Seçim boykotu ve ötesi

Türkiye’den böyle bir öykü çıkması beni şaşırttı ama öykünün ileriki aşamaları epeyi güldürdü.

Efenim, Van’da bir köyün girişine seçim boykot afişi asılmış:

"Demokratik hakkımı kullanıyorum. Sandığa gitmiyorum."

http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2015/05/150529_van_kuresunniler_cagil_gs2015

Çok çok doğru:

Oy kullanmak da bir haktır, kullanmamak da. Bunu 35 yıldır üniversite mezunlarına bile anlatamadık ama arifane yoldan ümmiler durumu kavramış.

Sonrası ise biraz karışık:

Sebebi, AKP'nin köy nüfusunun büyük bir bölümünü oluşturan 'Küresünniler'den milletvekili adayı göstermemiş olması.

Yani, milletvekiliği istemişler, AKP de vermemiş.

“Küresünniler Düşünce Platformu sözcüsü Ferhat Atacan, "Van'da nüfusumuz yaklaşık 150 bin civarında, oy potansiyelimiz de 30-40 bin civarında. Ama bugüne kadar ne yazık ki yaşadığımız bu topraklarda hiç yönetimlerde olamadık" diyor.”

Not: Sayılar, birbiriyle uyumlu değil.

Halkın kökeni ise şöyle imiş:

“İran'dan 1915'te Van'a göçen Azeri Küresünniler, şehirde AKP'nin de en güçlü seçmen tabanı olarak görülüyor.”

Yani, AKP onların oylarını çantada keklik görüyormuş. Durum bu olunca, hafiften hafiften direksiyon kayması başlamış:

AKP İl Başkanı Zahir Soğan da, şöyle demiş:

"Üzülmüş olabilirler. Kendilerini temsil edilmiyor olarak görebilirler, ama partimiz herkese açıktır. Önümüzdeki dönemlerde bunlar telafi edilebilir. Milletvekilliğini hak etmişlerdir."

Gel gel çekiyor yani.

Halk, kendini şöyle görüyormuş:

"Biz Türk kökenliyiz. ... Biz genelde küçümsenen bir toplum olduk. Hep 'Acem' dendi bize, Acem olmadığımız halde hep ötekileştirildik. Kimliğimizi bu çatışma ortamından dolayı gündeme dahi getiremedik. Üç maymunları oynadık."

Kürtler’e de şöyle bakıyorlarmış:

"Kürtlere hakaret edildi, duymazdan geldik. Cevap veremedik, konuşamadık, gözlerimizi kapattık. Destek de vermedik. Çünkü biz yapı itibariyle devletçiydik. Evet, hatalar yapılıyordu, çok ciddi sorunlar yaşanıyordu ama dile getiremiyorduk. O yüzden iki arada bir derede kaldık (...) Kürt dilinin yasaklanmasını doğru bulmuyorduk ama buna karşı bir şey yapamıyorduk."

HDP de onlara şöyle bakıyormuş:

“Küresünnilerle ilgili HDP il Eşbaşkanı Veysi Dilekçi'nin yorumu da şöyle: "Buralar en çok onlara aittir. Kendi adıma özeleştiri yaparım. Bundan sonra varlıkları daha çok görülecek."”

Hafiften bir flört olayı var gibi.

Tam Karagöz perdesi gibi.

Tabii, kimsenin aklına, Van’daki Kırgız göçmen-korucular da gelmiyor. Onlar, birkaç onyıldır PKK’ye karşı korucu olarak onlarca şehit verdiler.

http://www.milliyet.com.tr/at-sirtinda-pkk-ya-karsi-gundem-2002662/

Ne AKP’nin, ne HDP’nin ne Küresünniler’ni, ne de Kürtler’in.

Tam, körlerle sağırlar birbirini ağırlar durumu.

Şu anda Türkiye’de 20 bin köy var. Osmanlı olsun, TC olsun, zorunlu veya iktisadi iskan yoluyla, göçmen olsunlar veya olmasınlar, yanyana köylere hep birbirine düşman etnileri yerleştirmiştir.

Yani, buradaki plan, işlemiş epeyi uzun süre.

Türkiye’de resmen, yani en son 1965’teki kitapta yer alan nüfus sayımı istatistiklerine göre, 100 etni var. Avrupa’nın batısından (Kars’a peynir yapmayı öğreten Hollandalılar), Asya’nın doğusuna, (Van’daki Kırgızlar gibi), Afrika’nın içindene (Tire’deki üç zenci köyü) dek yayılır coğrafi kökenleri bunların.

Kürtler’in kendi 11 kabilesine ve diğer 99 etniye yaptığı gibi tüm halklar, kendi dışındakini yok sayma eğiliminde. Bu, birinci saptama.

Lümpen çıkarcılıkları var. Bu haber onu açımladı. Bu, ikinci saptama.

Devlet kurmak ve yönetmek, muhafazakarların dedikleri dışında kalarak, gerçekten zor icraat. Bu, üçüncü saptama.

Benim çıkarsamam:

Bunlara oy hakkı versen ne olur, vermesen ne olur.

4.550 yıl gayet oysuz oysuz yaşadılar.

1950’den beridir ki sözde çok partili oy verme tarihçemizin rezil rüsvalığı da açıkça ortada...

Seçim yok yani.