- Kategori
- Tarih
Sarıkamış şehitlerini anıyoruz
Sarıkamış Şehitlerini rahmetle ve saygıyla anıyoruz....
Tarihimizde ve edebiyatımızda Çanakkale Destanı ile birlikte Sarıkamış destanı veya Sarıkamış faciasının ayrı bir yeri vardır. Bugünlerde tüm yurtta seferberlik ilan edilmişti... İlkin 85'lik halamdan Seferbirlik ve Sarıkamış ve Çanakkale sözünü ondan öğrenmiştim... Bir dedem Çanakkale'ye gitmiş ve birdaha geri dönmemişti... Ölümü , sağ mı hiç belli değildir... Çanakkale Savaşlarında Türk ordusu büyük bir başarıya ulaşırken, ne yazık ki Sarıkamış Savaşları sırasında Türk ordusu yenik düşmüş ve 90.000 vatan evladının şehit olmasına neden olmuştur.
Anadolu'nun her kesiminde her il ve ilçesinde hatta her köyünde ve özellikle Doğu ve Güneydoğu'da Sarkakış Savaşları sırasında hemen hemen her evden ve her aileden bir şehit vardır. Bunlar sözle değil , tarih kitaplarında ve Genel Kurmay Başkanlığı tarihi Savaş Arşivlerinde belgelerle yazılıdır. Araştırmak ve incelemek gerekir....Yeni kuşaklar bunları bilmelidir... Tarihimizi öğrenmek zorundayız...
Tarihi itibariyle 22 Aralık 1914-15 Ocak 1915 tarihleri arasında meydana gelen Sarıkamış muharebeleri 1.Dünya Savaşı’nda Almanlarla birlikte, Doğu Cephesi’nde Sarımakamış’ı almak için Rus Ordusu’na karşı savaşan 11.Kolordu’un himayesinde bulunan 90.000 kahraman askerlerimiz Rus Ordusu’na hiçbir kurşun atmadan donarak Allahüekber Dağları’nda karlar altın aç ve sefil olarak şehit oldular.
Zamanın Başkomutan Vekili Enver Paşa Hazretleri, Üçüncü Ordu Komutanı Hasankale’de görevli Hasan İzzet Paşa’ya beş maddelik bir emirname mektup göndermişti.
Beş maddesini özetleyerek yazıyorum:
1- Geri çekilen Rusları, çekilme yollarını keserek tümüyle yok edecek şekilde şiddetle izleyerek ne yapıp yapın yok ediniz ve Kars topraklara giriniz.
2- Düşmanın geniş cepheye dağılmış birliklerinin Üçüncü Ordudan zayıf olduğu anlaşılıyor, bu dağınık kollar toplanmadan yok edecek şekilde şiidetli saldırıların sürdürmesi çok yerinde olacaktır.
3- Rusların Kafkaya’ya destek birlikleri göndermelerini geciktirmek için Fazıl Paşa Komutasındaki İhtiyat Süvari Kolordusunun tümünün veya seçeceği bölümünhün Karadağ yönüne gönderek Bakü,Tiflis ve Kars demir yolu ile İran’dan gelenleri Rus biriklerini engelleyin ve bunları çevredeki çetelerden de destek alınız.Kafkas dağları kuzeyinden geçen Demir yollarını imha ediniz.
4- Eğer oradaki yollardan geçebilirseniz ilk gemiyle 10,5’luk iki seri obüs bataryası ile 15’lik seri obüs bataryasını da göndermek istiyorum.
5- Umarım ki, ordumuzun çabuk hareket etmesiyle Rus toprağında yeteri kadar yiyecek maddesi bulursunuz.Askerlerin yedirilmesini sağlakmak için ulaşım araçları yeterli değilse, bütün halka sırtlarında yiyecek taşıtarak ara depoları kurunuz…( 1 )
Başkomutan Vekili Enver Paşa
Şu hale bir bakın ki. 5.maadeye göre anlıyoruz. Ordumuz çok perişandır ,askerlerimiz aç ve sefildir. Havalarda oldukça soğuk ve yollar dağlık olup karlıdır. Midesi bir kaşık sıcak çorba görmeyen askerler ne yapsın, aç,sefil ve perişan bir ordu savaşa nasıl gitsin. Buna yürek dayanır mı ?
Hasan İzzet Paşa bu emri ve mektubu alınca çok sinirli ve öfkeliydi. Ne yapacağını bilemiyordu.Askerlerin giyse lerihala yazlıktı, koca ayazda ayaklarında çizme yok, matarlarında yoktu.Sabahlayın askerler sıcak bir çorba içmeden içtimaiye çıkmışlardı. Her asker bir kaşık sıcak çorbaya hasretti. “ Düşmana saldır, onları yık ve perişanet, düşman topraklarında karnını doyur ne demekti ?. Oysa Enver Paşa “ Rus Topraklarında yeteri kadar yemek bulur , askerlerin karınını doyuyursunuz “diyordu. Ayrıca ordunun elinde yeteri kadar bol sayıda ulaşım aracı, yani at,arabası,kağnı, eşek, katır, yoktu. Bu yüzden geride destek hizmetleri yürümüyordu. Bu şekilde sözde Kafkasya Cephesine gidileceklerdi...( Vay babam vay!....Bu nasıl bir emir ? )
Oysa bundan 37 yıl önce , 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında zor duruma düşen imparatorluk Erzurum Valisi kanalıyla çevredeki köy ağalarına ve ileri gelenlere Ordu’ya yardım başlığı altında bir mektup göndermişti. Aşiret Reislerinden birisi Erzurum Valisi’ne şu yanıtı vermişti:
“ Sayın Valim, bizim bu mevsimde işimiz çoktur. Kusurumuzsa bakmasınlar, gelemeyeceğiz. Payımıza düşen Rusları göndersinler, burada keseriz.Vatandaş verilen yanıtın sonunda şu cümleyi eklemeği ihmal etmemişti: "Eh, madem ki oraları tehlikelidir, padişah efendimiz buraya gelsinler, Allah’a çok şükür sütümüz, yağımız,kaymağımız, bulgurumuz boldur. Birlikte yer, Allah’a dua doeriz “ diye yanıt vermişlerdi.
Bu arada seferberlik ilan edilmişti. Aşireler arasında ihtiyat Süvari Kolyordu su adıyla bir kolordu kurulmuştu. Bunlar Rus sınırları yakınlarına gönderilmişti. Alayların subayları da eğitimsizdi… Cephanenin ve erzakların taşınması için Atlar, katırlar, eşekler yoktu. Askerlik gereği atlara binmekten başka bilgileri yoktu.
Kışlık elbileri hiç yoktu. Herkesin elinde bir başka tüfekler vardı. Mauser, Büyük Mauser ve Martin adınıtaşıyan Tüfekler vardı. O zaman ordu komutanlarından biri olan Yarbay Aziz Semih Bey, anılarında ve notlarında şunları yazıyordu: “
“Velibaba Köyü’nde konaklayan bir tümen de gördüklerini hiç unutmadan şöyle yazıyordu: “ Tümen Urfa’nın Viranşehir İlçesi aşiretlerinden kurulmuştu. Sıcak iklimin çocukları uzun don ve gömlekten oluşyan yöresel giysilerle cepheye gelmişlerdi. Hiç birinin üniforması ve kaputu yoktu. Maşlahlarına sarınarak ısınmaya çalışıyorlardı. Köylerinin daracık odalarında toprak zemin üstünde koyun koyuna yatıyorlardı. Karınlarıda açtı… Üstlerine örtecek bir şeyleri yoktu. Ekim ayının sonlarında ısı sıfırın altına düşmütü, yarıçıplak bu insanlar için kapının önüne çıkmak bile işkence olmaya başlamıştı. Tüm bunlara rağmen herkes savaşa canla, başla hazırlanıyorlardı…
Ancak fırsatı bulup kaçanlar da vardı. Örneğin Yarbay Şerif’in anılarından şunu da okuyoruz: Tek tesellimiz tümenin güçsüz olduğunu Ruslar’ın bilmemiş olmasıydı. Ne var ki, gece yarısından sonra Vanlı otuz Ermeni Kökenli Ermeni kaçarak Rus Ordusu’na sığınmış ve Rus Komutanlarına hakkımızda bilgi vereceklerdi.
Sarıkamış Savaşı Rumi Takvimi göre, 1293 ‘te yapılmıştır. Bu Savaş tarihimizde ve halk arasında 93 harbi diye anılıyor. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu Sarıkamış Savaşında Enver Paşa’nın sadece hırsı yüzünden ve bazı komutanların bilgisizliğinden dolayı aç ve sefil durumda olan Osmanlı Ordusu’nda Doğu Cephesi’nde karlı bir kış gününde Allahuekber Dağları’nda düşmana tek bir kurşun atmadan karlar altında uyurken şehit oldular. Bu arada Enver Paşa bununla ilgi çoğu bilgileri sansur ve gizli tutarak 10 Ocak 1915 ‘te 3.Ordu Komutanlığını Tuğgeneral Hafız Hakkı Paşa’ya devrederek İstanbul’ıa geri dönmüştü... Ve bu haberleri zaman zaman Anadolu halkından da gizli tututmuştu...
Birinci Dünya Savaşı’na girmemizden hemen sonra, o günlerde devletin en güçlü adamı olan ve ‘Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili’ ünvanını taşıyan Enver Paşa, Anadolu’nun doğusunu Rus işgalinden kurtarıp Kafkaslar’a uzanabilmek için Sarıkamış’ı hedef alan bir harekát hazırlığına girişti. Paşa’yı bu harekáta yönlendirenlerin başında, onun gibi ‘sarayın damadı’ olan bir başka asker, Albay Hafız Hakkı Bey vardı.
Ve, çoğumuzun hálá bilmediği bir husus: Türkiye’nin o günlerdeki genelkurmay başkanı Türk değil, bir Alman generaliydi: General Bronsart von Schellendorf!
Enver Paşa, diğer kumandanların ‘ordu hazırlıksız, üstelik kış bastırmak üzere’ yolundaki uyarılarına dinlemedi, Erzurum’a gitti, komutayı üstlendi, 10. Kolordu’nun başına Albay Hafız Hakkı Bey’i getirdi ve harekát 22 Aralık 1914’te başladı. İşin sonunun kötü olacağını kestiren bazı komutanlar, o günlerde ardarda istifa etmişlerdi.
Paşa’nın savaş plánına göre, üç kolordudan meydana gelen 3. Ordu’nun bir bölümü Allahuekber Dağları’nı yürüyerek aşacak ve Sarıkamış kuşatılacaktı. Ama bazı komutanların ‘Sarıkamış’a ilk giren olma’ hayaliyle kendi başlarına harekete kalkışmaları, Hafız Hakkı Bey’in kaçan Rus birliklerini takip ederek kuşatma hattını lüzumsuz yere genişletmesi ve onbinlerce askeri kışlık elbiseleri olmadan karlarla kaplı Allahuekber Dağları’na tırmandırması büyük feláketi getirdi.
Birliklerimizden bazıları Sarıkamış’a girmeyi başarmalarına rağmen Ruslar tarafından yok edildiler ama asıl facia dağlarda yaşandı: Ruslar’a karşı henüz tek bir kurşun bile atmamış olan onbinlerce askerimiz soğuktan donarak sonsuz bir uykuya daldı, binlercesi de tifüsten kırıldı. 25 ve 26 Aralık günlerinde vaziyetimiz çok daha kötüleşti ve 3 Ocak’ta artık herşeyin bittiğini anlayan Enver Paşa, Albay Hafız Hakkı Bey’i ‘Paşa’ yaparak 3. Ordu’nun başına geçirdikten sonra Erzurum’a döndü. Daha birkaç gün önce onbinlerce askeri Allahuekber Dağları’na süren Hakkı Paşa 4 Ocak’ta geri çekilme emri verecek ve Sarıkamış harekátı böylesine büyük bir hüzünle noktalanacaktı.( 2 )
Sarıkamış Şehitlerimizi aramızdan ayrılışının 98. yıldönümünde saygıyla ve rahmetle anıyor, mekânları cennet olsun diyorum...
Kaynak:
1- Sarıkamış Dıramı , Alptekin Müderrisoğlu, Kastaş Yayınevi ,
Zafer Matbaası-3. baskı 2006 - İstanbul.
2- Prof.Dr. Bingür Sönmez’in günlüğünden alıntı yapılmıştı.