Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '11

 
Kategori
Blog
 

Saygıya davet !

Saygıya davet !
 

Kendi kendinizle kavgalı olmayın..


Nihayet 7 bini devirdik sayıca. Bu, kaç tugay, kaç tümen eder acep? Varın siz düşünün. Bunca kişinin hepsi, nizamiye kapısında değiller elbet. Dağınık düzendeler. Çoğunluğu da göstermelik. Olsun varsın. Kalan sağlar bizimdir. 7 bini de, kazana dahiller anlayacağınız.

Milliyet Blog İdaremiz, faal olanlarla, yeni eklenenlerle işi götürüp, zirvelerden zirvelere atlıyorlar. Dünya medyasında, internet’teki yapılanma ile gönüllerde taht kurdular. Bizlerin de bu çorbada tuzu, elbette ki var. Biz varsak, onlar da var. Doğal prosedür bu!

İdaremiz, eskilere selam, yola devam diyerek, her vesileyle, yenilerle göz kırpıyor. Eskiler şimdi, kırpılarak yıldız yapıldı. Kuruluştan bu yana beşinci senemiz bitti. Altıya girdik. Hangi babayiğit dayanmıştır kalemi ile, göz nuru ile bu badireye? Şimdi top, yeni blogcularımızda.

Yeniler, hem derya, hem süt kuzusu. Ağızlarına vur, lokmalarını al. Ah canım!

Bir kere, müthiş etraflarını kollama yetenekleri var. Koku alma hassaları sağlam. Kısa zamanda sistemi kavramak istiyorlar. Blog büyüklerini (Eskilerini) inceliyorlar çaktırmadan. Bir yol haritası edinme gibi meyilleri var. En barizi de, ünlenmişlerin omuzuna basarak öne çıkma duygusu hakim kimilerinde. Haftalık bültenlerde de hep onlar öne çıkarılıyor.

Biz eskiler ; dövüşsek de, sövüşsek de, “ahan da ayrıldık, ahan da ayrılıyoruz” deyip deyip, kürkçü dükkanına dönenlerimiz vardır. Ama, burnumuz sürtülmüş olarak. Yine de kuyruğu dik tutmuşuzdur, çaktırmadan. Umarız, yeniler de bu yolu tutmazlar. Yenilere, “öğüt” demesek de, diyeceklerimiz var, dostluk olsun diye.

Siz, siz olun. Gaza gelmeyin. Çizginizden sapmayın. İçi boş yazılar yazmayın. Cinsellik yazacaksanız, suyunu, baharatını ve de ateşte tıngırdatma zamanını iyi ayarlayın.

Kaleminizi kırın, arkadaşınızı kırmayın. Her önüne konan menü’nün suyuna, ekmeğinizi banmayın. Kutsal değerlere saygı gösterin. Güneşe karşı gazel okumayın. Dış kapının dış mandalı olanlarla laubali kalmayın. Cevap hakkı doğduğunda, arkadan hançerlensen de “Brütüs’lüğe” soyunmayın. Meseleyi, dam başına “tarhana” serer gibi, zamana yayın. Timsah gözyaşlarına rağbet etmeyin.

Habur Sınır Kapısına ( BLOG. kategorisi) pek dadanma ve de dayanma. Zira, “İnsana yaslanma ölür, ağaca yaslanma çürür!” İşin olduğunda bu kapıya gel. Buradaki muhafızlara kağıtlarını göster. İrsaliyeden , blog hanesini doğrulat ve öylesi içeri gir. Bizim Sevgili Serhat gibi, “içeri, arkadaşa bir bakıvereyim” falan deme.

Eskilere, hak ediyorsa saygı gösterin. Her gördüğünüz sakallıyı da babanız sanmayın. O gün canınız sıkkın ise, kendinizle kavgalı iseniz, blog yazmayın. Bırakın siniriniz geçsin.

"Günde üç yazıdan fazlasını yayına vermeyin" diyen idaremizin sözünden çıkıp da, aynı gün ve aynı saatlerde 5 yazıyı birden idaremize kakalayıp, editörlerimizin dalgınlığından istifade etmeyin. El'an, "günü yorumlayanlar" sütunlarda anlattığımız örnek halen yayındadır, görülebilir. Böylesi durumlarda, diğer arkadaşlarınızın da hakkı olduğunu düşünün. Hak gasbı, basın yayım camiasında, ağır bir suçtur. Bunu işlememiş olun. Örnekteki gibi "saygısız olmayın" . ( Bu günkü sayfada, bu tür gasp suçunu işleyen blogcunun üç yazısı birden şu an peşpeşe günü yorumlayanlar sayfasında yayında. Fazlası da, diğer sayfalarda. Hızını alamamış, aynı gün aynı saatte beş adet bloğunu birden sayfalara sokabilmiştir.)

Aynı blogcunun, bu beşerli yazıları ile diz boyu saygısızlıklar yaptığına, maalesef şahit olunmaktadır. Ve bunu her zaman yapmakta olduğu da bir vakıa'dır. Bu kadar da editör dalgınlığı olur mu diye de kendimize sormaktan geri kalmadığımzı da, bu arada beyan etmek isteriz ayrıca. ( Rüzgarla dönen ev yapan " Karadenizli mucid " adlı yazım, bu vesileyle ötelenmiştir. Yerine konmasını beklemekteyim ayrıca)

N O T: Mevzubahis o üç yazı, editorya tarafından doğru kategorilere çekildiği için, yayın yeri, haliyle değiştirilmiş olduğundan,bizim "Karadenizli mucit yazısı," yerine gelebilmiştir. DUYURULUR.

Balon uçurmağa merak salmayın. Bırakınız, çocukuğunuzda kaldı öyle şeyler. “Tık” kervanına katılmayın. Altından kalkamazsınız. Hem fıtık hem de ishal olursunuz. Dubara atıp, şeş oynamayın. “Çakmak, çakmak taşı, benzin, fitil yay var” diyenlere kanmayın. Blog’da da çakmaktaşlar vardır. Çakma insanlarımızın mumu, yatsıya varmadan, elbette sönecektir. Çakma’ların mektupları, okunmaz zaten.

Editörlerimizin keyfine dokunmayın. Durup durup laf sokuşturmayın. Onlar hakkında, üçünüz, beşiniz bir araya gelince meraklarınızı sergilemeyin öyle: “ Yok, küpe takanı var mı? Okuduklarını anlıyorlar mı? Uykuda blog sayıkladıkları olur mu? Okudukları blog adedine göre mi para alırlar?” Takmayın kafanıza. Üstünüze vazife mi?

Yazınızın yayını gecikmişse, hemen editöre saldırmayın. Yorumunuz yayınlanmamışsa kendinizi yemeyin. Editörlerle fazla meşgul olmayın. Onlar, yazılarımıza nefes veren cankurtaranlardır. Sizin, nerenizden nefes aldığınızı bile bilirler.

Bazılarımızı nokta ile işaretlemişlerdir de. Birbirlerine yazımızı mesaj geçerek “ Bak, seninki ne yazmış” diye takılırlar. İdare, bazılarımızın yazısını iyi takip ederler. “ Yazınızdaki hicviye ile, Pazartesi sendromunu atlattık, iyi geldi, gülüştük yine her zamanki gibi” diyen kıymetler de vardır içlerinde. Yazışacağınız zaman “sayın baylar” diye başlamayın. İçlerinde, bayanlarin olduğunu da unutmayın.

Editorya dünyası, yönetimi ile birlikte “gizemli” dir. Bu, onların manevi süsüdür. Bundan başka da lüksleri yoktur. Birbirlerini iyi kollarlar ve de tutarlar. Sayıları azdır. Her yerde aranırlar da. Baş verir sır vermezler.

Lay-lay-lom’ culuğa özenmeyin. Bu yüzden şimşekleri üzerinize çekersiniz. O, çocukluğunuzu şarkısı ve oyunu idi. Aynı oyunu burada oynamanın alemi var mı? Canınız sıkılıyorsa, herkesin canı var. Canınızın sıkıntısını blog kategorisi alır mı? O halde? Di mi?!

Bu bloglarda, editörler, hiç anılmaz. Numune olalım diye biz, sizler için "analım" dedik. “35 yaş” şiirini bilirsiniz. Cahit Sıtkı’ya nazire olsun dedik: Aflarına sığınaraktan:

“Blog’lardayız, bunca uzun zamandır / Bu gün on beş, Ay’ın yarısı eder. / Şaka maka ortasındayız ayın / Maaşın, aldığın gün hemen biter / Gözünün yaşına bakmadan gider / Manava, kasaba borçlarım var / Benim mi Allahım, bu bomboş cüzdan? / Ya bakkalda kalmış mı hiç insaf, âr / Niçin böyle görünürsünüz düşman / Yıllar yılı dost bildiğim manavlar

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..