Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Haziran '07

 
Kategori
Anılar
 

Sarı traktör ve bizim köyün yazarları ile

Sarı traktör ve bizim köyün yazarları ile
 

Güneş tepeye ulaşmak üzereydi, telefonum çaldığında. "Canım Dostum, ortak konuklarımız var. Yarım saate kadar yanındayız" diyordu tanıdık içten bir ses. Ali F. Bilir idi arayan, Gülnar’dan telefon ediyordu. "Kaç kişisiniz?" soruma, "Beş" yanıtını verdi.

Deniz kenarına gelinir de balık yenilmez miydi hiç? Haber verildiğine göre, ağır misafirler olmalıydı gelecek olanlar. Gidip mevsimin en iyi balıklarından aldım. Dostlarımızın çok iyi ağırlanmaları için elimden geleni yapıyordum. Büyük bir özenle hazırlanmıştı soframız. Bir kez daha denetledim masayı. Eksizdi. Konuklarımızın kim olduğunu çok merak ediyordum. Heyecanım gittikçe artıyordu. Kalbim de küt küt ediyordu.

Dışarı çıktım. İkide birde saatime bakıyor, yolu gözlüyordum. Bir araba göründü. Az sonra sağ sinyal lambası da yanıp sönmeye başladı. Ali’nin arabasıydı bu. Eşi ve kızı da vardı gelenler arasında. Arkasında bir araç daha. İnenlere bakıyordum. Aman Tanrım! Gözlerime inanamıyordum. Hayal mi görüyordum acaba? Sarı Traktör’ün yazarı Talip Apaydın, Aydıncık’taydı. Sarılıp öpüştük. "Arabada kim var baksana" dedi bana. Bizim Köy’ün yazarı Mahmut Makal. İçten kucaklaşmalar. Ali Dostuma teşekkür ettim, bu güzide şahsiyetleri yanıma getirdiği için.

İçeri girdik. Denize bakan pencerelerden birinin önündeki sedir ve koltuklara buyur ettik konuklarımızı. Hal hatır sormalardan sonra, sohbet de koyulaşmıştı. Eşim, Aksaraylı olduğu için, Mahmut Makal, bana "Enişte, burası çok güzel bir mekân!" dedi. Daha önce, birkaç kez görüşmüştük onunla ama Talip Apaydın ile ilk kez 1990’lı yılların başında yüz yüze gelmiştik. O yıllarda, sevdiğim öykücülerin birer öyküsünü Fransızcaya çevirerek bir güldeste yapmıştım. Kitapta öyküsü bulunan yazarlardan Nazlı Eray, Erendiz Atasü, Kemal Ateş’inde katıldığı söyleşi ve imza gününde karşılaşmıştık üstat ile Ankara Fransız Kültür Merkezi kütüphanesinde. İlgi çok büyüktü. Konuşma Fransızca yapılırsa, Türkçeye, Türkçe yapılmışsa, Fransızcaya çevriliyordu. Talip Apaydın, Köy Enstitüleri üzerine bir de konuşma yapmıştı. Söyleşiden sonra, ben adımın yazılı olduğu yeri imzalıyordum, diğer yazarlar da kendi öykülerinin bulunduğu sayfadaki adlarının altını.

Masaya geçmiştik. Balık servisi yapıldı. Bardaklara içkiler kondu. Yemek başlamıştı artık. Diğerlerinin dikkatine çekmeden yerimden kalktım. Kütüphanedeki konuşmaların kayıt edildiği kaseti yerleştirdim müzik setine. Sesini de biraz yükseltip geçtim yerime. Talip Apaydın’ın konuşması başlayınca, başta kendisi olmak üzere, herkes sesin geldiği yöne çevirdi başını. Talip Apaydın, anımsamıştı o günü. "Çok güzel bir geceydi. Yerli ve yabancı doluydu. Koca kütüphane almamıştı dinleyicileri" derken mutluluğu yansıyordu yüzüne. Çeviri üzerine konuşuyorduk. Talip Apaydın, iyi derecede Fransızca bilen birisine okutmuş kendi öyküsünü. O kişinin de çeviriyi beğendiğini söylemişti bana. "Bizim Köy" de Fransızcaya çevrilerek 1963 yılında yayımlanmıştı. 1970’li yıllarda her iki dilde de okumuştum "Bizim Köy"ü. Mahmut Makal’a, "Bizim Köy" Türkçe okununca bir başka güzel oluyor dedim, o da bana "Türkçesini ben yazdım da ondan" diye karşılık verdi gülerek.

Yemeğin sonuna doğru Talip Apaydın, "Buraya geldiğimizi kimseye haber vermemekle iyi etmişsiniz. Baş başa olduk, çok da güzel oldu" dedi. Onun bu sözleri beni düşündürmeye başladı. Bu yazarların Aydıncık’a gelecekleri, belediye hoparlörüyle halka duyurulsaydı, gelen olur muydu acaba? Böyle bir duyuru yapılmış olsaydı, üç beş kişiyi geçmezdi gelecek olan. Yazar ya da şair görüp dinlemeye ve kitap imzalatmaya alışmamış halkımız. Suç onlarda değil; kabahat, halkımızda böyle bir kültürün oluşmasına olanak sağlamayan bizlerde. Şu nokta iyi bilinmelidir ki bu kültür bir iki seferde de oluşmaz. İnatla, ısrarla sürdürmek gerekir bu tür buluşmaları. Bunu yapmak içinse, öncelikle buna inanmak gerekir. Lafa gelince, okumayan bir toplumuz, diyoruz ama yeni kuşakları yazarıyla, kitabıyla buluşturmak için çaba da göstermiyoruz.

Yemek sonrası çaylar, kahveler içildi. Edebiyat, siyaset ve güncel konulardan söz edildi. Ali F. Bilir’e bir kez daha teşekkür ettim, ortak dostlarımızla Aydıncık’a beni görmeye geldikleri için.

Güneş batmaya hazırlanırken, dostlarım Silifke’ye doğru yola çıktı. Çok güzel, dolu dolu bir gün geçirdim ve mutlu oldum bu iki seçkin yazarı Aydıncık’ta görmekten ve onları burada ağırlamaktan.

 
Toplam blog
: 95
: 1738
Kayıt tarihi
: 12.06.07
 
 

Emekli öğretim görevlisi, çevirmen, öykü yazarı, kültür ve düşün dergisi Gerçemek'in sahibi ve ge..