Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '11

 
Kategori
Siyaset
 

Savaş?

Savaş?
 

Kimin savaşı olacak bu? Türkiye göz göre göre bir savaşın içerisine sürükleniyor. Son zamanlarda gerçekleşen birkaç olaya bakalım.

- Erdoğan, Time dergisine kapak yapılıyor. Ortadoğu'daki rolünden bahsediliyor ve dergi usuldendir diyerek Türkiye'deki insan hakları ihlallerine de şöyle bir dokunup geçiyor. 

- Abdullah Gül, İngiltere'de el üstünde tutuluyor. "Aman efendim, sepet efendim" faytonlarla, bayraklarla, balolarla ağırlanıp doldurulup yollanıyor.

- Joe Biden gelmeden önce verdiği röportajda, "Suriye konusunda ne kadar da liderdiniz" diyerek poh pohluyor Türkiye'yi. İşte tüm bunlarla Türkiye gaza getirilerek, Suriye'nin içine çekilmeye çalışılıyor.Üzerine yapay bir Ortadoğu-Dünya liderliği giydirilen Erdoğan'a göre tam da...

Şu an içimin nispeten ferah olmasını sağlayan şey ise, İsrail ve Kıbrıs konusundaki atıp tutmaların fos çıkmış olması. Türkiye uzun zamandır Suriye için de "askeri müdahele mi? Neden olmasın kuzum" çerçevesinde açıklamalar yapıyor.

Türkiye, bir sene öncesine kadar bugün yüz çevirdiği tüm diktatörlerle sarmaş dolaştı. ABD deseniz aynı... Çünkü çıkarları uyuşuyordu, zaten kimsenin laf etmeyeceğini bildikleri için çıkarlar konuştuğu zaman komik duruma düşmeyi bile göze alıyorlar. Arap Birliği'nin, Suriye'ye demokrasi önermesi mesela. Suudi Arabistan da bu birliğin içinde, hangi demokrasi?

ABD baktı ki Tunus'ta, Mısır'da başlayan olaylar büyüyor, hemen ortaklarını yüz üstü bıraktı ve isyancıları desteklemeye başladı. Bundan sonrası ise isyancıların da ne yapacaklarını bilmez halleri sebebiyle çığrından çıktı. Linçler başladı, yaşadık hep birlikte, yaşıyoruz. 

Diktatörlükler yıkıldı, yerine şeriat rejimleri gelmeye başladı diktatörlükten çok farklıymış gibi ve Ortadoğu'da demokrasi bir kez daha yeşeremedi.

Türkiye tüm bu diktatörlüklerin yanında yer alırken karşısına geçip, kendisini doğru yere konumlandırdığını mı düşünüyor? Elbette öyle olmadı, çünkü şehitlerin-depremlerin olduğu bir anda basın sizden köşe bucak kaçırdı bu haberi ama, Tayyip Erdoğan, diktatörün oğlu öldüğü için ülkesini bu zor durumuyla başbaşa bırakıp taziyeye koştu Suudi Arabistan'a. (Bu arada Türkiye'de kalsaydı çok mu bir şey değişecekti? Hayır!)

Esad'la havai fişekler eşliğinde kutlamalar yapılarak, Suriye-Türkiye arasındaki vize kaldırılmıştı, tren yollarından, Şamgen'lerden bahsedilir olmuştu. Başından beri mi karşıydı diktatörlere Türkiye? Amerika Birleşik Devletleri ne zaman karşı çıkmaya karar verdiyse, o zaman karşı çıktı o da. Libya'ya NATO müdahelesi konusunda Erdoğan'ın açıklamaları örnektir buna.

Suriye'deki her şey gösterilmiyor bize, bunu biliyorum. Bir yandan da burada yanlış bir anlaşılma olmasın, Esad'ın süper demokratik bir yönetim biçimi sürdürdüğü iddiasında değilim, fakat bu işle mücadele yönteminin karşısındayım. Suriye'ye kapitalist ülkelerin bir araya gelip müdahelesinin hiçbir çözüm getirmeyeceğini hala anlamadıysak, daha ne zaman anlarız? Bakınız, Irak'a demokrasi geldi(!) 

Üstüne üstlük başka ülkelere demokrasi tavsiye edecek-götürecek konumda da değil Türkiye. Tutuklu gazetecileriyle, hapisteki aydınlarıyla, tutuklamalarıyla, yargılamalarıyla, yargı sistemiyle, basın özgürlüğüyle, ifade özgürlüğüyle Türkiye önce kendi demokrasisini düzeltsin.

Ben, böyle bir savaşın içerisine girmeyi, Suriye'yle savaşmayı reddediyorum, buradan ilanen duyuruyorum. Kim uğruna, kimin içine, sonucu ne olacak? Mustafa Kemal, "mecbur kalınmadıkça savaş cinayettir" demişti. Yaşayan en büyük şairimiz Gülten Akın konuşuyor: "Savaşı bir oyun diye sürdürüyorsunuz / Sizin sonsuza dek yaşamak gibi tuhaf huyunuz mu var?"

 
Toplam blog
: 142
: 1092
Kayıt tarihi
: 27.09.09
 
 

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakülteliyim. Seyahat benim için bir tutku, her fırsatta bir yerlere ka..