Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Eylül '08

 
Kategori
Mizah
 

Sarımsaklı yoğurt

Sarımsaklı yoğurt
 

“Sarımsaklı yoğurt hazırla.”

Vallahi isyan etmenin sırasıdır. Sabahın köründen bu yana evi süpür, toz al işkence bu haftasonu.

Şunun sürasında medeni ev erkeği olacağız diye katlandığım işkenceye dair uğradığım zulmü anlatacağım diye kafamda biriktirdiğim senaryoların hesabını yaparken işin biri bitiyor öbürü başlıyor.Yeter!

El insaf yani, evi en ince ayrıntısına kadar süpürdüm, ama iş bitmiyor ki! Saddam’ın veliahtı sanki sevgili eşim. Araya bir sürü yapılması gereken iş giriyor. Anlayacağınız ben ezilmeye devam ediyorum. Oysa hafta sonunu başka türlü düşlemiştim. Şöyle güzel bir kahvaltı üstüne de elimde gazetelerim elimde sigaram … Ama kader ağlarını örüyor birader. Sen ne kadar düş kurarsan nafile. Başta beşinci, sınıfta okuyan oğlum Utku ! Beyefendiye para veriyorsun, oğlum ekmek ve Birgün, Milliyet ve Cumhuriyet gazetesi al diye, bizimki elinde küçücük ekmek ve Milliyet gazetesi ile çıka geliyor. “Oğlum hani diğerleri “dediğinde beyefendi “Büfeye boşuna mı gideceğim, dondurmamı aldım kalanı ise bu kadar!” diye işin içinden sıyrılıyor. Yani kızsam mı ağlasam mı? Hiç değilse memur maaşı ile katkımız olsun diye gönül bağımız olan gazetelere destek rüyamız Utku’nun dondurma hevesine kurban oluyor. Tıpkı eksiklerine rağmen “demokrasi” rüyamız gibi, nafile!

İş öyle bir hal aldı ki sayın okuyucu, ezilen blog yazarlarını koruma derneği filan kuracağım! Elin oğlu dünyanın farklı coğrafyalarında keyfine keyif katarken ben zavallı temizlik ve de oğul hortumlaması ile baş başa kalıyorum. Hani fenerimiz de yok ki iktidarımızın yolunu aydınlatsın! Ben bi çare kurtuluş savaşında yenik düşüyorum her defasında. Ancak bir yolunu bulup işi kotarmak lazım. Ama nasıl! Evdeki bu zulüm nasıl sona erer, fikir yürütüyorum ama nafile. Tıpkı bizim memleket gibi ev halimiz.Bana , ezilmeme ve sömürülmeme ses çıkarmaya çalışan ahali hemen karşı bir darbe ile yerlerde sürünüyor! Al sana ergenekon!

“Özgürlükçü liberal” takımı egemenin haklarını sonuna kadar savunuyor , lakin tuzla işçisi gibi ölümüne sömürülmeme ses çıkarmıyor.

Boşuna liboş(!) demiyorlar bu ekibe. Her ne hikmetse bizim memlekete, medyaya öylesine sızmışlar ki, köşelerinden veryansın ederlerken bizim evdeki “iktidar” sahibinin her türlü sömürüsünü serbest piyasa ekonomisine bağlıyor! Ha canı yandığında veryansın ediyor ya kim ciddiye alır. Vakti zamanında iktidarın eskiden “arpalık” olarak adlandırdığı kadrolaşmasını “iktidarın vefası” manşetiyle geminin güvertesine asmışsan geç bir kalem sana kim inanır.Boşuna kıvırıp, kıvranıp durmanın faydası yok bu saatten sonra.

Öf! İşi bizim ev halinden memlekete genelledik ya, aşk olsun asi diyeceğim geliyor. Asıl konumuz bu gün uğradığım zulüm’den nereye geldik. Asiliğimiz yara aldı vallahi . Otoriteye isyanımı bir güzel işlemek, yazmak varken işi memleket meselelerine dayandırdık ya bi daha aşk olsun yani. Şimdi blogda kümelenen liberal takımı alır mı sazı eline , olur mu olur vallahi! Asinin beceriksizliği tefrika halinde sanal alemin boşluğuna salınır…

Sarımsak ve yoğurttan geldik mi, çıkmaz sokağa. Oğlum asi sana ne yahu! Bırak etliye, sütlüye karışmayı. Anladık hafta sonu evde temizlik yaptın! Memleket meselesi gibi sunmanın ne alemi var! Sen kimsin ki yahu, öyle yazar filan havalarına girip özel yaşantından yola çıkarak genel görünümü anlatmak senin neyine! Beceriksiz! Mercimek(!) kadar aklın olsaydı bunlar başına gelmezdi. Türbanlı karın ile asrı-saadeti yaşardın.

“Aşkım süpürdüm her yeri!”

“Pronto ile ahşap zemini sil!”

“Islak zemini diğeri ile sileceksin, unutma!”

Vallahi baş üstüne yani.Zemin silmenin ıslak-kurusu mu olur. İşin özü bu reklamcıların cinliği hanımları avucuna almış! Asiliğimi konuşturmanın zamanıdır deyip;” Ne fark eder! “ diyecek oldum ama bizim evde demokrasinin en küçük bir atomunu bile bulamayacağımı unutmuşum. Paşa , paşa bir güzel silip parlattım memleketi!

Evde uygulanan faşizm’den fırsat bulduğumda televizyona göz atayım derken, bizim mahallenin başbakanı’nın nadide düşüncelerini izleme olanağını yakaladım çok şükür!..

Anladım, altı üstü Şişli ilçe kongresi yapılıyor.Lakin demokrasi öyle güzel işliyor ki eski ekip baştan teslim olmuş anladığım kadarı ile. Yenisi Şişli’yi alacakmış, iyi! Konu dönüp dolaşıp eski İstanbul hikayesine geliyor. CHP’ye ver yansın’ Vur abalıya. Neymiş İstanbul CHP döneminde kuraklık içindeymiş’ (Alkışlar!) -Malum anlaşılan ittifak halinde CHP’yi Tanrı’nın istemediğine hemfikir orada bulunan güruh!-

Adama o zaman sormazlar mı;”O zaman İstanbul kuraklığa mahkum oldu, zatıhalinizin iktidarında bilumum memleket!”diye.Ne gezer iktidardan beslenen kalabalık ne dese alkışlamaya hazır en büyük Türk büyüğünü. Lakin saatlerce konuşup şu rafineri işine Berlusconi, Putin, Eni ayağına hiç değinme olanağı bulamadı. Yuvarlak ve köşeli muhabbet sürdü gitti.

Gelelim bizim fakirhaneye;şu dakikalarda yaşadığım zulüm sürmeye devam ediyor. Çamaşır, ütü yani zulüm devam ediyor. Aslında kadın çalışmayacak arkadaş. Erkek bir şekilde fenere veya ampule tutunacak, gel keyfim gel! Evde eşini bekleyen saçları türbanlı ama vücudunun hatları buradayım diyen eş bekleyecek! Hoplamayın hemen, o evde ben ise her yerde özgür olacağım, ne var bunda;Şişli’de alkış bile tutarım icabında. Özgürlükçü liboş takımı kadar aklım var çok şükür. Ağzımız da her ortamda bir iki, çift laf yapar icabında.

“Çocukların pantolonunu ütüledin mi?”

Açıklamaya ne gerek var sayın okuyucu.Yarın okul var malum ve çocuklar ütülü pantolon giyecekler ve ne gariptir ki yirmi yıldır pantolon ütülemeyi öğrenemeyen eşim asli sorumluluklarımı anımsatıyor.

Adım asi ama mercimek kadar aklım yok benim!

Hele blog’un neşe ablası var ya örgütlüyor bu hanımları. Eminim memlekette kadınlar birer, birer özgürleşiyor!

“…leylim, ley..”

Blog okuyucusu olduğunuza göre zır cahil değilsiniz, duyduğunuz ses telefon sesi. Eşim çamaşırları asmak için çırparken telefonuna bakma gafletinde bulundum.

Cici baba telefonda, beni kızı sanıyor; “Beni aramışsın..”

“Baba benim, asi, nasılsın!”

“İyiyim, beni aramışsınız.”

“Bu gün aramadık, evde faşizm, pardon temizlik vardı.”

“Öyle mi, nasılsınız.”

“İyiyiz, ya siz.”

“N’olacak, fındık bahçesini kivi bahçesi yapacağım, onun için dayınız ile görüştüm…”

Dayı çoktan fındığın beş paraya gideceğini anlamış ve kivi üretmek için her türlü donanımı hazırlamış bir müteşebbis.

Devamla; “Neye karar verdin?”

“Fındık bahçesini söküp atacağım, kivi dikeceğim!”

Asiliğimden taşı gediğine yerleştiriyorum:”AKP’ye oy vermeseydin böyle olmazdı?”

“Alternatif yoktu!”

“Anladım, ne olacak bundan sonra?”

“Bu millet bir ay fındığı pazara götürmese bu gün 2.5 YTL olan fındık % YTL olur!”

“İyi de kim yapabilir bu dediğini?”

“Yapmazlarsa böyle devam eder!”

“Baba!”

“Efendim, duyuyorum söyle!”

“Dün 12 Eylül’ün yıl dönümüydü biliyorsun, Ankara ‘da 5 bin kişi ile zor sesini yükseltti yurttaş, sen şimdi ortak tavır diyorsun, nafile…”

“O zaman böyle sürer gider!”

“İyi söylüyorsun ama oyu Tayyip’e verdin.”

“Alternatif yoktu!”

“Şimdi mutlu değilsin ne yapacağız o zaman?”

…!?

Sohbet bu içerikte sürdü.Canı fena halde sıkkın telefon görüşmemiz sona erdi…

Televizyonda Tayyip “Milletin çıkarını savunmaya devam edeceğiz!” diye ahkam kesiyordu.

Ama belli ki fındık üreticisi “Millet” değildi. Yoksa Almanya’da 33Euro olan ( Almanya’da bulunduğunu söyleyen mühendis yol arkadaşımın yalancısıyım.) iç fındık memlekette yok pahasına satılırdı. Bir başka kaynaktan öğrendiğime göre fındık 33YTL’ye ihraç ediliyordu!

Sabahtan bu yana biriktirdiğim blog yazma hevesimi biraz önce “Çamaşır, ütü…” diyen eşimin sesi bölse bile azimle yazmaya devam ediyorum. Galiba burada halk sevgili eşim oluyor! Gündelik işleri yürüsün diye canıma okurken, ben başka dünyalarda sani Cern’de “Bing bang” deneyi yapıyorum.

Yorgunluktan bitap düşmüşken bir ara tavla oynayarak dinlenme olanağı buldum. Hayatımda böyle hezimet yaşamadım desem yeridir.İnönü toplantısında Fabulosso’ya bile böyle yenilmemiştim. 5/1-6/0 tarihi ve de şerefli bir mağlubiyetin skoru. Bu sonuç halk hep kaybeder anlamına gelse bile ben hala umudumu koruyorum. Hem umutsuz olsam şu saatte niye harflerle, sözcüklerle savaşayım değil mi?

Son söz faşizmin geçici zaferleri umudu yok edemez!

Ben değil, tarih söylüyor!

“Pantolonları ütüledin mi?”

“…”

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..