Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '12

 
Kategori
Tarih
 

Sarıkamış'ta esir olmak

Sarıkamış'ta esir olmak
 

Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde başlayan Büyük Savaş, o zamana kadar dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir savaş olarak vuku bulmuş ve bu savaştan sonra dünyanın düzenini büyük ölçüde değişmiştir. Savaşın tarafları İngiltere, Fransa ve Rusya’nın oluşturduğu İtilaf Devletleri ile Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Bulgaristan’ın oluşturduğu İttifak Devletleri’dir. Daha sonraları Osmanlı Devleti de İttifak Devletleri safında savaşa dahil olmuş ve savaş sonucunda tarih sahnesinden silinerek yerini Atatürk’ün önderliğinde 29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne bırakmıştır. 

Türk tarihi açısından Büyük Savaş’ın en önemli olaylarından birini Enver Paşa’nın tertip ettiği 22 Aralık 1914’te yapılan ve acı bir başarısızlıkla sona eren Sarıkamış Harekatı teşkil etmektedir. Ocak 1915’te büyük bir felaketle sona eren bu harekatın en göze çarpan yanı Türk ordusunun Ruslarla savaşarak değil, soğuk ve karlı hava koşullarında donarak yok olmasıdır. Ordunun büyük bir kısmı soğuk havaya ve açlığa dayanamayarak erimiştir. Bu zayiatın dışında Rusların esir olarak ele geçirdiği binlerce Türk neferi de esir kamplarında hayata tutunmaya çalışmışlardır. 

Sarıkamış’ta esir olan Türk askerleri, kaleme aldıkları hatıralarda esirlik hayatını dehşet verici şekilde dile getirmişlerdir. Sarıkamış’te esir düşen Hüsamettin Tuğaç hatıralarında tutsaklık günlerinden birini şöyle aktarmaktadır: 

‘‘Birer birer vagona giriyoruz. İçeride bekleyen 18- 19 yaşlarında şımarık jandarmalar vagona giren mahpusları bir tarafa çekip dövüp söverek kendi hesaplarına, cep, koyun, yoklaması yapıyorlar, boş bile olsa bir cüzdan, bir yüzük hasılı bir kapikten başka da ne bulurlarsa çalıyorlar. Bizim üzerimizde soyulacak bir şey kalmamıştı. Yalnız sonradan ceplerimi ararken, açıkgöz bir jandarmanın, ekmek parası diye bana verdikleri 9 kapik yevmiyeyi çalmış olduğunu anladım. Vagonda herkes kendine ayrılan yerde oturmaya mecbur. Jandarma kıyafetindeki bu arsız çocuklar en ufak bir sebeple mahpusları tokatlıyorlardı. Bu durum karşısında tüylerim ürpermiş, sinirlerim gerginleşmişti.’’

Yine aynı şekilde esaretin tüyler ürpertici koşullarını dile getiren bir diğer Türk subayı da İhsan Latif Paşa’dır. İhsan Paşa hatıralarında Türk askerlerine yapılan işkencelere göz yuman Rus subayına söylediği şu ifadeleri dile getirmiştir: 

‘‘Size esir düşen Türk subay ve erlerinin ceplerindeki paraları, sırtlarındaki elbiseleri ekseriyetle subaylarınız tafaından alınıyor ve soyuluyorlardı. Soyulanlar eksi otuz kırk derece soğuğun korkunç şiddeti altında aç ve sefil ölüme terk ediliyordu. Türk erlerinin ekserisi, muhafızları olan Rus erleri tarafından telgraf tellerinden yapışmış kırbaçlarla muntazaman ve devamlı olarak dövülmekte ve işkence edilmektedir. Vahşi hayvanların bile tahammül edemeyeceği tarzda vagonlarda istif edilip, sürgün yerine gönderilen Türk evlatları günlerce aç ve susuz bırakılıyorlar. Bu sefalet ve işkenceden ölenlerin cesedi ise, hareket halindeki vagonlarda günlerce kalıyor ve bu cesedin gömülmesini kimse hatıra getirmiyordu. Ölülere dahi hürmet etmemek sizlere mi mahsustur.’’ 

Bu ve benzeri birçok hatıralarda Türk askerlerinin Nargin Adası gibi esir kamplarında Rus ordusu tarafından uygulanan işkencelere maruz kalındığı açık bir şekilde ele alınmıştır. İnsanlık adına utanç verici bu vahşet hayatının Türk askerleri üzerinde bıraktığı psikolojik etki de ayrı bir meseledir. Esir kamplarında tutulan bazı Türk askerleri zaman zaman bu tutsaklığın ağır koşullarına dayanamayıp defalarca intihar girişimlerinde bulundukları hatıralarda belirtilmektedir. Ruslar elinde esir olmaktansa ölmeyi tercih eden askerler, çoğu zaman da firar planlarıyla meşgul oluyorlardı. Firar edip vatanına dönerek tekrar orduda düşmana karşı savaşmak isteyen bu yürekli askerlerin firar girişimleri bazen olumsuz sonuçlanırken, bazen de nice badireler atlatılıp uzun ve ağır şartlar altında yapılan yolculuklar sonucun başarıyla sonuçlanmıştır. Bu firarların başarıya ulaşmasında en büyük etken ise elbette ki sahip oldukları inanç ve iman olmuştur. Firar girişimleri olumsuz neticelenen askerler de inançlı bir dirençle esaret hayatının her türlü zorluğuna katlanmak durumunda kalmışlardır.

Tarihe acı ve hazin bir harekat olarak geçen Sarıkamış Harekatı’ndan ibret alınıp benzer hataların yapılmaması gerek bu olayı yaşamış askerlerin gerekse günümüz tarihçilerinin en büyük temennisidir. Sarıkamış’ı bizzat yaşayanların kaleme aldıkları hatıraları ilgiyle ve dikkatlice okunmalı ve dönemin koşullarına göre yaşananların değerlendirilmesi gerekmektedir. Geçmişe ışık tutan bu hatıralar, Türk gençliğinin sahip olduğu gücü anlaması bakımından da önem arz etmektedir.

 
Toplam blog
: 13
: 1514
Kayıt tarihi
: 14.10.11
 
 

Ege Üniversitesi Tarih mezunu ..