Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '09

 
Kategori
Anılar
 

Sarı laleler

Sarı laleler
 

Kaynak:İnternet


Mevsimine göre her çiçek bulunurdu bizim kocaman bahçemizde. Sümbüller, yıldız çiçekleri, hatmiler, renk renk aslanağızları, mis kokulu karanfiller, her renk ve cinsten güller, öbek öbek sardunyalar, akşam sefaları, pembe uyku çiçekleri, şebboylar, hanımelleri, mineler ve daha niceleri…

Onları ilk kez komşu bahçedeki erik ağaçlarının kuytuluğunda görmüştüm ilk kez. Yan yana iki taneydiler. O kadar zarif, o kadar kırılgan ve o kadar parlaktılar ki… Uzun süre gözlerimi alamamıştım onlardan. Adını bilmediğim bu çiçek beni o kadar etkilemişti ki, koşa koşa eve gidip, heyecanla babaanneme anlatmaya çalışmış ve isimlerini sormuştum. Başarılı olamayınca kolundan çeke çeke çiçeklerin yanına getirmiş ve nihayet ismini öğrenmiştim.

“ Lale onlar. Lale.” demişti babaannem yanağımı okşayarak ve ardına ardına bir çok soru soracağımı bilerek…

“ Neden daha çok değiller diğer çiçekler gibi?

“ Sadece sarı mı olurlar?

“ Bizim bahçeye neden ekmedin?”

“ Hep açmazlar mı?”

“ Kokuları güzel midir?”

“ Biz de ekelim mi?

Büyük bir sabırla cevap verdi sorularıma ta uykuya dalıncaya kadar… Her sabah kalkıp lalelerin yanına gidiyor, onlarla konuşuyor sonra kahvaltı ediyordum…

Her zaman çiçeklerden konuşmayı çok seven babaannemi bile daraltmış olacağım ki, bir Pazar sabahı erkenden giydirdi, şapkamı taktı, ev ahalisini uyandırmamak için tahta basamaklara dikkatle basarak ve parmağı ile sus işareti yapa yapa evden çıkardı beni… “Gidiyoruz. Hani o çok sevdiğin lalelerin çok olduğu yere götürüyorum seni. Lale bahçesine gidiyoruz.” Dedi.

Laleleri görene kadar pırpır eden çocuk yüreğimin duyduğu sevinci anlatmam mümkün değil…

Sanki bir hayal alemine gelmiştim. Sanki burası hep kalacağım yerdi. Sanki burası halamın anlattığı masallardaki güzeller güzeli prensesin bahçesiydi ve tabi o prenses, ancak bu laleler içinde yaşıyor olabilirdi.

Saatlerce gezmiştik beraber… Ne kadar çoklardı. Sarı, kırmızı, pembe, mor, sarı-kırmızı, mor- beyaz, beyaz… Hepsini alıp bizim bahçeye götürmek istemiştim, bizim bahçede de bu kadar çok olmalı, renk renk açmalıydılar… Gitme zamanı geldiğinde ağlamaklı olmuş, eve gitmek hiç içimden gelmemişti… Babaannem oradaki seradan iki tane açmış lale almıştı da öyle koparabilmişti beni Emirgan Korusu’ndan.

Sonraki zamanlarda “Laleler Laleler” diye bir şarkının plağını defalarca çaldığımı hatta bu yüzden kırdığım pikap iğneleri için azar işittiğimi hatırlıyorum.

Alexandre Dumas’ ın Siyah Lale isimli kitabını defalarca okudum. Hatta 1970 li yıllarda TRT de yayınlanan diziyi hiç kaçırmadan, pür dikkat izlemişimdir.

Mazhar’ ın Sarı Laleri ni dinlerken her defasında şarkıyı yürekten hissedişim ve eşlik etmeden duramamam belki de içimdeki küçük kızın lalelere olan aşkı yüzünden…

Lalelere olan aşkım çocukluğumdan kalma işte…

Sevgili Sezen Aksu’nun dizelerindeki gibi

“Lale Devri çocuklarıyız biz, ”

Ama “ Zamanımız geçmedi henüz ”:)

Sevgiyle,

Ayşegül Tekfidan

11.04.2009 Nakkaştepe

 
Toplam blog
: 35
: 913
Kayıt tarihi
: 11.07.07
 
 

1964 yılında Güneş Akrep burcundayken İstanbul'da doğmuşum. Aslen Balkan kökenliyim. İ.Ü. SBF Kamu Y..