Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '17

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Seçebilirsin

Seçebilirsin
 

Yeni bir fikirle karşılaştığında, bildiklerine ters gelirse genelde şöyle demezsin: “Bu fikre bir şans vereyim, üzerinde kafa yorayım”

Reddetmek yaygın tepkidir. Bu da işlemekte olan bilinçaltı programının normal sonucudur. Bilinçaltımız her yeni durumu hemen kabullenseydi, davranışlarımız alışkanlığa dönüşemeden yenilerini edinirdik. Dolayısıyla reddetme tavrı “dengeli olmak şartıyla” normaldir. Diretmekle aynı şey değildir.

Ancak farkındalık yoluna girmişse kişi, bu reddedişler eskisi kadar şiddetli olmamaya başlar ve yeni farkındalıklara kendini açar. Bilinçaltı programını yeniden düzenleyebileceğini kavramışsa, alışkanlığa çevireceği davranışlarını yaratma, ezberlerinden sıyrılma yetisi kazanabilmektedir.

Belki çocukluğumuzda sevdiğimiz bir büyüğümüz, sohbet sırasında bir cümle söylemiştir ve o cümle bizim dönüm noktamız oluverir. Davranış ve tutumlarımız bu etkileniş üzerine gelişir ve kemikleşir. Mesela çok sevdiğimiz amcamız “güzel insanın huyu da güzeldir” demişse, düzgün kişiliği dış görünüşe bağlarız. Yaşamımız bu temelde şekillenir. Belki seçtiğimiz eşi hatta dostlarımızı buna göre değerlendiririz. Etrafımızda bu yargının anlamsızlığını, genelleme yapmanın yanlışlığını kanıtlayan örnekler doludur ama ı-ıh! Nuh deriz peygamber demeyiz, ille de amcamız yanılamaz.

Reddediş, çevremizdekiler tarafından da destekleniyorsa, kendimize ve hayatımıza ne yaptığımızı fark etme ihtimalimiz düşer. Bir komşumuz gelir ve şöyle der: “Aa kız bak habere, dünyadaki psikopatların yüzde seksenbeşi bebek yüzlü kişilermiş, inanabiliyor musun?” İnanamayız, çünkü amcamız başka şey demiştir ve o amcamızdır, noktayı koyarız.

Kızımızı bir erkek güzeline veririz. Çünkü güzel adamın huyu güzel olacaktır, asla yanılamayız. Bir aya varmadan kızımızı hastanede ziyaret ettiğimizde cevap hazırdır: “Bahtsız yavrum, ah benim talihsiz evladım, çiğ süt emmişine düştü kızım benim!” Kim evlendirdi o adamla? O kısmı geçeceksiniz, her durumda suçu yıkacak birini ya da bir şeyi buluruz.

Büyükannemiz bizi masallarla uyuttuğu bir yaşımızda, evde hüzün havası hakim olduğu bir an şöyle der: “Fakirler cennete gider.” O saniye kaderimiz çizilir. Demek ki cennete gitmek için parasız olmak gereği vardır. Artık bilinçaltımız bize zorluklar içinde bir ömür yaratmak için kolları sıvar ve akla hayale gelmeyecek ne varsa nesiller boyu yaşanır.

Bir kitapta, hayattan tatminsizliği, öfkesi, hırsları kelimelerine yansımış ama uygun şartlarından dolayı çok satan yazar olmuş birinin kitabında şöyle bir cümle görürüz: “Sevmekle savaş kazanılmaz.” Ne okuduğumuzu denetleyecek bilinçte büyüklerimiz yoksa, öğretmenlerimiz kendi havasındaysa, sırf kitap okuyun deyip kendi halimize bıraktıkları için aldığımız rasgele bir kitabın bir cümlesi, hayat yolumuzu çizer: “Sevmek kaybettirir!” Devamında ne yazdığını dahi önemsemeyiz artık o cümle bizim hammaddemiz haline gelmek üzere bilinçaltı fabrikasında hazırlanmaya başlamıştır.

Peki bu şartlanmalar, bir etkilenmeyle, gördüğümüz bir filmden ya da kitaptan, değerli bir büyüğümüzden zerkedilmeyle bu kadar kolay oluşabiliyorsa, değiştirmek neden zor olsun?

Zor ya da kolay diye genelleyemeyiz, her insanın deneyimi farklı olur. Ancak çocuk yaşlarda edindiğimiz programın hayatımızı nasıl yönlendirdiğini fark edebilecek bilince ulaşılması gerekiyor. İlk temel taşlarımızın üzerine ne koyuyorsak o programla uyumlu oluyor ve fark ettiğimizde binamızın temelini sarsacak yönelimleri direkt reddediyoruz. Yani farkındalık hemen kabullenmeyi getirmiyor. Bunun üzerinde ciddiyetle durup, kendini tanımaya niyetli olmak, kararlılıkla değişime kendini açmak gerekiyor.

Hayat yolumuzu çizen etkiler hafife alınamaz ama kişi karar verdiği andan itibaren değişim süreci başlar. Ezberlerinin rahatından vazgeçmek istemeyenler olacaktır. Kendimize yönelmeli, kendi değişimimize odaklanmalıyız. Başkaları için yapabileceğimiz en iyi şey, deneyimimizle örnek olmaktır. Biz kendi kapı önümüzü süpürmeye başladığımızda görüp katılanlar ve evinin önünü süpürmek isteyenler olacaktır.

Her insanın, “otomatik programını” fark etme potansiyeli vardır. Fark ettiğinde ne olur? O programı değiştirebileceğini sezmeye başlar. Kimi insan bu sezmeler anında korkuyu tercih ederek daha sıkı tutunur. Değişimin, düzenini, belki faydalandığı çevresini, imkanları elinden alacağı tedirginliğiyle keskin bir geri dönüş yapar:

“Ben böyleyim”

“Böyle gelmiş böyle gider”

“Hiç değişmedim ki şimdi değişeyim”

“Bizde böyle, değişmek bize ters”

“Tabiatıma aykırı”

İşte bu reddedişler ve duvar örüşler, kişinin o andan sonraki yaşamını daha doyumlu, mutlu yapabilme olasılığını elinden alır.

Kamu spotlarında görmüşsünüzdür, sigarayı bırakma konusu işleniyor, genç arkadaş şöyle diyor:”Maalesef, imkanı yok bırakamam ki” ya da “Benim daha erken, şimdi bırakamam”

“Bırakamam” derken, o bırakmanın faydası direkt banaymış gibi bir hissiyat verir. Halbuki onun sigarayı bırakmasıyla evet soluduğum hava daha temiz olacaktır, ben de faydalanacağım bundan ama ilk önce kendisi faydalanacak. Daha sağlıklı bir bedene kavuşacak, en azından hastalıklarla boğuşmayacak. Bunun değerini anlatmaya gerek var mı?

Farkındalıklar çoğaldıkça daha geniş kitleler için daha sağlıklı, keyifli, mutlu, doyumlu hayat anlamına geldiği çok açıktır.

“Ben buyum, hep aynıydım” türü etiketlerin kökü de yukarıda bahsettiğimiz gibi geçmişte öğrendiklerimizdedir. Bu cümleleri sarf ederken aslında bir seçim yapılıyor, anlamı: “Böyle kalmak istiyorum, değişmeye niyetim yok”

Çünkü mevcut halinizle siz, yaşamınızı paylaştığınız kişilerce ve çevreniz tarafından onaylanıyorsunuz. Reddetme tavrıyla değişime direnmenin ana nedeni, bu onaylanmanın biteceği endişesidir yani kendini sakınmaktır. Onaylanma adına, yaşamınızın içinden çıkılmaz kısır döngülerle hatta sağlık sorunlarıyla dolmasına izin verebiliyor ve bunların hepsini onarmanın elinizde olduğu gerçeğine kayıtsız kalıyorsunuz. Evren daha ne yapsın? “Madem öyle istiyorsun, sen bilirsin” diyor. Evren Israr Etmez yazımda da belirttiğim gibi, siz ne olmayı seçiyorsanız evren kabul ediyor. Üstünüze düşüp sizi şımartmasını mı bekliyorsunuz? Zor, çok zor.

Önce neden farkındalıklı yaşamı seçmeliyiz konusu iyi anlaşılmalıdır, karar verdikten sonra neler yapılabilir, tuzaklardan korunarak yaşamımızı yeniden inşa etmenin yolları var mı yok mu, yeni yazılarda yöntem içeren bilgilerle devam edeceğiz.

 

 
Toplam blog
: 51
: 197
Kayıt tarihi
: 15.12.17
 
 

Evrensel enerjiler ve kişisel gelişim. ..