Seçimin mağlubu kim?

Heyecanla geçmiştim televizyon karşısına seçim akşamı.
Ancak tablo çok kısa sürede netleşince, heyecan falan kalmadı doğal olarak.
Heyecan bitince de kendimi uzaktan kumandaya verdim.

Evde yalnız olmanın da verdiği rahatlıkla, kanal kanal dolaşmaktan başım döndü.
Konuklar bir tarafa, seçim ekranı dizaynı bakımından, ATV' yi beğendim daha çok.
Yalnız seçim için özel hazırlanmış simülasyon programını, -çok para verdiklerinden olacak- övüp durmaları, baydı doğrusu.

Seçim programına diğerlerinden daha geç başlayan, TRT' yi ilk açtığımda, Diyarbakır' ın sonuçlarını veriyordu ama, benim dikkatimi ekranın üst bölümünde,
yatay kuşak olarak verilen Türkiye genelinde, açılan sandık sayısının azlığı çekti,
diğerlerinin verdiği rakamlara kıyasla. "Devlet kanalı ne olacak, garantici" diyordum ki, Bağımsızlar(DTP) daha çok oy almasına rağmen, AKP' ye 6, DTP' ye 4 milletvekili verdiğini görünce Diyarbakırda, şaşırdım ve dikkatim oraya kaydı..
Gezdiğim özel ve özgür kanallarımızın alayı, tam tersini verip duruyordu çünkü.
İşte o anda jeton düştü. Bunlar bağımsızlara gerçekten parti muamelesi yapıyorlardı.

Yani milletvekili sayılarının hesaplanma işlemini, tam olarak bilmiyorlardı. Gecenin ilerleyen saatlerinde buldular doğruyu ancak. Eskiden oy yüzdelerine göre,
milletvekili sayılarını hesaplayan programlar yokken, epey gecikmeli gelirdi milletvekili dağılımı. Ben de bekleyemez, kendim hesaplardım. Güya, artık ihtiyaç olmaması lazım. Ama adamlar veriyi yanlış girerlerse, program ne yapsın? Demek ki otomasyona fazla güvenmeyip, işin mantığını bilmekte her zaman fayda var.

Neyse, ben bir taraftan;
"Yahu, nasıl oluyor da; paranın, dolayısıyla rekabetin, dolayısıyla da kalitenin
belirleyici olması gereken özel sektör, işinin ehli adamı bulamazken, torpilin, adam kayırmanın belirleyici olduğu devlet sektörü, işinin ehli adamı bulabiliyor,
Komünizme mi dönsek, ne etsek?" diye söylenerek, özel kanallara verip veriştirirken, diğer taraftan da, DTP nin durumunu incelemeye başladım. Ve düşündükçe farkettim ki, aslında admların işi çok zor. Hem organizasyon, hem de doğru strateji gerektiriyor. Hem AKP' nin gücünü çok doğru ölçüp, aday sayılarını doğru olarak belirlemeleri, hem de çok iyi bir organizasyonla, bu adaylara eşit sayıda oy dağılmasını, sağlamaları gerekiyor. "Ya bu adamlar bu işi nasıl becerdi?" derken (sonradan hesaplayınca gördüm ki; pek de becerememişler aslında) bir şeyi daha farkettim ki; seçim öncesinde medya da bilgilendirmemiş bizi bu konuda. Yani olayı öyle bir verdiler ki; DTP seçime bağımsızlarla girince, %10 barajı sorun olmaktan çıkıyor, başka da bir sorun yok. Halbuki kazın ayağı, hiç de öyle değil. Adaylara eşit oy dağılmasını sağlamak için, ne yaptılar? İlçelerin oy potansiyelleri, hatta seçmen sayıları farklıyken, sandıklara mı böldüler adayları?
Hemen geçtim bilgisayarın başına, Milliyet arşivden, Hasan CEMAL'in, Diyarbakır gezisini buldum. Gördüm ki, sonucu tutturmuş. Ama eğrisi doğrusuna gelmiş de, öyle tutturmuş. Bu bahsettiğim zorluklara hiç değinmeden, sanki AKP yüzde olarak öndeymiş gibi 6-4 ya da 7-3 olarak vermiş tahminini. Oysa DTP hata yaptığı için,
5-5 olmadı. AKP daha güçlü olduğu için değil. İnceleyince gördüm ki; AKP' nin lehine, 9-2 biten Urfa, 4-2 biten Mardin, 5-2 biten Vanda da birer milletvekili eksik çıkarmışlar, çıkarabileceklerinden. Grup kurma sınırı 20' yi aştıkları için, sorun etmiyorlardır sanırım. Ama aşamamalarına, pekala neden olabilirdi bu hatalar.

Anlaşılan AKP' den başka kimse işini doğru dürüst yapmamış bu seçim sürecinde.
En başta da, Cumhuriyet mitinglerinde meydanları dolduranları, CHP' ye yazan ve halkı onlardan ibaret sayan sevgili basınımız. Demek ki neymiş? O Cumhuriyet;
Cumhuriyet Halk Partisinin Cumhuriyeti, olmadığı gibi, asıl meydan da, sandıkmış.

NOT:Seçimin ertesi günü, bir arkadaştan öğrendiğime göre, CNN TÜRK, yukarıda anlattığım hataları yapmadan, tutarlı bir DTP analizi yapmış. Kendilerini ve (başka varsa) aynı titizliği gösterenleri tenzih ederim. Benim lafım kocaman(!), özel kanallarımıza.