Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '08

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Savaş baltası mı? Kalem mi?

Kalem toptan tüfekten hatta nötron bombasından daha yıkıcı olur yıkmak için kullanıldığında.

Savaş kararlarını imzalayan kalem, yeri geldiğinde insanlığın güzel geleceğine yönelik buluşlar ve düşünceler de imzalar. Hastalıkların tedavisinde kullanılan yeni teknolojilerde kalemle icat ediliyor. Kalemle boş kağıtlara yazılan formüller teknoloji oluyor, insanlığın mutluluğu ve refahına hizmet ediyor.

Ne var ki kalem, tutan elin düşüncelerini yazar çizer. Ne isterseniz onu yazar.

Ülkemizde ulusal ya da yerel basının sorunları hep derinleşip yaygınlaşarak giderken, bir taraftan bazen kendine kendisi sorun oluyor. 25 milyon aile olan ülkede 3, 5 milyon yazılı basın tirajını oturup düşünmek gerekir. İnsanlarımız gazete okumuyor. Peki suç veya yanlışlık gazete okumayan vatandaşlarda mı? Normal olarak yaklaşık 13 milyon tirajı yakalamalıydı gazeteler.

Gazeteler okunmak için değil mi yoksa?

Vatandaş kendisini ilgilendiren bir şeyler bulamıyorsa gazete okumaz bu anlaşılabilir. Ama bu gazeteler günlük olarak ülkede olup biteni yazıp çiziyor, köşe yazarları olayları objektif bir duruş ortaya koyarak yorumluyor! O zaman neden ilgilenmiyor vatandaş bu yazılıp çizilenlerle?

Eline kalemi alıp karşısında halkı var sayarak yazılan köşe yazılarında halka yapılan tembihler atılan fırçalar neden ilgisini çekmiyor acaba? Sakın köşe yazarları da halkın gerisinde kalıp, halka tepeden bakan, seçimde oy bile kullanmasını bilmiyor gözüyle bakıyor olmasınlar.

Belki de köşe yazıları alabildiğine kişiselleşip kalemlerini kişisel hesaplaşmalarında kullanıldıkları içindir. Kim bilir belki; adam almış eline kalemi hasmıyla yaptığı kavgayı ve ondan almaya çalıştığı öcünün hikayesini köşe yazısı diye yutturmaya kalkıştığı için okumaz halk bu gazeteleri. Veya sokakta ki mahalle kabadayıları köşe yazarı olup, mahalle kavgalarını gazete köşelerine taşıdığı için okumaz. Ya da köşe yazarı zat, başörtüsü takmadığı için başörtüsü takanlardan hoşlanamıyordur.

Ya gazetenin bir işi siyasetçilerde takıldıysa, çünkü gazeteler okurların abone ücretleri ile değil devlet rantları ile ayakta duruyorlar. O zaman o gazete niye halkın çıkarlarını ve halkın taleplerini yazayım diye uğraşsın canım.

Bir bakıyorsunuz; büyük bir gazetenin yüz bin dolar maaşlı köşe yazarı almış eline kalemi, takışmış bir siyasetçiyle, küfrün bini bir para. Sonra da siyasetçiyi eğip büktükten sonra hizaya getirip alacağını alıyor ve o siyasetçi bir numara oluveriyor.

Öyleyse bu millet bu gazeteleri okumaz kardeşim.

Ulusal ve yerel gazetelerin bir savaş aracı, intikam alma linç etme, kişisel mahremiyetin ve hürriyetlerin ayak altına alınma, mahkemelerin yerini alarak yargılayıp mahkum etme, cumhuriyeti kollama! Fitne fesat üretme faaliyetlerinde kullanılan, kalemlerinde savaş baltası olduğu günümüzde bu millet bu gazetelere abone olmaz kardeşim. Tencere tabak satarak, Ramazan ayında kuponla Kuranı kerim dağıtarak ve ısmarlama asparagas haberlerle böcek gibi gördüğünüz halkı kandıramazsınız.

‘Günlük çıkan yerel gazeteler ve çileleri’

Şimdi efendim Devletin resmi ilanları artık yerel gazetelerde yayınlanmayacakmış. Eyvah, peki bu gazeteler nasıl ayakta duracak? Bu gazetelerin gazete bayilerinde satılma mecburiyeti var vatandaş almıyor. Abone de yok. Ne olacak şimdi? Sadece reklamla döner mi bu çark. Halkın haber alma özgürlüğü gitti elden demektir. Bu kesin.

Bazı gazetelerin köşelerindeki kalemler; kalemlerini sadece, hoşlanmadıkları önemli kişileri linç etmek için kullansalar da halkın gözü kulağı bunlar! Bu gazeteler olmasa Belediye çöpleri bile toplamaz. Kamu kurumları masanın başında akşama kadar uyurlar. Gazetelerdeki köşe yazıları kişisel düşünce ve takıntıların ilan tahtası değil, halkı bilgilendirme aydınlatma ve bilimsel doğruların yazılıp çizilmesi gerekir.

 
Toplam blog
: 191
: 540
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

Yerel bir gazetede yazıyorum. Okumayı severim, şiir okumayı severim. Emekli işçi olarak sosyal ak..