vadisinde o derede Babamı tanımayan yok gibidir. Kendisine has kuralları olan totaliter, dünya görüşü liberal, asla Atatürkçülüğünden taviz vermeyen, çizgisi sürekli Atatürk yolunda olan, namuslu, dürüst, çalışkan, erdemli, onurlu, yardım sever, sözünün eri cesur bir adamdır. İlçemizde onun kuşağında olupta kamyonculuk yapan Cevat Kuyoğlu (şen), Karaman Cevat, Hocasun İlyas Amcalar sanırım Dodge, BMC marka kamyonları ile hafızamda yer etmiştir. Bahse konu tüm vadi şoförlerinin özellikleri Babam gibidir. Bu insanların başka ortak özellikleri ise neşeli olmaları, paylaşmayı bilmeleri, hayata ve yaşadıkları vadiye hep olumlu bakmalarıydı.  
 
Vadide O yıllarda çoğu insanlar kamyon kasası üzerinde yolculuk yapardı. Ve bu yolculuk çok lüks seyahat otobüsünün koltuklarında müzik dinleyerek, video izleyerek yapılan yolculuklardan daha keyifli ve mutluluk içeriyordu. Yayla çıkım zamanlarındaki vadideki hareketlilik, normal zamanlarda rutin bir dinamizme teslim olurdu. Köylülerimizin ilçeden aldığı un, şeker, küspe çuvallarını evimize getiren Babam, aslında evimizi bir dağıtım merkezine çevirirdi. Kamyonumuzun olduğu yıllarda ilçe köy ve yayla yollarımız çok bozuktu. Hatta bu nedenle Babam Çağrankaya yaylasındaki ahşap evimizi satarak ovit yaylamızda ev yapmıştı. Yağmurun eksik olmadığı vadimizde kamyonlar çamura batarak hareket edemez ve tüm yolcular kamyonu harekete geçirmek için seferber olurdu. Tekerleğin altındaki çamur kürekle sıyrılır ve kuru ot, ince kuru dallar bulunursa kum ve taşlarla çamurun etkileri azaltılarak zemin islah edilirdi. Bu dayanışma dolu çaba esnasında kamyonun arka lastiklerinden patinaj nedeni ile sıçrayan çamurlar kamyonun itenlerin yüzüne ve elbiselerine yapışırdı.
 
Mahallemizin genç cami hocası kamyonumuz battığı halde yoldan geçerken mahallemizin gençleri hocaya şaka yollu, Hoca efendi şu kamyonu iman gücü ile bir itte çamurdan çıksın dediklerinde, hoca gençlere dönerek; o iman gücü o kadar kuvvetli ise sizde neden yok cevabını halen daha unutamam. Tabii ki her anlamda asl olan ilk önce inanç ve inanmaktır.
İlçeden köye veya yaylaya giderken yük ve insan taşımak için herhangi bir organizasyona gerek duyulmadan, kayıtsız, plansız bir şekilde harika sonuçlar yaratılırdı. İnsanların yaptığı işler vadinin oluşturduğu doğal bir dengeye oturmuştu. Babamın kamyonu ve silahı kendi için hep övünç kaynakları olmuştur. Onlar için uyguladığı bakım ve tutum çalışmaları taktire değerdi. Sarı kamyon ailemizin mahallemizin hatta vadimizin bir parçası idi. Sarı Gelin kamyon hareket eden bir makine değil  vadimizin bir sembolü gibi idi. Halen, şimdi bile sarı renk sevgim kamyonumuzdan gelmektedir. 
 
Babamın ilçeden kamyonla hareket ederek kafkame yoluna girmesi ve ilk defa Azaklıların Ahşap doğrama Atölyesi üzerindeki yolda açık su hendeğinden geçmesi ile keskin bir virajla dalaliların ırmağı üzerindeki kısa köprüden geçilerek, Karagöz mahallesinden hafif bir rampa ile Azaklara ulaşılırdı. Karnadan hamzaoğlu mevkiine kadar, patoliya gelen kamyonun motor sesi hep aynı tonda ve ahenkte olurdu. Sarı Gelin hamzaoğlu mevkiinden okulun üstüne geldikten sonra dönerek pohalara kadar hafif bir rampa ile hareket ederek evimize ulaşırdı. Yapılan bu yolculuk her defasında bir gelinin ağır, mağrur, yavaş törensi tüm özelliklerini taşırdı. Vadideki yaşamın kendisini ifade eder gibi idi.   
 
Un çuvalları ile yapılmış yüklerle yolun kenarında, köylülerimiz sarı gelini bekler bir eda ile Kamyonumuzu bekler, Babam onları özenle arabaya alır ve nakl ederdi. Şoför mahalline ise yaşlılar, kadınlar  ile eğitimliler misafir edilirdi. Köy yolunda oyun oynayan çocuklar Sarı Gelin gelince oyunlarına ara verirler. Kamyonla gelen aile büyüklerine umutlu ve heyecanlı gözlerle bakınarak şeker, gofret, biskuvi, balon, çikolatayla sarı gelini özdeşleştirirlerdi.  Sarı Gelin aslında çocukların umudunu taşıyordu. İlçemizdeki kamyonlar tomruk, odun taşıyarak gelir elde ederken Sarı Gelinin kasası damperli, hidrolikli olduğundan taş kum ve diğer malzemeleri de taşıyabiliyordu.
 
Beni ninnileyen, ağıtlayan, yani beni ben yapan Annemin seslenişleri yanında ben vadinin sesi, evcil ve doğal hayvanların seslerinin yanında sarı gelin kamyonumuzun sesi ile büyüdüm. Herkes vadiye, ahminlerinden, çayırlarından, sokaklarından, evlerinden, perdelerinin arkasından, balkonlarından bakıyordu. Doğu Karadenizde gürül gürül yeşilin pek farkına varılmayan küçük bir ilçesi olan İkizdere renkli ve mutlu insanlarla doluydu.   
 
Gözlerini para hırsı bürümüş insanların vadide yaşamadığı yıllarda benim ailem ve yaşamımızla ilgili çok özel bir tespitte bulunursam eğer, amacın para olmadığı, babama ve diğer tüm kamyon sahiplerine ödemenin gizlilik içerisinde yapıldığını, bu rituelin başka çoğrafyada asla böyle yaşanmadığını  biliyorum.
Nefes almakta zorlandığımız yaz mevsiminde, yağışın ve nemin çok yoğun olduğu zamanlarda, zaman zaman çiselerle ıslanmış yollarda, kimi zaman toz bulutları oluşturarak kamyonun üzeri hınca hınç  insan ve yük dolu iken yolculuk yapılıyordu. Karayolu kurallarına göre kamyonun üstüne seyahat etmek, tehlikeli, sakıncalı ve yasak olmasına rağmen kamyonla yolculuk dönemin ve vadinin bir zorunluluğu idi. Yayla çıkım zamanı ise kamyonun her tarafından Pakistan ve Hindistandaki tren yolculukları gibi salkım saçak insanlar sarkarak yolculuk yapılırdı. 
 
Sarı Gelinin üzerinde seyahat eden gençler, çevrenin rahatsızlığı gibi bir tepki ile karşılaşmadan yüksek sesle sevdalarını dile getirecek şekilde türkü söylerlerdi. “Yayla yolları taşlı, geliyor sarı başlı, ne oldi sana yavrım, dayman gözlerin yaşlı”. Vadideki köy ve yayla yolları her  anlamda insanları özgürce kucaklar ve seslerin güzelliğine bakmadan, doğa, türküleri yol boyunca yankı yaparak dinler ve alkışlardı. Ben ve vadideki tüm insanlar doğaya çok şey borçluyuz. Aslında Doğa benim yazmamı sağlayan tek esin kaynağımdır. 
 
Babam Sarı Gelini kullanırken yavaşça yol alır, aracın üzerindeki önce insanların sonrada yüklerin sorumluluğunu taşırdı. Doldu denilen kamyona, en son yolcunun  İETT otobüslerine preslenerek alınmasına benzemez bir şeklinde, tekrardan insanlar ve yükler yerleştirilirdi özenle. 80’li yıllarda Babam Sarı Gelinimizi satmış ve yerine minibüs almıştı. Kendisi dahil tüm ailemiz hatta köylülerimiz çok üzülmüştü. Çünkü Sarı Gelinimizi gelinken başka bir aileye vermiştik. Babamın kamyonculuk esnasında yaptığı kamusal hizmet nedeni ile vadi halkı tarafından halen daha minnetle anılır ayrıca bu hizmetlerinden dolayı bende Babama vadi insanı adına bu yazı ile teşekkür etemek istiyorum.
 
Belki kamyonlar, asal görevleri olan yük taşıma işini yapmaya başladılar. Yolcular minibüs ve özel araçlarla taşınıyor artık. 
Ancak; Vadideki özel araç ve minibüs yolcusu, kamyon üzerinde keyifle yaptığı yolculuktan daha mı mutlu? Daha mı özgür?  Daha mı Çağdaş? Sizce zaman tüm yaşanılanları Daha mı olumluya çevirdi?  
Ne dersiniz.?          
                     
Sevgi ile hoşkalın
 
Nizamettin BİBER
Uzman İnşaat Mühendisi 
 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..