Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '11

 
Kategori
Sinema
 

Savaş konuştuğunda hukuk susar!

Savaş konuştuğunda hukuk susar!
 

Zafer denilen tutkunun motivasyonunda dökülürken kardeş kanı, pisliğe üşüşen sinekler gibi ganimete hücum eder fırsatlardan nasiplenmek isteyen savaş artıkları. Kazanan sallandırırken kılıcını kaybedenin başında, yönetme gücü haklı kılar tüm haksızlıkları. Demokrasi adına patlar silahlar; tanrılar kurban ister sağlamlaştırmak için saltanatı. Ve savaş konuştuğunda hukuk susar… Suçla suçsuzluğun karıştığı noktada harcanır masum insan yaşamı.  

14 Nisan 1865… Kuzey-Güney savaşının galibi Birlik, zaferi kutlamakta. Hedefteki kişi, Güney’i sömürmek yerine kalkındırmak isteyen Abraham Lincoln. Gerçekte, Kuzeyli toprak ağalarının çıkarlarına engel olduğu için öldürtülen Başkan’dan sonraki yargılama sürecini ele alan SUİKAST, bu aşamadaki adaletsizliği göstermekte. Savaş dönemlerinde ve güç gösteriminde kanunların nasıl istenildiği kıvama getirildiğini etkileyici bir dille anlatan filmde suikastçiye yataklık gerekçesiyle yargılanan Mary Suratt ön planda. Herkesin savunulmaya hakkı olduğu öğretisiyle eğitilen ancak Savaş Bakanlığı’nın davayı engizisyona dönüştürmesi karşısında çaresizleşen avukat Frederick de yanıbaşında. Aslolan filmin gerçek konusu değil adaletin yandaşlığı!  

İnsanların acımasızlığını, değer yargılarının menfaatle değişimini dillendiren SUİKAST, aynı zamanda Amerika’nın oluşumundan bugüne aynı kalan kimliğini vurgulamakta. Kafaları çuvallı tutuklular… Hapishane önünde anı eşyası satanlar… Tehditle susturulan tanıklar… 1 milyon kişiyle son yolculuğa uğurlanan Lincoln’ün ardındaki dava skandalı ABD’de yargıyı geliştirse de, insanlık adına kara bir leke olarak tarihe geçmiş bulunmakta. Robert Redfordun yönetmenliğinde başarıyı yakalayan ve haksızlığa karşı çaresizliği yansıtan SUİKAST, kaçırılmamalı.  

Kardeşlikle büyüyen ‘Vampir Cehennemi’… 

Bilimi hırsına alet eden insanoğlu, yaşamı güzelleştirmekte acemileşirken kendi canavarını yaratmakta ustalaştı. Bilinmezin korkusuyla kararan hayatlarda yeniden doğarken kurtarıcılar, gün ışığında kavrulan vampirler geceleri kana buladı. Kardeşlikle, yaşayan ölüler arasında kalanlar ulaşmaya çalışırken Cennet Bahçesi’ne… Tanrı’nın adını sömürülerine destek yapanlar, sonu başlatacak ‘Vampir Cehennemi’ni yarattı!  

Yeni nesil vampir filmlerinden VAMPİR CEHENNEMİ, herşeyin olup bittiği dönemin ardından dünya paylaşımını yansıtmakta. Sebep-sonuç peşinde olmayan öyküde sunulan, kargaşa ortamında düzen kurmaya çalışanların yaşamı. Ucuz kahramanlıklara yer vermeyen yapımda herşey sıradan. Üç noktalı kazığını sarmısaklayıp saplayan avcının derdi, Amerika’yı değil sadece kendini kurtarmak. Bu kurgudan dolayı da öyle bol ısırıklı, kanlı aksiyon yerine duygusal sahneler ağırlıklı. ABD yöneticilerinin bencilliğine değinen film, özünde her türlü kötülüğün insan eliyle geliştirildiğini anlatırken Ortadoğu’nun vampir egemenliğine girdiği konuşmalarıyla politik oklarını yöneltmekte. ABD’nin tarikat merakı ve kukuleta sevdalısı Kardeşlik grupları, vampir arası mesajlar. Onların virüsün yayılmasındaki rolüyle ırkçılığı bağdaştırmak mümkün. Hiç zorlanmadan bulunan sigaraları da, tütün lobileriyle… Filmin dediği gibi; Cennet Bahçesi’nde asıl endişe edilmesi gerekenler vampir değil yamyamlar!  

Zombi tarzı vampir makyajı abartılı olmasına rağmen filmin bütününde sırıtmamakta. Harap dünyada benzin bulunması, Kardeşlik tarikatının tuzağındaki zamanlama gibi ayrıntılar akla uymasa bile VAMPİR CEHENNEMİ, meraklıları için sıkılmadan izlenebilecek bir yapım.  

‘Her Yerde Aşk’ varsa aldatılmak kaçınılmaz! 

Robert De Niro ile Monica Bellucci’yi ilk kez buluşturan MANUAL D’AMORE 3, aşkla aldatmayı birarada sunmakta. Serinin ilk iki filminde olduğu gibi bölümlerden oluşan yapımda ‘gençlik’, ‘olgunluk’ ve ‘yaşlılık’ dönemlerinden üç aşk hikayesi aktarılmakta. İtalya’da hayli ilgi gören ancak diğer ülkelerde aradığını bulamayan serinin son filminde sergilenen farklı hayatların ana teması, ‘aldatmak’!  

İtalya’ya yerleşmiş ABD’li emekli profesör, arkadaş kızına aşık olup ortalığı karıştırırken 20 yıldır karısına sadık kalan ünlü televizyoncu da partide tanıştığı kadın tarafından baştan çıkartılır. Sevgilisiyle evlilik arifesinde olan genç avukat ise iş nedeniyle gittiği kasabada aşk tuzağına düşer. Kısaca, ‘Her Yerde Aşk’… Her yerde kandırmaca...  

‘Manual D’amore 2’de tekerlekli sandalyedeki sevgilisiyle canlandırdığı aşk sahneleri hayli sükse yapan Bellucci hayranları buradaki performansla hayal kırıklığı yaşayabilir. Pek çok kaliteli yapıma imza atan De Niro içinse MANUAL D’AMORE 3 fazlasıyla hafif. Özetle; aldatma hevesinin ‘aşk’ olarak algılandığı, romantizmi havada kalmış bir komedi!  

Anibal Güleroğlu 

 

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..