Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mart '09

 
Kategori
Siyaset
 

Seçimi ben kazandım

Sayın okurlar bu aralar çok fazla ben demiştim yazısı kaleme almaya başladım. Ama dayanamıyorum ne yapayım. 30 Ocak 2009 ve 24 haziran 2007 yazılarıma bakın ltf. Ve sabrınız yeterse Açık site yazılarıma kadar gidebilirsiniz. Sürekli olarak yazdığım bir nokta var. Ülkemizde seçim kazanmak veya kaybetmek yanlış değerlendiriliyor. Gereksiz yere seçim araştırmaları ve masraflar yapılıyor. Hatta burada Sn. sedat Ergin' e sayın editörümüze defalarca seslendim. Sn. Aydın Doğan beni işe alsın ne olur, ben parada istemiyorum, bu sonuçları patronumun parasını almadan yazarım dedim.

Sayın okurlar 1950' den bu yana son derece doğal bir biçimde istisnalar dışında (tek ve kısa süreli istisna) Türk toplumunda genel oy dağılımı yaklaşık % 70 sağ ve % 30 sol şeklindedir. Bu görünür ayrımdır. Sağ partilerin içlerindeki ayrımlar nüans sayılabilecek düzeydedir. Bu nedenle şu parti kazandı bu kaybetti demek ne yazık ki anlamsızdır bizim ülkemizde. Ülkemizde genel mantık açısından garabet, bizim mantığımız açısından son derece normal bir şekilde sağın alternatifi daha ve farklı bir sağ olmuştur. Sol partiler içindeki ayrımlarda neredeyse nüans düzeyindedir. Bu nedenle sol içinde de şu daha çok aldı bu az aldı demekde anlamsızdır. Her olasılıkta sol oy oran açısından kaybedendir. Bir başka sorunumuz Türk sağının çağdaş kapitalist, demokrat bir sağ olamamasıdır. Türk sağı genelde örneğin üyesi olduğumuz Nato' nun, üyesi olalım diye çıldırdığımız -en azından öyle gözüktüğümüz- AB' nin genel sağ partileri gibi değildir. Diğer sorunumuz Türk solunun da çağdaş demokrat proje üreten bu projeleri anlatmaya çalışan bir sol olamamasıdır. Ama sağın tüm renkleri ile solumuzun ortak olduğu nokta ise gelişme anlayışlarının -itiraz ediyor gözükselerde- yol, köprü, baraj vb türü imar faaliyetleri ile mümkünse teşvik verip hazır yabancı sermaye çekip yatırım yaptırmaktır. Yani aslında yukarda dediğim gibi görünür ayrımın dışında tam bir fikir birliği vardır. Bu da çok normaldir. Çünkü bizzat seçmeninde zaten gelişme anlayışı budur.

Türk toplumunun örneğin % 51' inin gelişme anlayışı önce bir şey yapmak yerine, bu değişemeyecek coğrafyada, tarih, doğa, kültür mirasımızı koruyarak hangi nicelik ve nitelikteki insan varlığının nasıl yaşayabileceğinin, yaşaması gerektiğinin planını yapmak değildir. Toplum zaten bunu düşünüyor ise içinden çıkanlarda çok doğal olarak görünür ayrımları sol, sağ olmakla beraber özde aynı eylemlerde mutabık kalmaktadırlar. Örneğin her iki eğiliminde bir engelli bakanlığı, bir su bakanlığı düşünüp, bir bakanlığın alt işlevi olarak değil, bu ülkenin temel bir sorununa ulusal ve giderek küresel bazda ve izmlerden uzakta çözümler önerecek bir organizasyon kuracağını hiç duydunuz mu? Bu durumda lütfen kusura bakmayın ama seçimi kimin hangi oy sayı ve/veya oranı ile kazandığının ne önemi kalmaktadır. Seçimi ne yazık ki kimin kazandığının çok önemi yoksa araştırmasının ne önemi vardır ? Ve ne olur kusura bakmayın ben bunları kaç kez yazdım ve Allahaşkına düşünün yazdıklarımda tek bir mantık hatası var mı? Ve o zaman tekrar düşünün aslında değişimin çok daha başka bir yerde, bizde, bizim düşünce sistematiğimizde başlaması gerekmiyor mu? Peki biz değişebilirmiyiz ?
 
Toplam blog
: 226
: 558
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

15 Nisan 1959 İstanbul doğumluyum. Marmara üniversitesi siyasal bilimler fakültesi mezunuyum. Ancak ..