Seçim vaatleri ve güven bunalımı…

Partiler, düzenledikleri görkemli basın açıklamalarıyla, seçim bildirgelerini açıklamaya başladılar. 

Açıklamalara bakılırsa belgelerin içleri hayli kabarık! Ne arasanız, maddeler halinde peş, peşe sıralamışlar… 

Bedelli askerlikten tutun da, dul ve yetimlere asgari aylık bağlamaya ve topraksız köylüye toprak dağıtmaya kadar her şey var. 

Vatandaş olarak bize düşen, bu yazılı metinleri bir, bir okuyup, neler içerdiğini anlamaya çalışmaktır. 

Akabinde, Allah’ın bize bahşettiği aklımızı kullanarak, söylenenlerin uygulanabilir olup, olmadıklarına kanaat getirmektir. 

Konuya böyle yaklaşıldığında, siyasi vaatlerle ilgili geçmişte ülkemizde yaşanan tecrübeler fazla ümit verici değiller. 

Çünkü geçmişte siyasi partiler, seçim beyanlarında yer alan sözlerinin hiç birini doğru dürüst yerine getirmediklerini herkes biliyor. 

Dahası bu tarz tutarsızlıklar nedeniyle siyasilere duyulan güven, zamanla azalmış, bu gün ise yok olma noktasındadır. 

Örneğin; seçim barajının düşürülmesi, işsizliğin azaltılması, yöresel kalkınmışlık farklılıkların ortadan kaldırılması, daha fazla demokrasi, vs. 

Bunlar ve alt başlıklarında yer alan sayfalar dolusu güzel sözler geçmişte, siyasilerce defa atla konuşulduğu halde, hiç biri yerine getirilmedi. 

Yani bu güne kadar ne işsizlik bitirildi ne yöresel kalkınmışlık farklılıkları giderildi, ne de daha fazla demokrasimiz oldu. 

O nedenle vatandaşlar bu gün siyasi partilerin seçim beyanlarında yer alan vaatlere yaklaşırken, temkinli davranmaktalar. 

Anlayacağınız “yaparız, ederiz” sözlerine artık seçmen itibar etmiyor. 

Geçmişin böyle kötü deneyiminden sonra günümüz politikacılarının siyasete soyunup, vaatlerde bulunmaları ne kadar inandırıcı olabilir? 

Vatandaş açısından da manzara fazla umut verici değil. İnsanın kendi politikacısına karşı güven bunalımı yaşaması kadar kötü daha ne olabilir ki? 

Şu anda toplum olarak, hep birlikte bu kötü özgeçmişin ceremesini çekmekteyiz. 

Çözüm için önce sarsılan güven ve itibarın yeniden tesisi gerekiyor. Bunu başarmanın yolu ise karşılıklı iyi niyetten geçmekte. 

Yani hem politikacı hem de vatandaş; hep birlikte samimiyetle ve iyi niyetle bu güven bunalımının üstesinde gelmeye çalışmalıyız. 

Öbür türlü işin içinden çıkmak hayli zor; hatta imkânsızdır, demek daha doğru olur.