Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '11

 
Kategori
Seçim
 

Seçimin galibi; milliyetçilik

Seçimin galibi; milliyetçilik
 

Seçimden iki beklentim vardı.

İlki AKP içindi.

Giderek devletle haşır neşir olan AKP’nin, özellikle son dönemde girdiği otoriter söylem ve milliyetçi dilinden dolayı, iktidardan düşmeyecek kadar ama ona hata yaptığını anımsatan kısmi bir ceza görmesiydi.

İkincisi ise,

Devlet partisi olma kimliğinden sıyrılma işaretleri veren ve en azından söylemlerinde daha demokrat ve özgürlükçü olmaya çalışan CHP’yi, daha fazla değişim için cesaretlendirecek bir oy oranının çıkmasıydı.

Beklentilerimden ilki gerçekleşmedi. Hatta ters istikamette bir sonuç çıktı ve Erdoğan’ın attığı her adımın onaylandığı sonucu çıkarmasına neden olacak bir oy ortışı yaşandı..

CHP için ise eşikte duran bir sonuç var. Ne cesaretlendirildi ne de cezalandırıldı ve şu an herkes kendi meşrebince yorumlar üretmeye devam ediyor. Örneğin ulusalcı kanat, CHP’nin milliyetçi söylemi terk etmesi ile “Habur vakası” döneminde yükselen ve tavan yapan oyunu kaybettiğini dile getiriyor. Liberal kanat ise ergenekonla bağlarını hala koruyan partinin söylemlerinde ikna edici olmadığını iddia ediyor.

Açıkça söylemek gerekirse, AKP’nin son dönemde girdiği soft milliyetçi söyleme karşılık bu oy düzeyine ulaşması, insana çok fazla umut veren bir durum değil. Başbakan’ın bu tarz bir söylem neticesinde elde ettiği başarı sonrasında, bu söylemi terk edip, yeni bir açılım sürecine yönelmesini beklemek çok mantıklı değil. Türkiye’de Kürt sorununun, Türk milliyetçiliği söylemlerine ve sloganlarına sarılarak çözülmeyeceği açık. Örneğin, “biz olsaydık Apo’yu asardık” söylemi ile barışa giden yolu açmak mümkün değil.

Daha da riskli olan Başbakanın otoriter dilinin ve muhafazakâr zihniyetinin giderek uç vermesi. Bir kitapla bombayı aynı kefeye koyması, elinde taş olan bir protestocunun ölmesini gayet doğal bulması gibi örnekler giderek çoğalabilir. Bunları yeni iktidar döneminin ipuçları olarak görebiliriz.

Seçime tekrar dönecek olursak, AKP’nin %50 oyu hangi sebeplerden aldığına dair iddialar da oldukça farklı. Bunu, AKP’nin hizmet sunma başarısını bağlayanlar var ve bu iddia küçümsenemez. Ama muhafazakâr kimliğin derin devletten gelen tehdit algısı ile kendisini en fazla AKP ile güvende gördüğü gerçeği de hala yadsınamaz. Muhafazakâr toplum kesimlerinin derin devletle ciddi bağları olan CHP’ye ve MHP’ye oy atmasını beklemek büyük hayalcilik olur. Bu nedenle AKP’nin, çok ciddi bir hizmet üretme başarısı gösteremese dahi, kimlik politikası ile sağlam bir oy potansiyeline sahip olduğu yadsınamaz.

Ancak Türkiye’deki muhafazakâr toplum kesimleri tek bir blokta toplanmıyorlar. Kırsalda ya da kent çeperlerinde yaşayan, daha yaşlı ve gelenekselci muhafazakâr kesim, daha devletçi, muhafazakârlığı milliyetçilikle harmanlayan bir düşün dünyasına sahipler. Bunun yanında daha şehirli, üretici, eğitim seviyesi yüksek ve genç muhafazakâr kitle ise daha az devletçi, muhafazakârlığı modernlik ile harmanlayan, milliyetçilikle daha mesafeli, küresel düşünme becerileri yüksek bir kesimi oluşturuyor. Ve bu kesimin AKP’ye esas destek verme gerekçesi otoriter devletle girdiği çatışma ve bu süreçte AKP’nin daha demokratik ve özgürlükçü bir seyir izlemesi.

AKP bu seçim döneminde, muhafazakârlığı milliyetçilikle harmanlayan kesimleri daha fazla tatmin edecek bir politik güzergâh izledi. Politikayı seçim sandığına indirgeyecek olursak bunun bir başarı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak politikayı ülkenin geleceğini belirleyen bir çaba olarak görürsek, bence doğru ve anlamlı bir adım değil. AKP’nin milliyetçi bir dille elde ettiği başaranın bir benzerinin BDP tarafından elde edilmesi, her etkinin bir tepki üretmesine gayet güzel bir örnek.

Milliyetçi politikalar oldukça popülisttir. Kitleleri çabuk ve kısa yoldan etkileyebilir ve beraberinde kitlelerin ruh hallerinde belirgin değişimlere neden olur. Kısa vadede seçim başarısı olarak yansıyabilir. Ancak orta ve uzun vadede kan ve gözyaşı olarak geri dönüş yapar.

Şimdi özellikle CHP içindeki ulusalcı kanat, aynı ucuz ve kolay politik hatta yeniden dönülmesi için yoğun bir çaba gösteriyor. Irkçılıkla etiketlenmiş isimlerin şimdiden kurultay istemesi, Kılıçdaroğlu’nu alaşağı etmek için girişimlerde bulunması hiç de hayra alamet değil. Seçim sonuçları içinde, geriye gidişe en çok hizmet edecek olan, CHP’deki daha –yeterince değil sadece eskiye göre bir nebze fazla- demokratik ve özgürlükçü dilinin yeterince desteklenmemesi oldu. Baykal’ın ya da ekibinden başka bir ismin yeniden CHP başına geçmesi Türkiye demokrasisi için anlamlı bir gelişme olmayacaktır.

Netice itibari ile, AKP’nin %49 oy ile iktidar olması, %49 ile CHP’nin veya MHP’nin iktidar olmasından daha iyi bir seçenektir. Ancak mevcutlar arasında olabilecek en iyisine razı olmak, bu ülke için yeterli olmasa gerekir. Bir demokratın, milliyetçiliğin prim yaptığı bir seçim sonrasında görevi, milliyetçilik rüzgarına kapılmak ve bu ranttan nasıl faydalanacağını hesaplamak değil, milliyetçilik rüzgarının önünü kesecek, bu rüzgardan kaynaklanacak hasarı ortadan kaldıracak politikalar üretmektir.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..