Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '14

 
Kategori
Siyaset
 

Seçim barajı ve siyasi partilerin samimiyetsizliği

SEÇİM BARAJI VE SİYASİ PARTİLERİN SAMİMİYETSİZLİĞİ

Yaklaşık 5 ay sonra yapılacak genel seçimlere ilişkin siyasi partiler tüm kozlarını oynamaya başladılar.

Kuşkusuz tüm siyasi partiler iktidar olmayı hedefler. Ancak örgütlenmeleri henüz tamamlanmamış ya da toplumda yeterince karşılık bulmamış partiler, en azından belli sayıda milletvekiliyle mecliste temsil edilmek, olabilirse grup kurmak isterler.

Siyaset yapma biçimi, ekonomik ve sosyal politikaları benzer partiler kimi zaman seçim ittifakı yaparak meclise girmeye çalışırlar.

Tüm bunları yaparken seçim yasasına uyabilmek adına da kimi gizli anlaşmalarla kendilerine alan açma, kimi anayasal boşluklardan yararlanma yoluna giderler.

Seçimlerin hemen ardından yapılan açıklamalarda tüm siyasi partiler, liderler; siyasi partiler ve seçim yasasının değiştirilmesinden, seçim barajının düşürülmesinden dem vurur, sözler verir, umut dağıtırlar.

Ancak zaman çabuk geçer ve yeni seçim dönemi geldiğinde verilen sözler, yapılan açıklamalar unutulur.

Mecliste daha çok milletvekiliyle temsil edilmek, yasama gücünü artırmak için yapılan ince hesapların, kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıkların peşine düşerler.

Haziran 2015 seçimleri yaklaştıkça da eli güçlü olan partiler, başkalarının meclise girememeleri için farklı senaryoları, taktikleri devreye sokarlar.

Bu konuda en çok başvurulan yöntem de yüksek bir seçim barajıyla gerçek anlamda halk iradesinin meclise yansımasını engellemek şeklindedir.

Bunu yaparken de sözüm ona, siyasi istikrarı gerekçe gösterirler.

Tabi, onların kastettiği ya da anladığı istikrar, kendi iktidarlarını sağlama almak, kendi yönetim anlayışlarını topluma dayatmaktır.

Toplumun tüm kesimlerinin ve siyasi görüşlerin mecliste temsiline imkan verecek düzenlemeler yapılması fikrine, görünüşte hiç kimse karşı değil.

Ama gerçek böyle mi?

Şu an içinde bulunduğumuz siyasi ortamda, partilerin baraj konusuna yaklaşımlarına baktığımızda hiçbirinin samimi olmadığını görmek mümkün.

İktidar partisi, barajı tümden kaldırmak yerine, hangi oranda tutarsa ne kadar kendi lehine olur noktasında çok ince hesaplar yapmakla meşgul.

Ana muhalefet partisi CHP, her platformda seçim barajından rahatsız olduğunu dile getirse de, oy kaygısıyla gereği gibi sorunu sahiplenmek yerine, bu durumdan azami fayda sağlamanın telaşına girmiş durumda.

MHP, baraj sorunu yok gibi görünse de, oylarını artırma amaçlı siyasi ittifaklar aramaya devam ediyor. Yani bir anlamda mevcut barajın korunması onun da işine geliyor.

Seçim barajıyla ilgili en büyük hayal kırıklığını ne yazık ki HDP yaşattı.

Türkiye partisi olma hedefindeki bir partinin seçim barajının tümüyle kaldırılmasını istemesi gerekirken, o da kendisine uygun bir baraj için iktidarla pazarlık etmeyi daha uygun buluyor.

HDP dışındaki Kürtlerin ağırlıklı olarak yer aldığı diğer siyasi partilere yaşam hakkı tanımak istemeyen bu anlayış, tüm politikalarını özgürlük üzerine kuran HDP ye doğrusu hiç yakışmadı.

Aynı kısır zihniyet diğer muhalefet partileri için de geçerli.

Seçim barajı konusunda bu kadar ikiyüzlü bir politika izleyen partilerin; siyasi partiler ve seçim yasalarını değiştirmelerini, yeni ve demokratik bir anayasanın yapılması için çaba göstermelerini beklemek hayal olur.

Çözüm sürecinin başarılı olmasının, kalıcı bir barışın sağlanabilmesinin, demokrasinin tüm kurum ve kurullarıyla yerleşebilmesinin yolu; tüm toplumsal katmanların, gerçek anlamda halk iradesinin mecliste temsil edilmesiyle mümkündür.

Temsilde adaletin sağlanabilmesinin yolu da, seçim barajının kaldırılması ya da asgari düzeye çekilmesinden geçiyor.

Ancak o zaman ülkemizde vesayet sistemine son vermek, çağdaş ve sivil bir anayasayla, kişi hak ve özgürlüklerini güvenceye almak mümkün olacaktır.

Siyasi partilerin demokratik bir yapıya kavuşmaları, seçim sistemindeki anti-demokratik uygulamaların kaldırılması da kuşkusuz çok önemlidir.

Ama eşit koşullarda bir seçim yarışının olmadığı, tüm siyasi görüşlerin mecliste özgürce temsil edilmesine olanak sağlayacak bir seçim sistemine geçilmediği durumlarda, siyasi partilerin ne kadar demokratik olduğunun da pek bir anlamı kalmıyor.

Barajların halk iradesinin önünde engel olduğu bir sistemle yapılacak seçimler belki yasal olabilir ama kamu vicdanında meşru olmayacak, sonuçları her zaman tartışmalı kalacaktır.

Siyasilerin bu ikiyüzlü tavırları değil mi, ülkemizde karanlık günlerin yaşanmasına neden olan?

Faili meçhullerin, 1 Mayıs, Kahramanmaraş, Çorum, Madımak katliamlarının yaşanması, yakın zamanda Gezi olaylarında, yıldönümünde onlarca insanın ölmesinin sorumlusu da hep bu samimiyetsiz, çıkarcı politikalar değil mi?

1978 yılında yüzün üzerinde masum yurttaşımızın ölümü, binlerce insanımızın yaralanması ve mağduriyetiyle sonuçlanan Kahramanmaraş katliamının yıldönümü nedeniyle bu olaylarda yaşamlarını yitirenleri saygıyla anıyor, katliamın sorumlularını da bir kez daha lanetliyorum.

AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 24.12.2014/BODRUM

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..