Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ağustos '07

 
Kategori
Felsefe
 

Sayıların gizemi

Sayıların gizemi
 

"Omnia in numeris sita sunt."

(Her şey sayılarda gizlidir.)

Mitoloji ve inanç sistemlerinde sayılara simgesel olarak çok önem verilmiştir. Sayılar, doğayı, insanı ve evreni şekillendiren gücü sembolize etmek için kullanılagelmiştir. Sayıların anlamını konu alan eski bilgiler, Maya, Mısır, Kalde, Sümer ve Yunan uygarlıkları tarafından kullanılmıştır.

Sembollerin birden fazla anlamı vardır. Kişinin tekâmül seviyesine göre sembollerin içindeki derin anlamların kavranması olanaklıdır. Sembollerin açıklamaları çeşitli seviyelerdedir, anlaşılması bu yolda alınan mesafe ile orantılıdır.

Sayıların seslerle ilişkilendirilmesi, tarihçilere göre eski Mısır’da başlamıştır. Fakat harflere nümerik değerler verilerek harflerle sayıların ilişkilendirilmesi alanında en yoğun çalışmaları kabalistlerin yapmış oldukları bilinmektedir.

İbrani alfabesini kutsal alfabe olarak gören kabalistlere göre İbrani alfabesinin 22 harften oluşması bir rastlantı değildir. Fenike alfabesi gibi, bu alfabenin de 22 harften oluşması eski Mısır'ın hermetik etkisindendir. Kabalistler 22 sayı ve harfi 3+7+12 biçiminde üç grupta ele alırlar.

Pisagor, kâinattaki her şeyin belli ölçülere ve sayıları göre düzenlendiğini savunmaktaydı. Pisagor ekolünün birden ona kadar sayı isimleri şöyledir: “Monad, Duad, Triad, Tetrad, Pentad, Hexad, Heptad, Ogdoad, Ennead ve Dekad”. Tek sayılar erkek sayıları, çift sayılar dişi sayılar olarak isimlendiriliyordu.

Felsefe sözcüğü "Philosophia" ‘yı (Sevgi anlamına gelen "philo" ve bilgelik anlamına gelen "sophia"; "bilgelik sevgisi" anlamındadır") ilk ortaya atan Pisagor, Matematik sözcüğünü de ilk günümüzde anladığımız şekilde kullanandır.

Pisagor şöyle der: "Evrim hayatın yasasıdır. Sayı evrenin yasasıdır. Birlik'te Tanrı'nın yasasıdır."

Pisagor'a göre sayıların anlamları ise şöyle idi:

1- Özün, birin sayısı,
2- Karşıtlık, değişiklik
3- Bütünlük, başlangıç, orta ve son, tanrısal güç,
4- Doğruluk, adalet, dünya,
5- Evlilik,
6- Şans,
7- Evrenin tümü; Tanrısal güç olan 3 ile dünyayı simgeleyen 4'ün toplamı ya da tanrının dünya ile birleşimi,
8- Sağlamlık,
9- Tüm sayıların özü, doğruluk,
10- Sonu olmayan yeni bir dizinin başlangıcı.

Erhan Altunay’ın “Sayıların Sembolizmi” ve Kemal Menemencioğlu’nun “Sayıların Erdemi” isimli kıymetli çalışmalarına da zaman zaman başvurarak sayıları ve sembolize ettiklerini sırayla açıklamaya çalışalım...

Sıfır, sayı olmamasına rağmen, ilk sıradadır. Sıfır, boşluğu, yokluğu ve bazen de kaosu ifade eder. Hiçliği sembolize eder.

Bir, özün sayısıdır, tüm sayıların başlangıcıdır. O, birliktir; dengeyi ve uyumu temsil eder. Tek olanı, mutlak olanı sembolize etmektedir. Ruhun özü, tek Tanrının sayısıdır, diğer sayılar ondan türer. İlk tek haneli sayı olarak başlangıcı sembolize eder. O, yaratıcıdır. Her şeyin başlangıcı ve her şeyin döneceği bir’dir. Bire dönüş iyiliğe, yaratıcı güce, Tanrı'ya dönüştür. Kendinden önce başka sayı gelmemektedir. O, bütün nesnelerin başlangıcıdır. Ezoterik öğretiler açısından, sonsuz olan sıfır tek bir noktada yoğunlaşarak biri doğurmuştur. Kabala'da Keter sefirası olarak geçer. Birlik yasasıdır. Bir sayısı erildir: aktif, atak ve yaratıcıdır. Sembolü nokta işaretidir. Kabala'da oluşmamış sonsuzluğun bir noktada (Keter) yoğunlaşması şeklinde ifade edilir. Sayılar büyüdükçe Bir’in saflığı ve sadeliğinden uzaklaşılmaktadır.

İki birin karşıtıdır, değişkendir. Evrendeki düaliteyi sembolize eder. Dünya - öteki âlem, güneş - ay, dişil - eril, sıcak - soğuk, gündüz – gece, iyilik – kötülük, siyah - beyaz gibi ikilikler ile vurgulanır.

Proklus şöyle der: "İki, Birlik ve çoğul arasında bir köprüdür."

Platon ise şöyle der: “Bütün sayılar Bir ve İki'nin karşılıklı etkileşimlerinden ortaya çıkar."

Birçok nesneyi negatif ve pozitif olarak ayırmak mümkündür. Örneğin; iyi ve kötü, doğru ve yanlış, erkek ve dişi, yang ve yin, merkezkaç gücü ve çekim yasası, ateş ve su, alıcı ve verici, siyah ve beyaz, sıcak ve soğuk gibi. Bu kutuplaşma yasasını yerkürenin manyetik kutuplarında da görebiliriz. Ahenkli ve dengeli birleşme ve uyum ile denge noktasını bulma amaçtır. Bir, tek bir nokta iken; iki, iki noktadan meydana gelen düz çizgidir.

Bir tezatlığa düştüğünde, iki oluşur ve böylece tamamlanmış bir çift de oluşmuş olur. İki sayısının amacı bütünlüktür. Vücudumuzdaki birçok organın eşi vardır. İki sayısı dişil taraftır. Pasif, besleyici ve koruyucudur. Sembolü iki nokta arsında çizilen çizgidir.

Üç, doğanın, tanrısal yaratıcı gücün sayısıdır. O, verimli ve dengelidir. Sevgidir ve bilgidir. Üç sayısı eski toplumlarda gök, yer, yeraltı üçlemesi ile kutsaldır. Üçleme Mısır’da İsis-Osiris-Horus Yunan’da ise bu Zeus-Poseidon-Hades şeklinde ortaya çıkmıştır. Hıristiyanlıkta Baba-Oğul-Kutsal Ruh üçlemesi şeklinde; İslam’da ise bazı mezheplerde Allah-Muhammet-Ali şeklindedir. Kutsal birleşme ve doğan çocuk ve beden-can-ruh da üçlemeye örnek verilebilinir. Üçgen ile sembolize edilir. Gezegen olarak da Satürn ile sembolize edilir. Örnek üçlemeler şöyledir: Baba – anne – çocuk; doğum – yaşam – ölüm ve beden – zihin – ruh.

Çizgi üzerinde üçüncü nokta bir'e dönüşü sağlar. Biri pozitif ve diğeri negatif iki zıt güç bir araya geldiğinde, üçüncü, birleşik bir güç oluşur. Bu güç, doğan bir çocuk olabileceği gibi çağdaş bilim ve felsefede üçlü ilkeyi, tez, antitez ve sentez temsil eder. Geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman da bir üçleme oluşturur.

Proklus der ki: "Bir ebedi ve ezeli Tanrı, iki sonsuzluk ve üç ise evrenin planı veya modelidir.”

H.P. Blavatsky şöyle devam eder: “Görünür evrende her şey bu üçlemeden tecelli etmiştir."

Zollar şöyle der: "Bütün şeylerin başlangıcı “Birlik”tir. Birden bütün şeyler sayıya göre ortaya çıkar. Birlik bütün çokluğu içerir. Birlik olmadan İkilik olamaz. Oysa İkilik, Birlik ve onun aynılığının inkârı ile doğar. Ancak ortaya çıkan gerilim süremez ve üçlük ortaya çıkar. Bu da daireyi tamamlar, zıtlıklar barışır ve birlik veya bütünlük yeniden tesis edilir."

Hint felsefesinde, Tanrının üç yüzü vardır. Yaratıcı Brahma, koruyucu Vişnu ve yok edici Şiva. Hepsi tek bir tanrının tezahürleridir. Brahma olarak evreni ve insanı yaratır, Vişnu olarak hükmeder ve zamanı gelince Şiva olarak evreni yok eder. (Aum mantrası)

Lao-Tzu şöyle der: "Bir ikiyi meydana getirir, iki üçü meydana getirir ve üç bütün şeyleri meydana getirir."

Dört, dünyanın ve dünyayı meydana getiren unsurlar olan toprak, su, ateş ve havanın sayısıdır. En sağlam denge dört ayak üzerinde olur. Dört sağlamlıktır ayrıca dört temel istikamet ile ilişkilidir. Dört mevsim ve dört element vardır. O, dört noktanın meydana getirdiği kare veya dörtgendir. Haç ile de sembolize edilir. Dördüncü sefira olarak Kabala’da Jüpiter'e tekabül eder. Dört âlem olan madenler âlemi, bitkiler âlemi, hayvanlar âlemi ve insanlar âlemini de sembolize eder. Başka hiçbir sayı sağlamlığı ve dayanıklılığı bu kadar ifade edemez. Dörtte kurallar, sistemler, prensipler, düzen, disiplin ve güven saklıdır. Üçgen içinde göz ile de sembolize edilebilinir ve Bir’i çevreleyen üç ana prensibi gösterir.

Atomun önemli parçaları elektron, proton ve nötrondur. Onların etkileşimleri sonucu oluşan dördüncü unsur enerji bir bütünü meydana getirir. Hücrede de aynı şekilde dörtlü bir yapı görmekteyiz.

Nicomachus şöyle der: "Dört, matematik disiplinin evrenselliğini meydana getiren sebeptir."

Beş, mücadeleyi, savaşı, rekabeti simgeler. Yaşadığımız dünyayı ve insanı sembolize eder. Beş, dört elementi bir arada tutan bir beşinci elementin varlığı olarak da düşünülmüştür. Beş köşeli yıldız ile sembolize edilir ve pentagram bireysel bir semboldür. Beş sayısı, bir ve dokuzun tam ortasında yer alır. Kabala’da Mars ile sembolize edilir.

Beş, dişi olan iki ve erkek olan üçün birleşiminden meydana gelen bir sayıdır. Beş noktanın kesişmeden birleşimi bir pentagonu meydana getirir. Beş insanın sayısıdır. İnsan kollarını ve bacaklarını açtığı zaman, başı ile birlikte beş köşeli bir yıldıza benzemektedir. Ayrıca insanın beş duyusu vardır.

Altı, eksiksiz, mükemmel bir sayı sayılır. Bazen birleşmeyi ve mutluluğu, bazen ise çatışmayı ve düş kırıklıklarını simgeler. Altı köşeli Süleyman’ın mührü (heksagram) ile sembolize edilir. Heksagram, insani ve ilahi olanın kesişmesinin ve yaradılış ve tekâmül yasalarının sembolüdür. O; yasaya, çevreye uyumdur, kitleseldir. Yukarı bakan üçgenin tekâmülü, erkeklik prensibini, yükselen ateşi sembolize ederken, aşağıya bakan üçgen ise toprağa dönüşü, dişillik prensibini, aşağıya akan suyu sembolize etmektedir. Bu iç içe iki sembol; iki zıt gücün ahenkli birleşimini gösterir Bu sembolde kilit sözcük "Denge"dir. Ruhun madde ile mücadelesi sonucu geldiği denge ve tamamlayıcılıktır. Kabala’da Güneşi sembolize eder. Bu sayı denge ve uyum için çabalar.

Nicomachus şöyle der: "Nesnelerin şekli, ruha uyan tek rakam, evrenin parçalarının birleşimi, ruhun ve ahengin yaratıcısıdır."

Yedi, kutsal bir sayıdır, olağanüstü sayılır. Şan, şeref, başarı ve yaşamın sayısıdır. Yedi de sonsuzluğu ifade eder. Yedi ana renk, yedi nota, bazı inançlara göre yedi gök, bedenimizde yedi enerji merkezi vardır. Kabalada Venüs gezegeni ile sembolize edilir.

İnsanın her yedi yılda bir hücreleri yenilenir ve her yedi yılda yeni bir devre geçilir.( 7, 14, 21, 28, 35, 42, 49, 56, 63, 70) Bu devreler sadece bedensel değişme ve olgunlaşma dönüm noktaları değil, aynı zamanda insan yaşantısında köklü değişiklikler yaratan önemli "geçiş" dönemleridir.

Üçgen ilahi ve ruhsal bir semboldür; kare ise maddeyi, dört elemanı, bedeni, fiziksel düzen ve kanunu simgeler. Üçgen ve karenin birleşimi, üç ruhsal ve dört maddi unsurdan oluşmuş heptad'ı gösterir. Bu geometrik şekil ise evren ve insanın sırrını içerir.

Sekiz, çok yönlü bir sayıdır. Korkuyu, yıkılışı simgelediği gibi adaletin de işaretidir. Sekiz, Tanrı katını temsil etmektedir. Mükemmelleşmeyi de ifade eder. Sekiz köseli yıldız ile sembolize edilir. 8 sayısı güç, Tanrı ve sonsuzluk, sağlamlık ve dayanıklılık anlamındadır.

Denning & Phillips şöyle der: "Kadim çağlardan beri ilahi hayatı simgelemek için kullanılan sekiz köşeli yenilenme yıldızı, ermenin simgesi ve yılmayı bilmeyen yükseliş çabasının amblemidir."

O, bir geçiş ve inisiyason sembolüdür. Yedi mertebeyi aşmış kâmil insanın sembolüdür. Kabalada sekizinci sefirayı Merkür gezegeni sembolize eder.

Dokuz, bilgeliği, ahlaki değerleri, verimliliği simgeler. Erişilen noktayı, tamam olmayı göstermektedir. O, bitirmeyi ifade eder, başka bir devreye geçişi simgeler. Ancak her sonun olduğu yerde başlangıcın da olması gerekliliğinin bilgisini temsil etmektedir. Dokuz, tek haneli sayıların en büyüğüdür. Simgesi dokuz köşeli bir yıldızdır. Kabala'da dokuzuncu sefira olan Ay’a tekabül eder. O, evrensel bir semboldür.

On, güç veren, onur ve saygı kazandıran tanrısal bir sayıdır. O, tamlığı, mükemmelliği temsil etmektedir. Bütün sayıları içeren sayıdır.

Hermetika’da şöyle geçer: “Mükemmel işleyen evren, sayıların gücüyle düzenlenmiştir.”

Sayılar topyekûn bir ahengi ve dengeyi temsil ederler. Tamamlayıcılardır. Sayılar hakkında detaylı bilgi için Hayat Ağacı sembolizmasının incelenmesi faydalı olacaktır. Denge evrenin yasasıdır. Bilgelik, sevgi ve güç unsurlarını dengeler. Aslında bilgelik gücün sevgi ile kullanılmasıdır.

Denildiği gibi: "Bilinçsiz ve sevgisiz güç tehlikeli bir gaddarlığa; güçsüz ve dengesiz sevgi ise çok büyük zaaflara yol açar ".

Berk Yüksel

 
Toplam blog
: 242
: 32770
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

21 Aralık 1973, Ankara doğumludur. Lisans ve yüksek lisansını “İşletme” alanında yapmıştır. Araşt..