Seçimin galibi küpteki bulgur

Bugün babalar günü. Kimileri kutlama yapıyor çocukları ile. Kimileri ekmek kavgası peşinde koşuyor günlerden bihaber. 

Bir hafta önce ülkemiz demokrasi sınavından geçti. Günlerdir televizyonlarda ve basında tartışıldı seçim sonuçları. Bilgisayarın başına geçip bir şeyler yazmayı düşündüm. Denizde yüzmek ve bahçede eşinmek, günün uçup gitmesine neden oluyordu. Dostlarla okey oynamak ve yarenlik etmek var iken ciddi konuları bilenlere bırakmak en iyisi diye düşünmedim de değil. 

İçimdeki dürtü bilgisayarın başına diyerek beni uyarırken ayak diremeye çalışıyordum. Ta ki deniz kıyısında telefonla dostların babalar gününü kutlarken, gözüme yüz metre uzaklıktaki bahçede çalışan zayıf bir işçi ilişti. 

Yanakları güneşten kavrulmuştu. Saçlar kırlaşmış, yaşı ellinin üstünde diye mırıldandım. "Babalar günün kutlu olsun" diye seslenmek istedim, yanlış anllşılırsa diye vazgeçtim. 

Seçim yorumları zihnimde zikzaklar çizerken, okurların bıkması için bir yorumda benden diye tuşlara basmaya başladım. 

"Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olma " sözü anımsatı bu başlığı. Ülkemizin büyük bölümünde, geçinmenin temelinde iki olgu vardır. Kilerde saklanan un ile bulgurdur. Bulgurlar ekseri büyük küpler içinde saklanır. Küpteki bulgur ve un geleceğe güvenle bakma öğesidir. Yaşamın önemli gıdasıdır. Su zaten güldür güldür akmaktadır. 

Son on on beş yılda sosyal devlet anlayışındaki gelişmeler, iktidarda olan partiyi avantaj sağladığını söyleyebiliriz. Seçimle ilgili analizlerde sunulan bilgilere göre, ülkemizde 1400.000 e yakın yaşlılık ve sakatlık aylığı alan, 13.000.000 milyon yeşil kartlı kişinin olduğu açıklanmıştır. Bu gurup, seçmen sayısının üçte birini oluşturmaktadır. Yoksul yaşamlarına karşın, kaderci ve şükreden bir yapıya sahiptirler. Bu sosyal yapı, nakdi yardımlarla desteklendikçe, bağlılık ve minnet duygusu kendiliğinden oluşmaktadır. Elindeki olanağı kaybetmemek için, yeni oluşumlara ve önerilere kapalıdırlar. 

Karedeniz den Marmara’ya kanal açılması, hızlı tren, duble yol, deniz altından trenle Avrupa yakasına geçme gibi projeler, ilgi alanlarının dışındadır. Kendileri için çok önemli olan “Aile sigortası” projesine de var olan olanaklarını kaybetmemek için sıcak bakmamışlardır. “Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olmama” düşüncesi, yaşam felsefesi olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Yoksullaşma oranının yükselmesinin, iktidar partisinin aleyhine olması gerekirken, yaşam felsefeleri günü yaşamak olduğu için, yardımlar projelerin önüne geçmektedir. 

Türk seçmeninin %70 yakını toplumsal yapının ortaya koyduğu değerlerler sistemi nedeniyle, sağ görüşe yatkındır. Örgütsel muhalefetin gücü yaşanan darbelerle etkisiz hale getirilince, resmi olmayan örgütlerin faaliyetleri çoğalmıştır.“Şükür” zihniyetinden ileri gidemeyen bir seçmen kitlesi oluşmuştur. Bir lokma ekmek ve ahrete imanla gidebilme duygusu ve dürtüsü her değerden önemli görülmektedir. 

İktidarda olan bir parti, bu seçmen kitlesinin %75 inin oyunu almaktadır. On milyon oy çantada kekliktir. DP, AP, ANAP, AKP iktidarları, bu seçmenlerin kaderci anlayışlarını etkileyerek iktidara gelmektedirler. Yeni CHP, bu yapıdan nemalanma yolunu gidince, diğer partilerde tereddütler yaratmasına karşılık, seçmen aslı dururken kopyasına ilgi göstermemiştir. 

Yeni CHP, sol söylemlerden uzaklaştığında sağ seçmenlerden oy alacağını umarak yanılgıya düşmüştür. Solun tabanı emekçi halk ile gençliktir.” CHP ve Köy Enstitüleri” başlıklı yazımda mütegalibenin etkisi üzerinde durmuştum. Bugünkü Mütegalibede ortadadır. Sermaye, cemaat ve aşiret yapısı modern görüntü sergileyerek toplumu kontrol etmek istemektedir. Etnik kimlikleri destekleyerek de ilerici görünmeye çalışmaktadırlar. Bu yapıyı destekleyenler, Yeni CHP anlayışını önemli gördüklerini söyleyerek alkışlamaktadırlar. 

Yeni CHP ülkenin önemli sorunlarına “Biz çözeriz ötesinde “ söylem geliştirememiş ve savlarını açıklayamamışlardır. Miting alanlarında bugüne dek görülmeyen seviyesiz söylemler dile getirilmiştir. 

Yeni CHP yönetiminin kurmayları, sol kültürün ilke ve prensiplerine göre politika oluşturmaktan uzaklaşınca, Habur kapısının görüntüsü CHP nin üzerine giydirilmiştir. AKP, “Hakkari mitinginde Türk bayrağı yoktur” “ Biz olsaydık APPOYU asardık” söylemleri ile Türk-İslam sentezcilerini de kucaklamasını bilmişlerdir. 

Açılımı destekleyen yazarlar ve sanatçılar şaşkın şaşkın etraflarına bakınırken, açılım edebiyatının üstünün kalın çizgilerle çizildiğini görünce mırın kırın etmişlerdir. ” Irkçı milliyetçilikten uzaklaşan MHP bile şaşkınlaşmıştır. 

Muhalefetin bir kanadı uçkur edebiyatıyla sarsılırken, iktidar sizin iç sorununuz diye işin içinden sıyrılmıştır. Muhalefetin ”İktidar komplo düzenledi “savı, toplumda kabul görmemiştir. Kasetlerde kadınlara sarıldıkları görülen parti yöneticileri, halka dertlerini anlatamayarak, çil yavrusu gibi dağılmışlardır. Özelimiz sözcükleri halkın dilinde alay konusu olmuştur. 

Yeni CHP, söylemleriyle çağdaş ve demokratik bir yaşam tarzını benimseyenlerin umudu olma savından uzaklaştığı izlenimini yaratmıştır. Bu gurup CHP ye kerhen oy vermişlerdir. Bazıları da ilerici demokrat bağımsız adayları desteklemişlerdir. 

Parti genel başkanlığı ile liderlik farklıdır. Sayın Tayip Erdoğan sağ ve muhafazakar kesimin lideri olduğu açıkça ortadadır. Sayın Kılıçdaroğlu’nun sol kesimin lideri olduğu tartışmalıdır. Sayın Kılıçdaroğlu’nun parti genel başkanlığına seçildiği günden bu güne dek yaptığı konuşmaların analizi yapıldığında, Türk solu için teori ve pratik açıdan sistemli bir görüş ileri sürdüğü söylenemez. Sol ilkelerden ve çağdaş demokrasiden taviz verilerek solun liderliği yapılabilinir mi? Feodal değerlere diyalektik açıdan yaklaşmayan sol parti olur mu? Feodal değerleri savunan sol parti olur mu? 

Sendromu başka yerlerde aramaya gerek yoktur. Sendrom küpteki bulgurun yarattığı gönül bağıdır. 22.06.2011