Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Nisan '07

 
Kategori
Güncel
 

Sayın Kelle

Sayın Kelle
 

Şimdi diyeceklerimi iyi belle,

Kim dedi ki sana, her gördüğün ampule elle.

Kazılmaz öyle, köklü bir milletin tarihi; kazma ile, kürek ile, belle.

Utanmazlık diz boyu, onursuzluk gürül gürül, suyla, çamurla selle.

Şimdi diyeceklerimi iyi belle,

Canına yandığım, Sayın Kelle!

Bir...Avustralya’da yayın yapan SBS adlı radyo kanalının canlı yayınında, bir dinleyicinin sorusuna cevap veren, Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünkü Başbakanı ve müstakbel Reis-i Cumhur’u konuşuyor: “<ı>Sayın Öcalan düşüncelerinden ötürü değil, şu anda almış olduğu kellelerin hesabını veriyor. Bense düşüncemden dolayı dört ay hapis yattım aramızdaki fark çok büyük...

Sayın hitabıyla andığı kişi, bir zamandır İmralı Adası’nda mahpus bulunan ve on binlerce Kürt ve Türk insanının, Anadolu canının, şerefli ve aziz şehitlerimizin kanını ellerinde taşıyan şahıstır.

Kelle dedikleri ise bu aziz vatan için kanını toprağa dökmüş, bizler evlerimizde keyif içindeyken, eksi otuz derecelerde, açlık ve soğuktan ölmemek için tüfek dipçikleri yemiş, günlerce yürümüş, aylarca diken üstünde yaşamış ve bir yağlı onursuz kurşunla, şerefsizce döşenmiş mayınla mübarek canlarını feda etmiş şehitlerimizdir. El insaf ve biraz vicdan.

İki...Yer, Mersin’de yapılan bir açık hava toplantısı. Sıkıntıları adam boyunu aşmış, dertli bir Anadolu çiftçisi, yüreği yangın yerine dönmüş bir kara yağız Çukurova insanı; “Sayın Başbakanım...” diye başlayan cümlesiyle -ki buradaki “Sayın” ile yukarıdaki “Sayın” kelimesi normalde, gramer ve dil bilgisi kurallarına göre aynı amaçla kullanılır- problemini haykırmaktadır. Ülkesini yönetmeye talip olmuş ve o makama oturmuş Başbakan’a. El cevap: “<ı>Hadi ananı da al git buradan.”

Ben kendi adıma, Bay Başbakan’ın sözü olarak ve tırnak içinde dahi kullansam da o eli öpülesi, omuzlarda taşınası, ayaklarına kapanılası mübarek analarımızdan, aziz Anadolu kadınlarından özür diliyorum, bu ifadeyi buraya taşıdığım için.

Üç...Bay Başbakan yine bir yurt köşesinde konuşma yapıyor. Dinleyicilerden bir grup, kendisine, artan terör faaliyetlerinden ve tekrar dökülmeye başlayan şehit kanlarından söz etmesini haykırıyor. Adeta kendisini, hiç üstüne basmak istemediği bu konu için zorluyorlar. El cevap: “<ı>Askerlik yan gelip yatma yeri değildir.”

Bu talihsiz ve mesnetsiz sözlerin üzerinden birkaç gün geçmiyor ki yine bir arslan gibi vatan evladının, gencecik bir fidanın, bir şehidin cenaze merasiminde, Bergama’da taşınan o pankart, sanıyorum, Bay Başbakan’ın ömrü boyunca vicdanını rahat bırakmayacak derinlikteki dört kelimeden oluşuyor: “O yan gelip yatmadı.”

Ben de o gün yazdığım yazımda demişim ki: “<ı>O yan gelip yatmadı Recep Bey. Vurulup alnından tertemiz yattı. Keşke biz de O’nun eriştiği mertebenin ayak ucuna ilişiversek. Sizce bu mümkün mü?”

Dört...Yer, Diyarbakır. Bir açık hava toplantısı. Bay Başbakan, meydanı boş da bulmamış ama yine de ayakları yerden kesmiş, yüksek ses tonu ve külhani aromasıyla konuşuyor: “<ı>Bu bölgedeki sorun Kürt sorunudur. Sorun siyasidir. Ve çözümü de konunun taraflarınca siyasal yollardan olacaktır.”

On binlerce insanın ölümüyle, şehitlerle, gazilerle, heba olan milyarlarca dolarlık milli servetle, yıkılan ve parçalanan ailelerle, yetim kalan bebelerle, kan ve gözyaşı ile ilmek ilmek dokunmuş olan bu sorun, Recep Bey’e göre siyasi. Problemi politik yollardan çözecek olan taraflar da, o halde Sayın(?!) Öcalan ve avanesi öyle mi? Avucunuzu çukur tutun lütfen, Efendi.

Beş...Bay Başbakan yine konuşuyor: “<ı>Kuzey Irak’taki Kürt liderlerle tabi ki görüşürüz.”

Kendilerinin ve müstakbel Başbakan, Bay Gül’ün görüşmek için pek istekli ve meraklı oldukları liderler(?); alenen terör örgütüne destek vermekte olan ve özellikle otantik olanı her gün, Türk Devleti ve Ordusu aleyhinde bir yeni hezeyanı ile ülke ve dünya gündeminden düşmeyen Talabani-Barzani biraderlerdir.

Altı...Yer, kara Afrika’nın, kara yazgılı ülkesi Etiyopya. Bay Başbakan, Habeş sabilerine oyuncak dağıtıyor, Türkiye’den alışık olduğu şekilde. Ve dağıtımı yaparken, devletin memuru olan koruma polisine, beceriksiz olduğunu düşünerek kızıyor ve herkesin içinde basıyor fırçayı, karizmatik adam vesselam. Tam bir lider(?) ve yönetici(?) yani: “<ı>Senden bir yoğurt olmaz Turgut.”

Ah sevgili ülkem ah. Vah milletim, vah insanım vah. Sen getirdin demokratik iradenle bunları başımıza. Biliyorum kandırıldın, gözlerin boyandı, “Sayın Kelle” konumuna düşürüldün ama zararın neresinden dönersen kardır.

İnsanlarımızın önüne birkaç ay sonra sandık gelecektir. Demokrasilerin demokles kılıcı yani. Bilinçsizce, dününü-bugününü-yarını düşünmeden, bir kilo şekere, beş kilo kömüre oyunu satacak, çocuğuna iş ve aş bulma, tarladaki ürününe üç-beş kuruş fazla fiyat verme yalan vaatleriyle kendisinden oy istemeye gelecek ve de iktidar olmanın nimetleri sayesinde edinilen maddi imkanlarla bu işi bir güzel kotaracak kişi ve gruplara lütfen teveccüh buyurmayınız.

Bu yazıyı okuyan kıymetli okurlar içerisinde böyle bir kör cehalet örneği sergileyecek bir tek okur dahi bulunmadığına adım kadar eminim. Yapılması gereken, sağımıza-solumuza, eşimize-dostumuza, özellikle bilinçsiz ve cahil vatandaşlara bu gerçeklerin anlatılmasıdır. Bu milletin kaderi ile bu kadar kolay oynanılmasına müsaade edilmemelidir.

Toplum içerisindeki “Sayın Kelle”lerin sayısı ne kadar azaltılabilirse, birilerinin, o hiç inanmadıkları demokrasinin nimetlerinden yararlanma lüksleri de ellerinden alınacaktır. Alınmalıdır.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..