Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Haziran '12

 
Kategori
Tarih
 

Sazende Kalfalar – baş sazende – sazenda başı

Sazende Kalfalar – baş sazende – sazenda başı
 

Müzik, Dili Ne Olursa Olsun Duyguların Anlatıldığı Tek Yoldur.

Müzikle bebeklikten yoğruluyoruz, nasıl müziksiz olabiliriz.

Ninnilerle büyümedik mi?

Müzik ruhun gıdasıdır. Müzik eskiden de gıdaydı, şimdi de gıda bizden sonrasında da gıda olacaktır.

Bir akşam üstü düşünün, yorgun eve gelmişsiniz. Üstünüzü değiştirmiş, rahat giysiler giyinmiş, rahat edebileceğiniz koltuğunuza da yerleşmişsiniz. Elinizde zevkinize göre olan içeceğiniz. Bir eksiğiniz vardır oda müziktir. Zevkinize göre bir müzik dinlemek. Belki bir türkü, belki bir şarkı, belkide nopiletenden sir şarkı. Siz neyi isterseniz öyle bir müzik... Ruhunuzun dinlendiğini hissetmezsiniz…

Önce müziğin ilk nağmeleri gelir rahatlarsınız, sonra müzik sizi olduğunuz yerden alır, bazen ünlü bir operada şık giysiler içinde orkestranın karşısındasınızdır, bazen bir sazın tellerinin arasında. Bazende çok şaşırırsınız, sanki okuyan hemen yanınızda kulağınızın dibindedir.

Benim yol ışığım, Mevlana Celaleddin-i Rumi’ye kulak verelim…

 

Mesnevi şerhlerinde, Mevlana’nın ney  ile insan-ı kamil’i, ‘kamışlık’ ile ‘elest bezmi’ni, ateş ile ‘ilahi aşk’ı sembolize ettiği belirtilmiştir.

“Duy şikâyet etmede her an bu Ney,
Anlatır hep bu ayrılıklardan bu Ney.
Der ki; feryadım kamışlıktan gelir,
Duysa her kim, gözlerinden kan gelir.
Ayrılıktan parçalanmış bir yürek,
İsterim ben, derdimi dökmem gerek.
Şayet aslından biraz ayrılsa can,
Öyle bekler, vuslata ersin zaman.
Ağladım her yerde, hep ah eyledim,
Gördüğüm her kul için, dostum dedim.
Herkesin zannında dost oldum ama makale
Kimse talip olmadı esrarıma.
Hiç değil feryadıma sırrım uzak,
Gözde lakin yok ışık, duymaz kulak.
Aşikârdır can-beden, gör insanı,
Yok izin, görmez fakat insan, canı.
Ney sesi tekmil hava; oldu ateş,
Hem yok olsun, kimde yoksa bu ateş!
Ateş - ateş olmuş, dökülmüştür Ney'e,
Cebesi aşkın karışmıştır mey'e.
Yardan ayrı dostu Ney dost kıldı hem,
Perdesinden perdemiz yırtıldı hem.
Kanlı yoldan Ney sunar hep arzuhal,
Hem verir Mecun'un aşkından misal.
Ney zehir, hem panzehir; ah nerde var,
Böyle bir dost, böyle bir özlemli yar?
Sırrı bu aklın, bilinmez akl ile
Tek kulaktır müşteri, ancak dile.
Sırf keder, gam; gitti kaç gün kaç gece,
Geçti yanışlarla günler, öylece.
Geçse günler, korku yok, her şey masal;
Ey temizlik örneği, sen gitme kal!
Kandı her şey, tek balık kanmaz sudan,
Anlamaz olgun adamdan bil ki, ham,
Söz uzar, kesmek gerektir vesselam!”


Ünlü adamlar müzik için neler söylemişler bir göz atalım.

 

Müzik; Fakir insanın cennetidir.  Emerson

Müzik; Heyecanlı kalplerdeki kederi unutturur.  Chateaubriand

Müzik, insana bir bayram gününün ruh halini yaşatır.  Aguste Conte

Müziksiz hayat bir hata olurdu.  Nitzsche

Müzik; Seslerin mimarisidir.  M.me de Stael

Müzik; Sesleri kulağa hoş gelecek biçimde düzenleme sanatıdır. J.J.Rausseau

Müzik, ruhu günlük hayatın tozlarından siler… B. Auverbach

Müzik öyle bir denizdir ki, ben paçaları sıvadım hala içine giremedim. Dede Efendi  

Müzik, hissin uğultusudur. Oscar Wilde

 

Sizlere müziğin bir başka zamanından da söz etmek istiyorum. Taaa eskilerden Osmanlı sarayından…

Osmanlı sarıyında müzik eğitini erkekler enderun’da meşkhanede alırkan kadınlar da Harem-i Hümayunda ve bazı konaklarda müzik hocalarından dersler alarak devam etmekteydiler.

Bakın o zamanda bile müzik ne kadar önemli… Kadınlar müzik eğitimi aldıkları zaman kendilerine daha bir güvenirlermiş. Şimdinin konservatuarı gibiymiş aldıkları derslerin kaliteleri.  Düşünsenize o dönemlerde eğitimli müsikisinas oluyorsunuz! Çok güzel…

Tabi ayrıca şöyle de gelişiyormuş. Ders alan bazı hanımlar, diğerlerine göre daha iyi oldukları zaman onlara hocalık vasfı veriliyormuş.

Saraydasınız, kadınsınız ve hocasınız!

Otomatik olarak size hoca olmanızla alakalı bir unvan daha veriliyor muş ki adına da kalfa deniliyormuş.

Kalfa olmak Osmanlı Sarayında çok önemliymiş. Ne oluyorsunuz o zaman:

Sazende Kalfa,

Baş Sazende,

Sazende Başı…

Bayağı ciddi makamlar…

 

Şimdi bazı yazıları aktaracağım.


Sultan İbrahim ve Sultan IV Mehmet dönemlerinde sarayda bulunmuş olan Ali Ufkî 1670’teki Enderun meşkhanesini anlatırken şu gözlemini yazar:


“Oda (meşkhane) musikicileri de o zaman huzurda çalarlar. Bazen de Padişah kadınlarını çağırtır. O zaman da musikicilerin başlarına örtü örtülür ve baş eğik çalıp söylemek zorunda bırakılırlar.”


Bu konuda önemli bir kaynak da Avrupalı seyyahların yaptıkları ziyaretler ve gözlemlerdir.

 

Kadın müzisyenleri kadın gözü ile görmüş olan kadın seyyah Julia Pardoe da kadınların gittikleri mesire yerlerinin başında gelen Küçüksu’yu benzer şekilde anlatmış ve kadın müzisyenlerin çeng, santur, kanun, ney, daire, tambur gibi çalgıları çalmakta olduğunu gözlemlemiştir…

 

Günümüzün çeşitli musiki araştırmalarına konu olmuş bestekâr hanımlardan birisi Reftar’dır.

 

Reftar’ın Sultan IV. Mehmet zamanında yaşamış bir besteci olduğu nakledilir ama Kalfa olarak anılmadığı için de Reftar’ın kadın olup olmadığı da söz konusu edilmiştir.  Kantemiroğlu edvarında Sabâ-i Reftar adıyla bir sabâ peşrevin notasını vermiştir. Sözlü geleneğimiz Reftar’ı kadın olarak kabul etmiş ve kalfa olarak anmıştır.

Reftar kalfa adına kayıtlı eserler arasında rast, hicaz, Nigar, şehnazbuselik, muhayyer sünbüle, arazbar zemzeme, zirgüle makamlarında peşrevler ve saz semaileri ile saba peşrev ve eve buselik saz semaisi yer almaktadır.


Reftar kalfadan sonra 19. yy.’lın ikinci yarısından önce yaşamış olup da eserleri bilinen ve çalıp okunan tek kadın bestecimiz Dilhayat Kalfa’dır.

 

Tambur çaldığını da bildiğimiz Dilhayat Kalfa’nın, Evcârâ makamındaki peşrev ve saz semaisi meşk geleneği ile 20. yy.’la ulaşmış ve Dar-ül Elhân Tasnif Heyeti tarafından tesbit edilmiş eserler arasında yer almaktadır. Ayrıca 18. yy. güfte mecmualarından olan Hekimbaşı Mecmuasında “Dilhayat” adına kayıtlı Rast ve Eviç makamlarında murabba beste ve Segâh makamında bir semâi’yle birlikte on beş eseri tespit edilmiştir.


19. yy.’da I. Abdülhamid’in kızı Esma Sultan’ın (1778–1848), II. Mahmut’un kızı Adile Sultan’ın saraylarında kızlardan kurulu bir ince saz takımı bulunmaktaydı.

 

Mısırlı Abbas Paşa, Sultan Abdülmecid’in annesi Bezm-i Âlem Vâlide Sultan’a kadınlardan oluşan bir saz takımı hediye etmiştir.

 

II. Abdülhamid’in kızları Naime ve Zekiye Sultanların saz takımları da pek ünlüydü.

 

Hatta, Sultan Abdülmecid’in hekimlerinden İsmail Paşa’nın kızı olarak yıllarca sarayda yaşayan Leyla Hanım’ın (Saz) anılarından o dönemde haremde bütün üyeleri kadın olan, altmış kişilik bir bando ve orkestra olduğunu öğreniyoruz.

 

Aynı kaydın İngiliz seyyah M. A. Walker tarafından nakledildiğini ve Sultan Abdülmecid’in kızı Zeynep Sultan’ın sarayında erkek bandoculara özgü üniformalar giymiş trompet, korno, flüt, davul, zil gibi, doğrudan doğruya bando musikisinde kullanılan sazları çalan bir bando bulunduğunu yazmakta, gördüğü ve dinlediği topluluğu uzun uzadıya tasvir etmektedir…


“Birçok pencereyle aydınlanan, geniş çıplak bir oda düşünün. On beş-yirmi kadın ve kız yarım daire çizen bir düzen içinde oturmuş, çeşitli sazlar çalınıyordu. Tam ortalarında, sıradan, gözlüklü bir adam nota sehpasının önünde oturmuş, ritim vuruyordu. Bu hanım sultanın askeri bandosudur; kızların çoğu Çerkez ve Gürcüdür. Salondaki kapıların birinin önünde pinekleyen uzun boylu bir zencinin muhafızlığında musiki dersleri alıyorlardı. Musiki hocaları Pera tiyatro orkestrasında çalanlardan biriydi.”(alıntı)

 

Atatürk’ün müzik ile ilgili sözlerini okuyunca müziğin önemini bir kezdaha anlamış oluyoruz…

 

“Müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir.”

“Hayatta müzik lazım değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzik ile ilgisi olmayan varlıklar insan değildirler. Eğer söz konusu olan hayat insan hayatı ise müzik mutlaka vardır. Müziksiz hayat zaten mevcut olamaz.”

 

Her zaman müzikle olun…

 

 

Nazan Şara Şatana

http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=100002892442552

https://twitter.com/#!/nazansarasatana

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....