Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '06

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Sebep ne ola ki ?

Sebepsiz yağmur yağmaz, duman tütmez, ocak sönmez, pınar akmaz…mutlaka her şeyin bir sebebi vardır. Gülmenin, ağlamanın, hatta ikisinden vazgeçmenin de bir sebebi vardır.

Yıllarca arabamızın modelini yükseltmeye çalıştık fakat, dostlarımızın modelini unuttuk. Araba deyince son model, dostluk deyince de eski modeli örnek gösterir olduk. Binalarımızı kat kat yükselttik ama, dostlarımızı kat kat azalttık. Herkesi düşündüğümüzü söyledik fakat, yalnız kendimizi düşündüğümüzü gizleyemedik. Cüzdanları doldurma savaşı verdik fakat, vicdanları doldurma gayreti gösteremedik.

Cüzdanı dolu vicdanı boş insanlara daha çok rağbet edip, onlara yer verirken, cüzdanı boş olup vicdanı dolu olanları yerinden ettik. Pişirip komşularımıza da dağıttığımız çorba hepimize yeterken, yalnız başımıza oturduğumuz sofralardaki çorbalarımız hiçbirimize yetmez oldu. Hatamızı anladık ama bu kez de soframıza oturacak, çorbamızı paylaşacak insan bulamadık. Yaşlıların gönlünü alamadık, kendi gönlümüzü de kaybettik. Dostlarımızın bahçesi darmadağın olmasına , göz yumduğumuz için bizim bahçemizdeki güllerde soldu. Her şeyin birbirine bağlı olduğunu bilemedik.

Dün sözümüz senetti ama, bugün senetlerimize bile güven duyulmuyor.

Dizinde ağlayacağımız, yanı başında güleceğimiz dostlarımız kalmadı. Derdini söylemeyen dermanını bulamaz derler sözüne gülüp geçtik. Derdimiz dağları aştı. Dostlarımıza anlatamadığımız dertleri Psikologlara gidip anlattık. Şimdi avuç avuç ilaçlar içerek çare bulmaya çalışıyoruz. Oysa bizim derdimizin ilacı dost imiş te anlayamamış, bilememişiz meğer. Lüks eşyalarımız bizi anlamıyor. Son model arabalarımız bizi dinlemiyor. Cüzdanlarımız derdimize çare olamıyor. Yaşamak için öldüreceksin anlayışına kurban gittik. Dostlukları öldürdük. Şimdi de başlarında ağıt yakıyoruz.

Yaşlılarımızı huzur evlerine attığımız günden beri bizim de huzurumuz kaçtı. Sokağımızda, mahallemizde akşam bize nasılsın evladım diyen, tecrübesinden istifade edebileceğimiz Mehmet amcalar, Hatice nineler kalmadı artık. Şimdi onlar huzurevlerinde son günlerini bekliyorlar. Onlardan boşalan sokaklardan şimdi öfke ve şiddet kokuları geliyorsa boşuna değildir.

Sevgiyi öldürüp kelimelere mumyalayanlar şimdi kuru kelimelerden medet bekliyorlar. Sevgimizi ticarete döküp kalbimizi pazara çıkaranlar, sevgiye mezar kazıyorlar. Gelin sorgulayalım kendimizi. Bu başımıza gelenler nedendir? Baba ocağındaki külleri karıştıralım yeniden. Bir fincan kahvedeki kırk hatırın tadını arayalım. İçi boşaltılmış kuru laflarla sevgi lafazanlığı yapa yapa bu hale geldiğimizi anlayalım.

Suyu çekilen deryalara döndük. Gemilerimizin karaya oturduğu da bundandır. Arabalarının üzerine düşen toza katlanamayanlar, dostlarının üstüne atılan çamura aldırmıyorlarsa, Cüzdanlarına köle olmaktan vicdanlarının sesini duyamıyorlarsa, daha çok yolumuz var demektir. Haydin öyleyse biliyorum yol uzak bizde yorgunuz. Öyle de olsa yeniden düşelim yollara. Fakat işe önce kendimizi sorgulayıp muhasebe yaparak başlayalım.

 
Toplam blog
: 574
: 922
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Samsun Yazarlar Derneği (Kurucu) Başkanı. 12 kitabı neşredildi. Türk Güreşinin Sembol ismi Yaşar ..