- Kategori
- Efsaneler
Sarı kız efsanesi
Anadolu’ nun birçok yerinde olduğu gibi Balıkesir’ de efsaneler yönünden çok zengindir. İşte bunlardan biri ve en çok sevileni... Ayvacık yöresinden Cılbak Baba adında bir çoban karısı ölünce küçük yaştaki kızı ile Edremit'in Güre Köyü'ne (Şuanda Güre Beldedir.) gelir. Oradan da Kavurmacılar Köyü'ne yerleşir. Güre Köyü'nden birinin koyunlarına çoban girer. Kışları Kavurmacılar Köyü'nde, yazları da Baba (Kaz) Dağı'nda geçiren Cılbak Baba, kızını yanından ayırmaz. Ona da boş kalmaması için bir miktar kaz alır. Dağa birlikte çıkar inerler.
Cılbak Baba yaşlanmaya, kız büyümeye başlayınca ikisinde de ermişlik olayları görülmeye başlar. Örneğin yaz ayları yaklaştığında koçun boynuzuna dolanan yılandan dağa çıkma zamanının geldiğini ve sonbahar başlangıcında yine bir yılanın koçboynuzuna dolanmasıyla kışlaya göç etme zamanının geldiğini anlamaları, Cılbak Baba'nın İstanbul'daki kardeşi Mesci Baba'ya mendille kar götürmesi ve tavanda asılıyken erimeye başlayan karın suyunu Mesci Baba'nın "Babamoğlu dağ başında evliyalık olmaz. Topla kendini..." ikazıyla durdurması, diğer çobanlar koyunları için çardak yaptıkları halde onun çardak yapmayarak, koyunlarını ince bir bulutla güneşten koruması ve havalandırması gibi. Kıza gelince, bir gün kızın kazları havalanarak Bayramiç ovasına inip yaz mahsulüne zarar verince şikâyet gelir. Baba kızını ikaz eder. Bundan haberi olmadığını söyleyen kız, eteğine doldurduğu taşlarla yaklaşık
Evden çıkınca kıza bozuk yumurta atanlar olur. Bu nedenle çocuklar ona "Sarıkız" adını verirler. Köyün kenarına çıkıldığında Sarıkız kendisine hakaret edenlere bunun yanlış olduğunu kabul ettiremeyince beddua eder. Baba ile Sarıkız şimdiki Sarıkız Tepesine çıktıklarında Baba abdest almak için kızından acele su ister. Ancak verilen suların tuzlu olduğunu gören Baba tatlı su ister. Anında verilen tatlı sudan şüphelenen Baba, niçin tuzlu su verdiğini sorar. Kız da "Acele ettiğin için denizden alıverdim" cevabını verir. Bu durum karşısında kızının ermiş olduğunu anlayan Baba pişman olur. Kızına "Kızım ben sana inanmamakla büyük hata ettim. Senden özür dilesem beni affedersin ama senin yüzüne bakacak halim kalmadı. En iyisi sen burada beni bekleyedur, ben şöyle bir gezip geleyim." diyerek kızı yalnızlığa terk eder. Baba görünmez olunca dağın üzerine korkunç derecede siyah bir bulut çöker. Çobanlar bunun tehlikeli olabileceğini düşünerek kendilerini koruma altına alırlar. Saatler sonra kalkan bulutun ardından çobanlar çevreyi gezdiklerinde onları iki ayrı tepe üzerinde ölmüş olarak bulurlar. Oralara gömerek taşlardan türbeler yaparlar. Olay nesilden nesile anlatılıp gelirken, çobanlar bir gün Kırklar Semahı Düzlüğü'ne pamuk gibi bir bulutun indiğini görürler. Bunun hayırlı bir bulut olabileceğini yorumlayarak yanına gitmeye karar verirler. Yaklaştıklarında bulut açılarak hafif sis şekline gelir.
Bunun içinde saçlı ve sakallı kırk tane şahıs büyük bir daire olarak semah oynamaya başlarlar. Bundan çok etkilenen çobanlar semaha ara verildiğinde onlara "Biz sizleri çok sevdik. Siz kimsiniz? Nereden gelip nereye gidiyorsunuz?" diye sorarlar. Onlar da "Bize kırk evliyalar derler. Biz destekçi grubuz. Şu anda Türk Orduları Avrupa'ya ayak basmaya gidiyor. Onlara destek vermeye gidiyoruz." cevabını verirler. Tarih olarak bu olayın 1356 yılına rastladığı anlaşılmaktadır. Semah yeniden başlayınca sis de koyulaşmaya başlar. Pamuk gibi olunca uçup Avrupa ufkunda kaybolurlar.
Not:(<ı>Kaynak olarak http://www.hadrianapolis.net/ sitesini kullandımı>.)