Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '07

 
Kategori
Güncel
 

Seçime değil kargaşaya gidiyoruz

Seçime değil kargaşaya gidiyoruz
 

22 Temmuz 2007 Pazar günü bu mevcut seçim barajıyla kim kimi seçecek?..

Muhalefet yaz sıcağında yapılacak bir seçimi asla kabullenmemeliydi. Mevcut baraj tamamen kaldırılmadan ne erken ne de geç bir seçim kabul edilmeliydi.

Yazın büyük şehirlerde yaşanmaz. İki aylık tatil olmasa yılın diğer ayları da çekilmez.

Partiler tatil beldelerinden otobüsle seçmen taşıyacaklar. Hediye de verirler. Dinlenme tesislerinde çaylar şirkettendi, bu kez hem çaylar, hem de yemekler partilerden olacak.

Bunca eziyetten, bunca masraftan sonra ne kazanılacak. Taşıma suyla hangi değirmen dönmüş de unundan ahaliye ekmek yapılmış?!.. Kaç insan inandığı değerler için yaz ortasında evinde çakılıp kalacak da seçim sandığına gidecek. Bunlar aylar önceden hesaplanmadı. Yanlışlara yanlışlar eklendi. Muhalefet partileri, seçim planlarını aylar önceden yapmadıkları ve seçime de hazırlanmadıkları için seçimden sonra çok üzülecekler. Aslında sandığa oy atmayı seven seçmen üzülecek desek, daha doğru ifade etmiş olurum.

Türkiye kardeşliğini kaybetti. Bilge insanların fikirleri, bilgi ve deneyimleri, uyarıları değil de hırs egemen durumda; hem siyasette hem toplumda durum böyle. Aynen 1980 öncesi gibi. Sanki biri diğerini yenerse düzelecek herşey. Oysa biri diğerini anlarsa düzelir her şey.

Geç de olsa DYP ve ANAP'ın birleşmeleri iyi oldu. Ancak DP adıyla birleşecek olmaları iyi olmadı. Seçimden önce DYP adıyla seçime girme ihtimalleri de var.

Demokrat Parti, bir trajedi ile Türk siyasal hayatında misyonu biten bir partidir. Tarihe ve tarihçilere bırakılmalı bu ad ve bu parti. Kalıtçıları ve sempatizanları bu partinin bir de müzesini açmalı. Rahmetli Menderes, Polatkan ve Zorlu için ve o dönem için onlarca kitap yazılmalı; Ali Fuat Başgil de unutulmadan, Celal Bayar da, İsmet Paşa da...

Aydın Menderes yeni oluşumuı beğenmedi ve doğru bulmadığını belirtti. Bu da hem psikolojik bir yaklaşım hem de bir öngörü. Merkez sağ DYP adı altında birleşmelidir, DP siyaset tarihçilerine bırakılmalıdır.

DSP'ye gelince... DSP'ye yalnızca bir parti gözüyle bakmak doğru değildir. DSP Rahşan Ecevit'in bir zamanların Köylü Derneği'dir. Ecevitlerin aşkı var orada. Rahmetli Ecevit'in cenazesinin peşinde, cenaze arabasının ardında ve bir eliyle de arabaya tutunarak yürüyen Rahşan Ecevit'in aşkı ancak DSP'de yaşatılır. Ecevit'in mavi gömleği var DSP'de. Ecevit için ağlayacak, Ecevit için coşacak, Ecevit için kendini feda edecek çok kalabalık bir kitle var DSP'de. ''İnançlara saygılı laiklik'' var DSP'de. .. Halk var DSP'de... 'Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen!..'' akisleri var DSP'de... Bu nedenlerle CHP, DSP ile işbirliği yapmalıdır. DSP'nin dediğini kabul etmelidir. Bir de DSP'de uzun sabırlar var. Seçim yitimlerini bir yenilgi gibi kabul etmemek var DSP'de... DSP hiç kapatılmamalı. İki insan inatla, aşkla, sabırla, kitapla, şiirle DSP'yi inşaa etti ve bu inada ortak binlerce insan var. Kısacası DSP'de Ecevit'in tüm mirası var. CHP'de Ecevit'in anıları var ve elbette ki CHP'de Ecevit'e karşı içten bir sevgi var.

DSP'de Ecevit'in köykent projesi var ve bu proje içtenlikle hayata geçirilse Türkiye, kendi kaynaklarıyla daha hızlı ve daha sağlıklı kalkınır. Karaoğlan efsanesi ile Kıbrıs'ı da unutamayız. Bütün bunlardan dolayı DSP yaşatılmalıdır. Hatta seçim işbirliğine diğer milli partilerin tamamı, küçük-büyük demeden eklenmelidir. Bugünlerde pek sevimli olabilen Baykal, siyasetteki birikim ve deneyimi ile ve yaşı itibariyle ANAP-DYP-MHP-CHP-GP-DSP'ye ülke birlik ve dirliğinin, siyasetteki güçbirliği ile sağlanacağını da anlatmalıdır. Geniş tabanlı bir koalisyona Türkiye'nin ihtiyacı olduğu gerçeğini herkes farketmelidir.

Bir başka gerçeğin altını çizersem, o da şudur: MHP ile seçimden sonra kader birliği yapacağını kitlelere sezdiren parti bu seçimde kazançlı çıkacak. Bu seçimlerde asıl belirleyici olan MHP olacak. MHP ile GP'nin işbirliği yapması da yararlı olur. Ancak Devlet Bey, devletin bahçesinde tek başına top oynamayı tercih etmiş durumdadır.

Partiler ve seçimden çok kardeşliğini, sevgisini yitiren Türkiye beni ilgilendirmektedir. Türkiye seçime değil, kargaşaya gitmektedir. Seçim propagandalarında, daha önceki seçim dönemlerinde de olduğu gibi gene davul-zurna sesiyle gürleyeceğiz. Davula gene tokmak vurulacak ama davula vurulan tokmak rakiplere; ''Bu tokmak kafana inecek senin, kafana...'' dercesine vurulacak davula... O yüzden birbirimizi yenmek değil de anlamak olmalı tüm çabamız...

Hürriyet Pazar ekinde (06 Mayıs 2007) Ahmet Altan'ın bir yazısını okudum. Altan yazısının ortalarında Çinli yaşlı bilge fakir bir köylünün hikayesine de yer vermiş. Bu hikayeyi daha önce Vatan'da yazan Okay Gönensin'in köşesinde de okumuştum. Çok beğenmiştim. Bir gün ayrıca buraya da yazarım ama bulup okursanız, siz de çok beğeneceksiniz.

Asıl yazacağım Ahmet Altan'ın yazısının ilk cümleleridir: ''Keşke zavallı ihtiyar bir Türk olacağıma bir Çinli bilge olsaydım. O zaman şöyle derdim: 'Ne kadar çabuk zaferlerinizden emin oluyorsunuz...' Halbuki kimin galip geleceği... Kimin mağlup olacağı daha belli değil. Hatta bir galiple bir mağlup olacağı bile belirsiz. Ne olacağını biliyor muyuz? Şu anda bildiğimiz tek şey var... Kendi kendimizle dövüştüğümüz. Söyleyebileceğimiz tek kesin gerçek de bu kısacık cümle: Kendi kendimizle dövüşüyoruz. Huzur yok bu topraklarda. Sanki sürekli olarak birilerini yenmek zorundayız. Ve etrafımızda artık yenebileceğimiz pek kimse yok. Biz de birbirimizi yenmeye çalışıyoruz. Yok etmek ister gibi savaşıyoruz birbirimizle''

Ve dün iki şehidimizi daha toprağa verdik. ''Sizlere borçluyuz ta derinden'' aziz şehitlerimiz komando er Ayhan Demirci ve Servet Yıldırım!..


fotoğraf: forum.ogzl.net

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..