Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '12

 
Kategori
Efsaneler
 

Sarı Kız Efsanesi

Sarı Kız Efsanesi
 

Efsanelere olan merakım yazdıklarımla anlaşılıyordur.

Tatil için Akçay’a gittiğimde, Sarı Kız Efsanesini dinledim. Akçay’da herkes nerede ise bu efsaneyi biliyor. Şehrin meydanında onu temsilen yapılan heykelinin önünde resim çektirdim, dağda silüetini gösteren oyulmuş resim gibi görünen Sarı kız benzemesini uzun uzadıya izledim.

Sarı Kız ve Kaz Dağları çok birleşik hale gelmiş.

Benim anladığım buydu.

Sizlere bu efsaneyi anlatmak istiyorum.

 

Çanakkale’ye bağlı Ayvacık da yaşamış sarı kız. Annesini küçük yaşta kaybetmiş. Babası annesinin ölümünden sonra oralarda duramaz olmuş. Babası muhterem biriymiş. Çok iyi bir adammış.

Kızını almış, kazdağlarının eteğinde Kavurmacılar köyüne yerleşmiş.

Adamcağız burada çobanlık yapıyormuş. Kızıda ona yardım ediyormuş. Köylülerde bu baba kızı çok sevmiş. Babası bir çeşit âlim gibi de olunca herkes ona akıl danışır onun dediklerini yapar olmuşlar. Hatta onun ermiş olduğuna bile inanırlarmış.

 

Böylece yıllar geçmiş. Sarıkız büyümüş, çok güzel bir genç kız olmuş. Babasının en büyük isteği hacca gitmekmiş. Kızını bırakıp gitmeye de gönlü razı olmuyormuş. Sarıkız babasını ikna etmiş.

“Git babam ben kendime bakarım.”demiş.

Adamcağızda gitmiş.

Uzun yol, kervanla gidiliyor, aylar belkide yıllar sürüyormuş.

 

Babası gittikten sonra, köyün delikanlıları sarı kızın peşine düşmüşler ama sarıkız hiçbirine yüz vermemiş, konuşmamış bile…

Delikanlılar buna çok kızmışlar. Dünyadaki en kötü şeyi yapmışlar.

“Bize yar olmuyorsa kimseye yar olmasın”

Düşüncesi içinde genç kıza iftira atmışlar. Onun hakkında ileri geri konuşmaya başlamışlar. Kulaktan kulağa yayılmış. Köylü genç kıza karşı önceleri soğuk davranmaya başlamış, sonraları ise iyice dışlamış.

 

Gel zaman git zaman babası hacdan gelmiş.

Adamcağız kendinin çok güzel karşılanacağını düşünürken köylü yüzüne bakmamış, konuşmamış. Ne oluyor diye israr etmiş:

“Senin kız kötü yola düştü sen yokken” demişler.

Hacı adam neye döndüğünü bilememiş. Ne yapsın? Kızınıda çok seviyormuş. Sonunda dedikodularla baş edememiş, almış kızını Kaz dağının tepesine götürmüş, bırakmış. Ağlayarak geri dönmüş. Kızının yabani hayvanlara yem olacağını düşünmüş.

 

Aradan yıllar geçmiş.

Sonra bazı konuşmalar olmaya başlamış. Dağlarla bir kızla ilgili hikâyeler anlatılır olmuş.

Bayramiç tarafından gelen yolcular dağda kaybolduklarını kendilerine sarı bir kızın yol gösterdiğini söylemişler.

Kızın yanında da çok kaz varmış.

Sonra böyle çok anlatılar duyulmaya başlanmış.

 

Sarı kızın yanındaki kazlar, bazı köylerde tarlalara zarar veriyorlarmış. Bunu da sarı kıza söylemişler. Sarı kız eteklerindeki taşları saçmış, bir avlu oluşmuş kazlar oradan artık aşağılara inmez olmuşlar.

Oraya Kaz Avlusu denmiş.

(Buranın kalıntılarının hala durduğunu söylediler.)

 

Bunun gibi bir çok hikâyeleri dinleyen sarı kızın babasının içine bir evham düşmüş. Anlattıkları, tarif ettikleri kendi kızına benziyormuş.

 

Sonunda karar vermiş, gidip kendi gözleri ile bu kızı görecekmiş. Öylede yapmış. Uzun bir yolculuktan sonra kızının olduğu yere gitmiş.  Duvarlarla çevrili kazların olduğu yeri bulmuş.

Sarıkız babasını görünce çok sevinmiş. Babasının boynuna sarılmış. Kendini ziyarete geldiğini düşünmüş.

 

Babası namaz kılmak için abdest almak istemiş.  Sarıkız hemen bir ibrik su getirmiş. Babasının eline dökmüş, adamcağız suyu ağzına aldığında tuzlu olduğunu farketmiş, kızına söylemiş. Sarıkız:

“Acele ile denizden aldım kusura bakma baba” demiş.

(Kaz dağlarının zirvesi ve deniz!)

 

Testisini vadiye doğru uzatmış, ibriği babasının eline dökmeye başlamış. Su tatlı suymuş. Babası donmuş kalmış, gördüklerine inanamıyormuş.

 

Babası o zaman kızının erdiğini anlamış.

 

Bunu anladığı anda; siyah bir bulut gelmiş, gökyüzünü kaplamış.

Sarıkız kaybolmuş.

Sırrı açığa çıkmış!

 

Babası kızının kaybolduğunu anlamış, köylülerin kızına iftira attığını anlamış.

 

İçine çok dert olmuş  kızına yapılanlar, köylülere beddua etmiş.

Bedduası tutmuş.

Köy yavaş - yavaş terk edilmiş. Öyle bir hale gelmiş ki, kimse kalmamış. Köy muhtarı: Kavurmacılar Köyünün mührünü Kaymakamlığa teslim etmiş.

Yani Köy yok olmuş, kütükten silinmiş.

 

Sarıkızın babası çok üzülmüş, kahrolmuş. Tepelerde üzüntü içinde dolaşırmış.

( Onun dolaştığı tepelere baba tepe denilmiş. Orada da ölmüş.)

 

Oradakiler baba kıza yassı taşlardan mezar yapmışlar.

İki ayrı tepe, iki ayrı mezar, iki ayrı isim konmuş …

 

Sarı Kız tepesi.

Baba Tepe…

 

Her yıl Ağustos ayında sarıkız ve babası anılırmış. Buraya gelinir dualar okunurmuş.

 

Güzel yurdumun her yerinde efsaneler var.

Bunlar çok güzel anlatılar…

 

Dünyada en kötü olayın iftira olduğuna inananlardanım. Her zaman dua ederim.

“Allah kimseyi asılsız iftiralara uğratmasın. Ya da iftiralara uğratmasın.”

 

 

Nazan Şara Şatana 

http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=100002892442552

https://twitter.com/#!/nazansarasatana

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....