Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '08

 
Kategori
Sinema
 

Sarışelale’nin devrim arabası

Sarışelale’nin devrim arabası
 

Malta-2006,02 QIC Philips "Satışta Devrim Arabası"


Yıllar evvel, enerji sektörünün önde gelen şirketlerinin birinde bir yarışmaya katılmıştım. Normalde her yıl düzenlenen üretken beyinlerin oluşturduğu tüm çalışanlara ışık tutacak fikirleri açığa çıkaran bir kalite yarışmasıydı bu. Hummalı çalışmaları beraberinde getiren heyecan verici bir süreçti. Bu dünya devi firmaya görücüye çıkacaktım işin özü. Heyecanımın derecesini siz belirleyin. Uzun süren toplantılar, fikir alışverişleri, sunumların metinlerinin seçilmesi, tekrarlar ve provalar maceramın sürecini oluşturuyordu. Zaman soğuk günleri en ayazıyla bedenimizde hissettirirken, yeni yılı müjdeleyen günlere çok az kalmıştı. Derken büyük gün geldi ve “Satışta Devrim” isimli projemizi ulu önder Atamızın devrimlerini örnek gösterdiğimiz barkovizyon gösterimizi layığıyla sergilemeye imkân bulduk. Meşhur bir otelin konferans salonunda düzenlenen bu yarışmada sunumumuzu izleyen izleyicilerin tüylerinin diken diken olmaması içten bile değildi. Herkes Türk değildi. Ama hepimiz Atamızı ve bize kazandırdıklarını biliyorduk. Satış tekniklerinin tüm pazarlama camiasına devrim niteliğinde bir fayda sağlayacak güzel bir çalışma yapmıştık. Yapmıştık diyorum çünkü şampiyonluğu elimizden kimse alamamıştı. Evet başarmıştık. Hem de çok kısa bir sürede. “Devrim” tercihimiz isabetli bir karar olmuştu ve bizi yukarılara taşımıştı. Haklı gururumuz ve ödülümüz olan bir yurt dışı faaliyeti ile çevremizin övgüleriyle istikametimizi gelecek günlere doğru çevirdik.

Program bir sır gibi saklanıyordu. İçerisinde biraz seminer biraz eğlence olması kuvvetli ihtimaldi ama bilinmezlikte de olsa bu yeni gelişme, biz güzel bir başarı yaşamıştık ve tadını çıkaracaktık. Şampiyonluktan iki ay sonra ekipçe soluğu Malta da aldık. Dünya başkanları, her milletten gelen kıdemli müşteri ve yöneticileriyle kocaman bir karşılama komitesiyle tokalaşırken bulduk kendimizi. Minik hediyeler, yemeklerin ve eğlencenin görsel bir şölene dönüştüğü renkli günler, geceler geçirdik. Tatilimizin son günü kahvaltıdan sonra hayatımıza bomba etkisi yaratacak bir gelişme ile karşılaştık. Tüm katılımcılardan kendi gruplarından bağımsız olarak, kura yöntemi ile seçilmesi uygun görülen yeni oluşacak ekipleriyle kartondan arabalar yapılması isteniyordu. İspanyol’undan, Alman’ına, İtalyan’ından, Rus’una ve Türk’üne kadar hepimiz ayrı ayrı yirmişer gruplar haline geldik. Tamamen emrivaki olan bu etkinlik hepimize çok ilginç gelmişti. Ortak dil İngilizce olmasına rağmen çoğu kişi birbirini anlamakta zorluk çektiği su götürmez bir gerçekti. Ve tam iki saat verildi bize. Bu iki saat içinde, oturulup yarıştırılabilecek sağlamlıkta, tekerlekleri ve görsel haliyle jüri tarafından beğenilecek bir kartondan araba dizayn etmemiz bekleniyordu. İçimde dehşet tohumları ilk davette zaten yeşermişti ki bu isteğin bende yarattığı strese siz paha biçin. İşe koyulmaktan başka çare yoktu. Kazanılmış zafer üzerine karşılaşılan bu yeni oyundan da anlımın akıyla çıkmak durumundaydım. Elektrik mühendisi olmam durumuyla mukavemeti sağlama ve tasarım görevini hemen üstlendim. Alman arkadaşım teknik özellikleri hususunda bir liste hazırladı. Rus arkadaşım daha zayıf ve taşınabilir olmasından ötürü sürücü koltuğunda oturmasına karar verdik. Derken İspanyol arkadaşım dekoratif küçük parçalarla arabanın direksiyon ve süslemelerini yaptı. Tam ikinci saati doldurduğumuzda kartondan araba mı olurmuş diye kafamızda oluşan soruya cevap gayet güzel bir otomobil oluşturduğumuzu gördük. Ve bizim gibi diğer gruplarında emeklerine yaraşır çeşit çeşit arabalar hâsıl olmuştu. Sürücüleri yerleştirip iplerle çekerek hareket ettirdiğimiz bu otomobil kalite yarışmasından sonra alacağım ikinci galibiyetin ta kendisiydi. Bu güzel anıları aklımın köşesinde yer edip başarı hikâyelerimin arasında dostlarımda paylaştığım dönemlerin birinde de genç yönetmenlerden Tolga Örnek’in “Devrim Arabaları” projesinin fısıldandığını duymuştum. Ekim ayı sonunda da gösterime gireceğini öğrendiğimden geliş zamanını sabırzlıkla bekliyordum. Konusunu gerçek bir tarihi olaydan alan; 1961 yılında, devrin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, tamamen yerli üretim bir araba yapılmasını istediği ve kendisini Cumhuriyet Bayramı’na götürmesinin planlandığı, 23 mühendisin 130 günde, mucizevî bir şekilde bitirmesi beklenen “Devrim” arabasının gerçeklerinden alan bir hikâyeden almıştır. Ve maalesef o dönem herhangi bir kaza ihtimali göz önünde bulundurularak arabaya benzin konulmadığı için Ankara’da benzinsiz yola çıkan araba hedefine ulaşamaz, Devrim, “benzini biten araba” olarak tarihe geçer. Devrim yine burada bir Türk üretkenliğine ışık olmuş, günümüzde de izlenmeye layık başarılı bir filme dönüşmüştür.

Ben beğeni ile izledim, üzüntü ile gözyaşlarımı bıraktım yanaklarıma. Emeği geçen tüm mühendislere ve oyuncu, yapımcı arkadaşlarıma teşekkürler. Bize hatırlattığınız gerçekler için de. Birbirinden değerli oyuncularıyla harika bir film ortaya çıkmış ve tarihe yapılan güzel bir yolculuğu mutlaka izlemelisiniz derim.
Sevgilerimle,

 
Toplam blog
: 93
: 1475
Kayıt tarihi
: 02.02.07
 
 

Elektrik mühendisiyim. Eğitimci bir ailenin kızıyım. Kelimeler ve rakamlarla geçen serüven dolu b..