Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ocak '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Şarlo' nun eleştirel dünyası... Komedi ciddiye alınması gereken bir iştir...!

Şarlo' nun eleştirel dünyası... Komedi ciddiye alınması gereken bir iştir...!
 

Gülmenin Sosyal İçeriğindeki En Derin Görüntü Chaplin...


Komedi ciddiye alınması gereken ciddi bir iştir...!

“Tarih 6 Aralık 1942... Amerika, Japon savaş uçaklarının yerle bir ettiği Pearl Harbor baskınında ölenleri birinci yıldönümünde anmaya hazırlanmaktadır. O gün, çok ünlü bir sanatçı ‘Amerika’nın Sesi Radyosu’ndan Türkiye’ye hitaben bir konuşma yapacaktır. Amerika’da Türkiye’ye yönelik radyo yayınları yeni başladığından, Türkler’in sevgisini kazanmış bir sanatçı özellikle programa konuk edilmişti. Öyle ki, söz konusu sanatçının yapacağı radyo konuşmasının haberi Türkiye’deki gazetelerde günler öncesinden yer almıştır. On binlerce insan, bu tarihi anı kaçırmamak için radyolarının başında beklemektedir...

Programın başında konuk sanatçıya katılımından dolayı teşekkür eden spiker, ‘dostlarınıza ve sizi sevenlere ne diyeceksiniz?’ diye sorunca, ‘İlk fırsatta onları mutlaka ziyaret edeceğim’ karşılığını alır. Bu yanıttan memnun olan spiker, ‘Sizi Türkiye’de görmek istemeyecek tek kişi tahmin edemiyorum’ der demez , konuk sanatçı dinleyicilere seslenir: ‘Dostlarım, benimle bu konuşmayı yapan bayan çok güzeldir ve Türkiye’yi ziyaret etmek istememe bir neden de budur!’

Sakın ola ki, bu komplimanından dolayı radyo programına konuk olan sanatçıyı tipik bir Amerika erkeği sanmayın! Çünkü o, halinden pek memnun olduğu sesinden anlaşılan spikerin ‘Dostlarımıza ne anlatacaksınız?’ sorusu üzerine, tüm dinleyicileri şaşırtacak konuşmasına başlar: ‘Onlara bir hikaye anlatmak istiyorum. Bütün ömrümde işittiğim hikayelerin en güzeli ve en hoşu. Bu bir Nasrettin Hoca hikayesidir’!!!...

Dünyanın öteki ucundan, Amerika’dan yapılan radyo yayınına katılan ve tüm dünyanın ayakta alkışladığı bir sanatçının ağzından Nasrettin Hoca’nın adını duyan dinleyiciler, daha da sokulurlar radyoya. Konuk başlar fıkrayı anlatmaya: ‘Bir gün Hoca evinde oturup kahvesini içerken, komşusu, odun kesmek için ormana gideceğini ve eşeğini birkaç saat için ödünç vermesini ister. Hoca, ‘eşeğim yok çocuk onunla pazara gitti’ yanıtını verdiği sırada, ahırda olan eşek anırmaya başlar. Komşu, ‘Be Hoca, sen sakalından utanmıyor musun? Ne diye yalan söyledin, işte eşek ahırda!’ deyince, Hoca, ‘bana mı inanacaksın yoksa eşeğe mi?’ karşılığını verir.’

Bitmedi!... Sanatçı, Nasrettin Hoca’nın fıkrasını anlattıktan sonra öyle bir laf eder ki, Türkiye’de yer yerinden oynar: ‘Evet sevgili dinleyicilerim. Bugün bütün dünyayı aynı soru meşgul etmektedir: Hepimiz insanlara mı inannacağız, yoksa eşeklere mi?...’

Aynı günlerde, Amerika’dan ülkesine dönmüş olan gazeteci Ahmet Emin Yalman, çalıştığı Vatan gazetesinin iki aylığına kapatıldığını duyar. Bunun nedeni, gazetecinin sanatçının konuşmasını yayınlamış olmasıdır. Haber, Nazileri çok kızdırmış ve gözdağı verme yoluna gitmişlerdir. İstanbul’daki Naziler, gazetenin kapatılması için vampir dişlerini gösterirler! Ne de olsa taptıkları ve Türkiye’de hayranları da bulunan biricik führerleri Hitler ‘eşek’ yerine konmuştur!

Vatan gazetesinde yer alan haberde, sanatçının Hitler’le alay ettiği filminden bir fotoğrafı da yayınlanır!

Evet, Amerika’dan bir radyo programı sayesinde Türkiye’ye seslenen ünlü sinema oyuncusu, Şarlo, yani Charlie Chaplin’dir.

Bu olayın bir başka anlamı da şudur: Tarihte Nasrettin Hoca ve Şarlo bir kez yanyana geldiler, onda da bir gazeteyi iki aylığına kapttırdılar.” (*)

Sunay Akın’ın ‘İnsanlara mı İnanacağız; Yoksa!?.’ isimli yazısından aldığım bu anekdot bize Charlie Chaplin’in kimliği ve misyonu hakkında çok önemli ipuçları sunmaktadır. Chaplin basit bir komedyen değildi hiçbir zaman en azından tek amacı insanları sadece güldürmek değildi. Chaplin Modern Zamanlar’da da, Büyük Diktatör’de de, şehir ışıkları’nda da büyük bir düzen eleştirmeniydi aslında. Yeni dünya düzenine, insanlığın girdiği çıkmazlara, gelir dengesizliğine, hoşgörüsüzlüğe, esarete, baskıya, adaletsizliğe, ... karşı bir tutumu vardı aslında. Bu yazıda çok da yorum belirtmek istemiyorum, ben sadece aktarıcı olayım siz verin kararınızı...

Örneğin; Chaplin Great Dictatör(Büyük Diktatör) filminde iki karakteri canlandırmaktadır. Biri filme de ismini veren ve kanlı bir dünya tarihinin en büyük suçlusu olan Hitler digeri ise Hitlere fiziksel olarak aşırı benzeyen bir yahudi berberi. Filmin son sahnesinde Yahudi berber ile Hitler bir kaza sonucu yer değiştirir ve Yahudi berber büyük bir meydana ve radyo aracılığı ile tüm dünyaya bir konuşma yapmak zorundadır. Ve berber rolünde ki Chaplin der ki:

“Üzgünüm ama ben imparator olmak istemiyorum. Bu benim işim değil. Kimseyi yönetmek yada fethetmek istemiyorum.

Ben herkese yardım etmeliyim. Yahudi, yahudi olmayan, zenci, beyaz. Hepimiz başkalarına yardım etmeliyiz. İnsanlık böyle başlar. Hepimiz birbirimizin mutluluğu için yaşamayı isteriz, kötülüğü için değil. Bir başkasından nefret etmeyi istememeliyiz. İyilikle donanmış bir yeryüzü, zengin bir yeryüzüdür ve bu yeryüzü herkesin mutluluğunu paylaşabildiği bir yerdir.

Yaşam tarzımız özgürlük ve güzellik olmalıdır ama biz yolumuzu kaybettik. Aç gözlülük insan ruhunu zehirledi, dünyayı nefretle kuşattı, bazıları bizi üzüntü içinde bıraktı. Hızlı geliştik ama bu sırada kendimize de zarar verdik. İsteklerimizi elde etmek için makineleri kullandık. Bilgimizi olumsuz, zekamızı sert ve kaba kullandık. Çok fazla düşündük ve çok az hissettik.Oysa ki makinelerden çok insanlığa ihtiyacımız var, zekadan çok şefkat ve kibarlığa ihtiyacımız var. Bunlar olmadan yaşam şiddet dolu olur ve her şeyi kaybederiz.

Uçaklar ve radyo bizi yakınlaştırıyor. Bu icatlar insanlığın erdemlerini etkiliyecek, insanlar arasındaki kardeşliği ve birliği gerçekleştirebilecek. Şu an bile sesim milyonlarca insana, milyonlarca umutsuz erkek, kadın ve çocuğu erişiyor; sistemin kurbanları ve işkence çeken kişilere ve hapisteki masum insanlara. Beni duyanlara şunu söyleyeceğim umutsuzluğa kapılmayın.umutsuzluk şu an üzerimizde ama bunu da atlatacağız. İnsanlığın ilerlemesinden korkanlar, ezilip gidecekler. İnsanlığın birbirine olan nefreti geçecek ve diktatörler ölecek ve onların gücü insanlığa geri dönecektir. Son insan ölene kadar özgürlük asla yok olmayacaktır.

Askerler, kendinizi bu zebanilere teslim etmeyin. Sizi küçümseyen, sizleri köle yapan, yaşamlarınızı sistematikleştiren, ne düşüneceginizi ve ne hissedeceğinizi sizlere söyleyen, sizi terbiye eden, size sığır gibi davranan ve sizleri savaşa gönderen bu insanlara kendinizi makine kalpli , makine düşünceli yaptırmayın, bu makine insanlara teslim olmayın. Sizler makine değilsiniz, sizler sığır değilsiniz, sizler insansınız. Kalbinizde insanlık sevgisine sahipsiniz. Sevgisiz ve nefret dolu olmayın. Askerler kölelik için savaşmayın, özgürlük için savaşın!

Aziz Luke der ki; ‘Tanrının krallığı insanın içindedir. Sadece bir kişinin veya zümrenin değil, bütün insanların, senin de içindedir tanrının krallığı.’

Makineleri yaratma gücüne sahipsin, mutluluk yaratma gücüne de. Bu yaşamı özgür ve güzel yaşama, yaşamı harika bir macera yapma gücüne de sahipsin. Demokrasi adına bu gücümüzü kullanalım. Birleşelim, yeni bir dünya için savaşalım. İnsana çalışma şansının verileceği, gençlere gelecek, yaşlılara güvence verileceği bir dünya için.

Zalimler yükselirken parlak vaatler verirler ama onlar yalancıdır ! Sözlerini tutmazlar… Asla tutmazlar. Diktatörlerin kendileri özgürken, kendi lüksleri için insanları köle yaparlar.

Şimdi bu sözleri tutmak için savaşalım. Özgür dünya için savaşalım, ulusal engelleri kaldırmak için, aç gözlülüğü kaldırmak için, nefreti ve hoşgörüsüzlüğü, bilimin ve ilerlemenin bize mutluluk getirdiği bir dünya için savaşalım. Askerler demokrasi adına birleşelim.”

Ve Chaplin konuşmasını sevgilisi olan Hannah nebzinde tüm insanlığa seslenerek bitirir. Der ki: “Hannah beni duyabiliyor musun ? Her nereydeysen bak Hannah, bak bulutlar dağılıyor, güneş, aralarından ortaya çıkıyor. Karanlıktan kurtuluyoruz. Yeni bir dünyaya, müşfik bir dünyaya doğru ilerliyoruz. İnsanlığın nefretlerinin, acımasızlıklarının ve hırslarının üstüne çıktığı bir yere doğru. Bak Hannah ! insanlığın ruhu kanatlanmış, gökkuşağına, umut ışığına, geleceğe doğru uçuyor. Sana, bana ve hepimize ait olan görkemli geleceğe doğru. Bak Hannah bak….!”

Komedi ciddiye alınması gereken ciddi bir iştir...!

* Sunay AKIN, Tuncay Terzihanesi Kitabı, ‘İnsanlara mı İnanacağız; Yoksa!?.’ İsimli yazısından alıntıdır.

 
Toplam blog
: 64
: 5712
Kayıt tarihi
: 27.06.07
 
 

İnsanım herkes kadar; zengin kadar fakir kadar, kadın kadar erkek kadar, Müslüman kadar Hristiyan ka..