Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '09

 
Kategori
Siyaset
 

Sayın Başbakan, sizden özür diliyorum.

Sayın Başbakan, sizden özür diliyorum.
 

Bir insan Başbakanını sevmez mi? Yazık bana!


Sayın Başbakanım,
İnanın size karşı çok mahcubum. Bu mahcubiyet beni huzursuz ediyor. Bu yüzden Milliyet Blog'da sizden alenen özür dilemek istiyorum. Lütfen beni affedin!

* Ben sizi bir türlü sevemedim sayın Başbakanım. Siz televizyonda konuşurken tüylerim diken diken oluyor. "Yine kime çatacak, başbakanımız hakaret etmeden konuşamaz mı, niye bağırıp çağırıyor?" diye lüzumsuz düşüncelere takılı kalıyorum. Oysa sizin de bir zamanlar belirttiğiniz gibi "Öfke de bir nevi hitabet sanatıdır." Sizin bağırıp çağırırken bile edebî bir sanat icra ettiğinizi anlayamayıp, ben de size karşı köpürüyorum. Bu köpürükten dolayı özür diliyorum.

* Benim size karşı bir saygısızlığım da şu, sayın Başbakanım, televizyon ekranlarında anlattıklarınızın çoğuna inanamıyorum. "Biz laikliğin teminatıyız!" dediğinizde bile, "Dinî temellere dayalı bir devlet" peşinde koştuğunuzu düşünüyorum. Açıkçası icraatlarınızı gördükçe de bu düşüncem sabitleşiyor ve ülkemin Başbakanı hakkında kötü şeyler düşündüğüm için kendimden utanıyorum. Bu kötü düşüncelerimden dolayı özür dilerim.

* Kabinenizdeki bakanların içinde eşi türbanlı olmayan yok, çevrenizde bir Meclis Başkanı Köksal Toptan'ın eşi türbansızdı, onun da işini bitirip, gençliğinde imamlık yapmış arkadaşınızı Meclis Başkanı yaparak türban işini bu anlamda tamamladınız. Ben sizin, Başbakanımız olarak bir düşündüğünüz olduğunu, koskoca başbakanın işlerine karışmamam gerektiğini düşünemiyor, size çok fena kızıyorum ve bu kızmamdan dolayı da sizden ayrıca özür diliyorum.

* Aslında sizin başbakanlık yaptığınız bir ülkede yaşamak bana gerçekten zevk vermiyor. Taksitlerle aldığım bir gemim, pırlanta firmalarına ortaklığım filan olsan, bir gün dahi durmam, en uzaklara kaçarım buralardan. Yok be sayın Başbakanım, yok. Fakirliğin gözü ama olsun! Yarını nasıl karşılayacağım, karnımı nasıl doyuracağım düşünceleriyle çok oyalanıyorum. Vaktimi boş düşüncelerle geçirdiğim, tarikatlardan birine üye olup, onların çalışmalarına katılamadığım için de utanıyor ve sizden özür diliyorum.


* Bu güzel ülkenin idarî şeklinin değişmeye doğru gittiğini, laiklikten, çağdaşlıktan uzaklaşıldığını düşünüp, size ve kadronuza çok fena halde kızıyorum. Bunun için kendimden utanıyorum. Affedin, sayın Başbakanım, özür diliyorum.

* Bu ülkeyi diktatörce yönetmeye kalktığınızı düşünüyor, muhalefet partilerine selam bile vermeyişinizi yadırgıyorum. Aslında iyi bir Türk vatandaşı olarak yüzde 47 ile başa gelmiş bir Başbakana karşı, daha anlayışlı olmam gerektiğini, "Başa gelen çekilir!" diye düşünmeyi çok istememe rağmen beceremiyorum. Bu beceriksizliğimden dolayı da sizden özür diliyorum.

* Çağdaşlıktan nefret eden, laiklik sözünü duyunca tir tir titreyen, Türkiye'yi dinî kurallarla yönetmeyi arzu eden, birisini en önemli göreve, başbakan yardımcılığına getirdiğinizi düşündükçe üzüntümden kahroluyorum, size çok kızıyorum. Ama kızgınlığımı dile getiremiyorum. Sağlığım tam yerinde değil sayın Başbakanınm, içeri alırlarsa, bir daha dışarı yüzü göremem diye korkuyor, korkaklığıma küfrediyorum. Bu korkaklığımdan dolayı özür diliyorum.

* Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hemen hemen bütün kırmızı çizgilerini yeşile boyadığınızı görüyor ve size yine kızıyorum. Görmezden gelemediğim için özür diliyorum.

* Düne kadar "Kürt sorunu yok, terör sorunu var!" diyordunuz, "Bugün terör sorunu yok, Kürt sorunu var. Terör bu sorunun uzantısıdır." diyorsunuz. Buna da kızıyorum. "Kürt açılımı""Demokrasi açılımı" mı neyse ağzınızda geveleyip durmanıza rağmen, ne muhalefete, ne de kamuoyuna işin aslını açıklamıyorsunuz. Büyüklük sizde kalsın, bu yüzden size çok kızıyorum! Özür dilerim, affedin!

* DTP Genel Başkan Yardımcısı Emine AYNA, aynaya bakarak "PKK ve Öcalan'ı dışarıda bırakma oyununa gelmeyiz" diyor. Sizden çıt yok. Ömür boyu ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen bir caniyi, muhatap alıp onunla barış görüşmeleri yapacaksanız, adamı niye besliyorsunuz, İmralı'da yapılan masraflara yazık değil mi? Bırakın çıksın dağlara tekrar, Kürt kökenli milletvekilleriniz dağda görüşme yapsın, anlaşsın onunla. Barış daha kolay sağlanır, diye düşünüyor, işinize karıştığım için sizden özür diliyorum.

* 7 yıl önce seçimleri kazanacağınız iddia edildiğinde, bunun bir hayal olduğunu, sizin iktidarı ele geçirmenizin, "Çağdaş Türkiye'nın Sonu" olacağını düşünüyordum. Siz iktidara gelirseniz, zor gidersiniz, sizi göndermek zor olur, diye düşünüyordum. Bu konuda İnternet Forum sitelerinde çok yazılar yazdım ve sizi kötüleyerek, bugün başımıza gelenleri o zaman insanlara anlatmaya çalıştım. Yedi yıl önce bu günleri gördüğüm ve internet kullanıcılarına bu konuda yazılar yazdığım için de özür dilerim.

* Sayın Başbakanım, sizin dinî kurallara dayalı, çağdaş olmayan bir devlet peşinde olduğunuzu, bunun önüne geçecek tek güç olan şanlı ordumuzu bu yüzden yıprattığınızı düşünüyorum. Silivri Cezaevin'e gönderilen değerli insanlarımızı gördükçe, adalete güvenimin kalmamasına kızıyor, bu konuda sizi sorumlu tuttuğum için sizden özür diliyorum.

* Sayın Başbakanım, yazmakla bitmez. Ben sizi bir türlü sevemiyorum. İyi bir TC vatandaşının başbakanını sevmesi gerektiğini düşünüp utanıyor ve özür diliyorum.

* Beni vatandaşlıktan attırın sayın Başbakanım! Ülkesinin Başbakanını ve onun kabine üyelerini sevmeyen, onlar hakkında kötü düşüncelere sahip olan benim gibi birisinin bu güzel ülkede yaşamaya hakkı olmadığını düşünüyorum. Vatandaşlıktan attırdıktan sonra da Sibirya'ya, Kutuplara bir yerlere sürgüne göndermenizi, benden boşalan yere de dağdan inecek bir "gerillayı" (terörist kelimesi de bunlar için geçerliliğini yitirmek üzere ya!) yerleştirmenizi rica ediyorum.

* Son olarak bundan böyle de, hakkınızda kötü düşünmeye devam edeceğim için şimdiden özür diliyorum.

Saygılarımla, sayın Başbakanım. Her şey gönlünüzce olsun! Size sağlık, mutluluk, bol kazançlar ve "Bu yollarda iyi beraber yürümeler" dilerim.

* NOT: Sayın Başbakanım, bu bir siyasi hiciv yazısıdır. Maksadım size dolaylı yoldan hakaret etmek değildir asla. Sevenleriniz, sizin partinizden yarar görenleriniz olacağı gibi, sizi sevmeyenler, sizden zarar görenler de olacaktır tabii. Ben de ikinci kategoridenim ve sadece kendi özgür düşüncelerimi, size saygısızlık etmemeye dikkat ederek dile getirdim.

* İktidarınız döneminde basın özgürlüğü de o kadar kısıtlandı ki, kimse sizi eleştirmeye cesaret edemiyor; basın kuruluşları, haklarında dava açmanızdan çekiniyorlar. Bu sebepten de şu basit eleştiriler içeren yazım iki gündür yayına giremedi.

* Aslında sizi sevenler kadar sevmeyenlerin de olacağını bilecek zeka ve olgunluğa sahip birisiniz. Bırakın sevmeyenler de düşüncelerini saygı çerçevesinde dile getirsinler. Farkında olmadan bu çerçevenin biraz dışına çıkmışlarsa yazılarıyla, görmezden gelecek olgunluğu gösterin! Saygılarımla.

Mustafa Mumcu, 12 Ağustos 2009, Milliyet Blog
 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..