Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '14

 
Kategori
Güncel
 

Savaş çıkartmaya çalışmanın cezası ne?

Tüm savcılara, hakimlere, avukatlara soruyorum: Bir ülkenin kendi yetkili birimlerince ülkeyi savaşa sokma çabalarının kanunsal karşılığı nedir?

Evet, bir yanıt bekliyorum!

“Kim sızdırdı?” konusu değildir bu, rica ederim, önce asıl suç tayin edilir, sonraki konudur “Devlet görüşmelerinin nasıl ve kimler tarafından deşifre edildiği, servis edildiği, falan!

Devletin bu kadar korunaksız olması da başlı başına bir suçtur, bence, aymazlıktan öte!

Her şekilde durum şudur ki: Kimin eli kimin cebinde belli değil!

Bunun hukuksal bir karşılığı yok mudur? Hukuksal karşılık yalnızca kimler dinledi ve kimler servis etti kadar basit mi yani?

Buna inananlar vardır, mutlaka, ya inanmayanları ne yapalım?

Ben; önceliğin, kendi ülkesini savaşa sokmaya çalışanlardan hesap sorulması olarak görüyorum, sonraki iş kim servis etmiş, niye etmiş, nasıl etmiş…

******

Daha nasıl basit anlatırım diye düşünüyorum, mesela yıllardır ihracat yöneticiliği yaptım, oradan örnekleyeyim: Tüm evraklar hazırlanmış, gümrüğe gönderilmiştir, yük de konteynıra yüklenmiştir. Gemi de kalkmak üzeredir. Saat 16:30 falan, bir telefon gelir, evraklarda bir hata var. Diyelim ki kilo ya da adet bir evrakta yanlış yazılmış. O kısıtlı zaman zarfında tek yapacağın yanlışı düzeltmektir. En kısa an içinde bunu halletmendir. Zira o gemiyi sırf bir hata yüzünden kaçırman, kazananılacak olan paranın öylece yatması ve müşteriyi de zor durumda bırakmaktır.

Böyle bir durumda ilk yaptığım o evrakı alel-acele düzelttirmektir, kim hazırlamış, neden hata yapmış, bunlar sonraki meselelerdir.

Tabii ki hatanın kaynağını ararsın, hatta o hatayı ben de yapmış olabilirim, tabii ki o tarz hatalar olmasın diye önlem almak zorundasın ama zaman ve önem yönetimi diye bir şey var; önce hatayı düzeltirsin, konteynır gemiye yüklenir, müşteriye bilgini geçersin. Sonrasıdır kim suçludur, kim değil; nasıl önleriz falan durumları…

Yeni girdiğim bir şirkette yan masada oturanın sırf kendi hatası ortaya çıkmasın diye bir saat telefonda konuşup da, “Yok, benim hazırladığım evrakta hata yok!” diye gümrükçüyle tartışıp da geminin kaçırıldığına ve patronlara durumu “Gümrükçü hata yapmış, gemi de kaçmış!” dediğine şahitliğimdendir bu örneğim…

******

Yine mi karmaşık oldu?

Başka bir örnek bulmaya çalışalım:Mesela bir adam bir kadına tecavüz etmeyi kafasına koydu, allem etti, kallem etti kadını bir yere davet etti. Orada bir meşrubat ikram etti, ama içine de bir şeyler kattı, kadın da bir hoş oldu. O arada adamla kadın birlikte oldu.

Kendine geldiğinde kadın şikayetçi oldu lakin adam dedi ki: Kendi isteğiyle geldi. Kendi isteğiyle birlikte olduk!

Mahkeme adamı gönderiyor, iyi mi! Kadın da tecavüz edildiğiyle kalıyor!

O adam aynı yöntemle belki kaç kadını daha kandırıyor ama “Kadın da evinde otursaymış” mantığı baki!...

******

Bu da mı olmadı?

Eyy analar… Eyy bacılar… Doğurduğunuz çocukları savaşa göndermek ister misiniz?

Suriyeli gençler sınava bile girmeden üniversiteye girme hakkına sahipken, Suriyeliler asgari ücretten fazla devletten para yardımı alırken senin çocuğunun cep harçlığından geçtim, Suriye’ye savaşmaya gitmesini ister misin?

Hem de plan dahilinde hazırlanmış bir savaşa oğlunu, damadını, kardeşini gönderir misin?

Durduk yerde savaş çıkartılmasını ister misin ?

******

İşin özü budur!

******

Yok cemaat, yok bilmem ne lobisi; arkadaş, aklın yolu birdir!

Yapmadığın bir şey için seni suçlasalar ne yaparsın? Önce bunu bir düşün…

Yaptığın bir suç ile seni suçladıklarında ne yaparsın, bir de bunu…

Samimiyetle kendini kendine açtığın anda zaten gerçeği görürsün!

******

Olayın siyasi boyutuna gelince, bir cumhurbaşkanı düşünün, var mı, yok mu belli değil!

Normal şartlar altında bir cumhurbaşkanı böyle bir durumda Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasını korumakla mükelleftir.

Bizim cumhurbaşkanımız “Köstebekler bulunsun” diyor…

Normal şartlar altında aynı cumhurbaşkanının “Halkı savaşa sokma çabalarını kınaması, gerekeni yapması” falan beklenir; beklemediğimiz için şok da olmuyoruz zaten!

******

Sonuç itibariyle; vatan satıla-satıla bitmemiş, bir de savaş mizanseniyle ayrıca satışa sunulmuş; emeği geçenleri alkışlayanlar en çok irad kaydedenlerdir.

Yuhalayanlar ise en çok vatanını seven ve ne yazık ki en az gelirle yaşamaya çalışıp da gık demeden, biat etmeden, kendi yağlarıyla kavrulanlardır…

Onlar ki; üniversite mezunudurlar, resim, heykel, şiir, tiyatro ile ilgidirler; bir çok konuda güzel fikirleri vardır, insan severler üstelik! İnsanı yüreklendirmeyi, yüceltmeyi de…

Zira bilirler ki kendi ayakları üzerinde duran toplumlar ancak demokrasiye, özgürlüğe ulaşır!

Misal, yasaklı olmasına rağmen girilen Twitter’a falan girin, bir tarafta yalnızca beddua eden, çirkin sözler sarf edenler vardır, hemen anlarsınız!

Diğer tarafta belgelerle, bilgilerle düşüncelerini savunan, bu arada, acayip de espri anlayışına sahip olanları göreceksiniz; zeka şekerim, zeka!...

Zeka olmayınca espri de olmaz, benden söylemesi!

Haa, ısmarlama da olmaz bu işler; hem kapasite meselesidir hem de içten gelme durumu söz konusudur!

******

Yine amma uzattım, pek doluyum, idare edin…

******

Konu başlığına dönersek: Vatanı savaşa sokmaya çalışmanın adalet, ayy pardon, “gerçek adalet” karşılığı nedir?

Cesareti olan birileri var mıdır açıklayacak?

Yoksa tüm savcılar falan Twetter, You Tube gibi erişilmez mi oldular?

Ama var ya; biz yasaklara rağmen Twitter’a da, You Tube’da giriyoruz; sizin barolar birliğine kolayca girdiğiniz kadar!

http//twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..