Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '08

 
Kategori
Siyaset
 

Seçimler yaklaşırken ifade özgürlüğü sınırlarında bir gezinti

Seçimler yaklaşırken ifade  özgürlüğü sınırlarında bir gezinti
 

BİR SEÇMENİMİZ


SEÇİMLER YAKLAŞIRKEN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ SINIRLARINDA BİR GEZİNTİ

Bir seçim dönemine daha giriliyor. Herkes, her kesim, her parti kendi geleceği için daha iyi, daha doğru, daha dürüsttür diye düşünülen birilerine oy verecek. Gönül isterdi ki seçimlerde partilere değil de o makama aday kişiler doğrudan doğruya oy verilebilese! Kişilerin partileri, o partilerin de belirli programları olacak elbette. Fakat hangi parti olur ise olsun belirli kişilerin ilk sıralara konulması değil önemli olan. Bence önemli olan bir partiye gönülden bağlanmış olan bir kişinin: Bu yarışta ben de varım dediği an önünü ne delegeler ne il ne ilçe yetkilileri ne de genel merkez kesebilmeli!

Aynı partiye gönül veren adayların üyelik işlemlerinden sonra seçimlere katılabilmeleri ne kadar güzel olur diye düşünenlerdenim ben. Parti içerisindeki rekabet de ancak böyle sağlanabilir diye düşünüyorum. Yürürlükteki uygulamalara göre kapalı kapılar ardındaki ''kulis faaliyetleri ile'' bu işlerin ne kadar sağlıklı olup olmadığını bugün bile sık sık tartışıyoruz. Sözkonusu kişinin ''o makam için layık olup olmadığına'' bırakalım da halk karar versin.

Doğrusu milletvekilliği seçimi için olduğu kadar yerel seçimler için de doğrudan doğruya seçmenin değerlendirmesi yansımalı oylara. Yoksa: Şu kişileri seçiniz ey benim partililerim, demek artık giderek bıkkınlıklara yol açmış bulunmaktadır. Bu bakımdan pek çok küskün; küskün olduğu kadar da parti değiştiren kişiler var.

Bu aday belirleme kargaşası sanıyorum merkeze yakın olup olmamak ve uysallık gibi bazı ölçüleri de içinde barındırıyor. Bilinen bazı özellikler yanında akrabalıkların da ne kadar önemli olduğunu geçmiş dönemlerdeki uygulamalardan dolayı çok iyi biliyoruz.

Önümüzdeki yerel seçimler de milletvekilliği seçimleri de yine alışılageldiği gibi (!) yapılacak görülüyor. ''Seçim Kanunu işlevini kaybetti. Artık değişsin. Özellikle şu, şu konularda değişikliklere gidilmesi gerekir'' gibi bir serzeniş de yok ortalıkta. Oysa demokratik katılımdaki olması gerekenleri gözardı etmek tutkumuz bana göre topluma hizmet için çırpınan nice adayların heveslerini kursaklarında bırakmaktadır.

Olayın bir başka yönü de sözkonusu seçimler sırasında aday adayları ile çevresindekilerin ve basın mensuplarının gelişmeler karşısındaki tutumlarının zaman zaman ''ifade özgürlüğü sınırlarını zorladıkları'' biliniyor. Bu yüzden milletvekilliği seçimlerinde ''dokunulmazlık'' kazanamayan bazı adayların mahkemelerde ne kadar zorlandıklarını hepimiz duyuyor biliyoruz.

Özellikle yaklaşan yerel seçimler için adayların halkın karşısında konuşurken nelere dikkat edecekleri büyük bir önem taşıyor. Bu konularda zaman zaman adaylarla görüşmeler yapacak ve makaleler yazacak olan basın mensupları için de ''ifade özgürlüğü'' kapsamında nelerin yapılıp yapılamayacağının bilinmesi de önemli.

Aşağıdaki kitap incelemesini ve AİHM'nin ifade özgürlüğü konusundaki bazı karalarını bu nedenlere bağlı olarak sizlere sunmak istedim. Unutmayalım ki yıllardan beri bazı yayınlardaki tartışmlar hep bu tür yasalara ve kurallara bağlı olarak yapılmaktadır ki ''cevap hakkı'' da bunlardan biridir.

Bilindiği gibi 1980'lerden bu yana bazı vatandaşlarımız, TBMM tarafından onaylandığı için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'ne başvurarak haklarını aramaya başladılar. İç hukuk kuralları yoklandıktan, içeride izlenmesi gereken yollar bir bir aşıldıktan sonra, eğer verilen kararı haklı bulmaz ise her Türk vatandaşı üç ay içerisinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuruda bulunabilir.

Bu konu ile ilgili olarak ülkemizde "s o m u t veriler'' bulmak çok zor. Her şey bir sır gibi saklı bu konuda. "Başa gelen çekilir" deyişinde olduğu gibi her birimiz kendi yolumuzu bulmak zorundayız. Oysa bilgi sahibi olmak bizim de hakkımız.

Bu açıdan ülkemizde son yıllarda yapılan düzenlemeler, değişiklikler insan haklarının ve hak arama bilincinin, günden güne toplumun her kesimine yaygınlaşmasını sağlıyor. Bu bakımdan Sayın Doç. Dr. Vahit BIÇAK tarafından derlenen ve yorumlanan "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarında İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ" kitabı önemli bir boşluğu dolduruyor.

1989 yılında Ankara Hukuk Fakültesi'ni bitiren Vahit BIÇAK, hukuk stajını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde yapmış. Bu alanda pek çok araştırma yapan ve makale yazan Vahit BIÇAK, verimli geçen meslek çalışmalarına da bağlı olarak geçen yıl Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı görevine getirilmiş.(2006 yılında da kendi isteği ile ayrılmış bu görevden).

Ankara'da bulunan Liberal Düşünce Topluluğu tarafından Temmuz 2002'de yayınlanan 530 sayfalık kitaptan yararlı olabileceğine inandığım bazı açıklamaları ve kararları sizlere iletmek istiyorum:

"Hem yeni Mahkeme hem de eski Divan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf olan devlet sayısı kadar hakimden oluşmaktadır. 2002 yılı itibariyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine kırk üç devlet taraftır. Her devletten bir hakim olmak üzere Mahkemede şu anda kırk üç hakim görev yapmaktadır."

"Divanda kuruluşundan bu yana dört Türk hakim görev yapmıştır. Bunlar sırasıyla 1959-1965 yılları arasında Kemal Fikret Arık, 1966-1972 yılları arasında Suat Bilge, 1973-1977 yılları arasında Ali Bozer ve 1977-1998 yılları arasında Feyyaz Gölcüklü'dür. Halihazırda Mahkemede görev yapan Türk hakim ise Rıza Türmen'dir." (s.7)

"Düşünce ve düşündüklerini ifade etme özgürlüğü, demokratik süreçte önemli bir yer tutmaktadır. Yeni ve daha iyi fikirlerin ortaya çıkmasının zeminini ifade özgürlüğü oluşturmaktadır. Birbirinden farklı çeşitli fikirlerin olması ve bunların tartışılması bireylere farklı düşünceler arasında seçim yapma olanağı sunmaktadır. İfade özgürlüğünün varlığı halinde ancak kişiler, kendi düşüncelerinin doğru veya yanlış olduğunu test edebilirler. (Ş.Ünal 1995, s.220)

Demokratik bir toplumda, ifade özgürlüğü, yöneticilerin veya kamu makamlarının hoşuna gidecek şeyleri söyleme hakkı değil, her türlü düşünceyi serbestçe açıklama özgürlüğüdür.

Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesi ifade özgürlüğünü şu şekilde düzenlemektedir:

''Herkes, görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğünü, kamu otoritelerinin müdahalesi olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon veya sinema işletmelerini bir izin sistemine bağlı tutmalarına engel değildir.

Kullanılması ödev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler; demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, ülke bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, asayişsizliğin veya suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının ün ve haklarının korunması, gizli kalması gereken haberlerin yayılmasına engel olunması veya yargı organının otorite ve tarafsızlığının sağlanması için kanunla öngörülen bazı usullere, şartlara, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesi 10 Aralık 1948 tarihinde benimsenen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 19. maddesinden kaynaklanmaktadır. 16 Aralık 1966 tarihli Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 19. maddesinde de benzer bir hüküm bulunmaktadır (s.19-20).

'' Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2001 yılı içinde toplam 888 adet karar vermiştir. Bu kararlardan 229 tanesi Türkiye hakkında verilmiştir. 169 kararda Türkiye'nin Sözleşmenin en az bir maddesini ihlal ettiği, iki kararda Sözleşmenin ihlal edilmediği tespiti yapılmıştır. 58 kararda ise dostane çözüm yoluyla davalar sonuçlanmıştır.''

'' ...Coğrafi olarak Türkiye'nin dışında olmasına rağmen Türk yargı sisteminin önemli bir parçasını oluşturan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ve Mahkemenin içtihatlarının Türk kamuoyunca yakından tanınması ihtiyacı ortadadır.'' (s.2-3)

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kuruluşundan günümüze ifade özgürlüğü ile ilgili seksen sekiz adet karar vermiştir. Bu kararlardan altmış beş tanesinde ifade özgürlüğünün ihlal edildiği, on sekiz adedinde ifade özgürlüğünün ihlal edilmediği ve beş tanesi için ise başvurunun işlemden kaldırılması kararı verilmiştir:

Yargı mensupları da eleştirilebilir.

De Haes ve Gijsels / Belçika Davası (24 Şubat 1997), Perna / İtalya Davası (25 Temmuz 2001).

Yargı organlarınca ele alınan olaylara basın yer verebilir.

Sunday Times / İngiltere Davası (26 Nisan 1979).

Soruşturmanın gizliliğini basın ihlal edebilir.

Weber / İsviçre Davası (22 Mayıs 1990).

Sanığın resminin yayınlanması yasaklanamaz.

News Verlags Gmbh ve CoKG / Avusturya (11 Ocak 2001).

İstihbarat servisinin faaliyetleri yayınlanabilir.

Vereniging Weekblad Bluf / Hollanda Davası (9 Şubat 1995).

İzinsiz sahip olunan devlet dokümanları yayınlanabilir.

Fressoz ve Roire / Fransa Davası (21 Ocak 1999).

Gizli resmi rapor yayınlanabilir.

Bladet Troms ve Stensaas / Norveç Davası (20 Mayıs 1999).

Gazeteci haber kaynağını açıklamak zorunda bırakılamaz.

Goodwin / İngiltere Davası (27 Mart 1996).

Yetkilerini kötüye kullanan kamu görevlilerinin isimleri yayınlanabilir.

Sürek / Türkiye Davası (8 Temmuz 1999)

Meslek mensupları kamuya açıklama yapabilir.

Barthold / Almanya Davası (25 Mart 1985).

Kamu görevlisi kişisel fikirlerini basına açıklayabilir.

Akkoç / Türkiye Davası (10 Ekim 2000).

Düşüncelerinden dolayı kamu görevlisinin yükselmesi engellenemez.

Willi / Linkeyştayn Davası (28 Ekim 1999).

Kamu görevlisi komünist partiye üye olabilir.

Vogt / Almanya Davası (26 Eylül 1995).

Politikacılar daha fazla eleştirilebilir.

Lingens / Avusturya Davası (8 Temmuz 1986), Oberschlick / Avusturya Davası (23 Mayıs 1991).

Milletvekilleri daha fazla ifade özgürlüğüne sahiptir.

Hükümet daha fazla eleştirilebilir.

Devletin mevcut düzeni sorgulanabilir.

Castels / İspanya Davası (23 Nisan 1992), Aksoy / Türkiye Davası (10 Ekim 2000).

Politik konularda ifade özgürlüğü daha geniştir.

Sürek ve Özdemir / Türkiye Davası (8 Temmuz 1999).

Halihazırda ulaşılabilir bir kitabın yayınlanması engellenemez.

The Observer and Guardian Newspapers Ltd / İngiltere Davası (26 Kasım 1991).

Bilgi alma hakkı sınırlandırılamaz.

Herczegfalvy / Avusturya Davası (24 Eylül 1992).

Open Door Counselling Ltd ve Dublin Well Woman / İrlanda Davası (29 Ekim l992).

Kürtajı serbest bırakma kampanyası engellenemez.

Bowman / İngiltere Davası (19 Şubat 1998).

Irkçı beyanların yayılmasına aracılık edilebilir.

Jersild / Danimarka Davası (23 Eylül 1994).

Askeri bir kışlada askeri bir gazetenin dağıtımı engellenemez.

Vereinigung Demokratischer Soldaten Österreichs ve Gubi / Avusturya Davası (19 Aralık 1994).

Subaya hakaret orduya hakaret sayılamaz.

Grigoriades / Yunanistan Davası (25 Kasım 1997).

Şiddet içermeyen direniş çağrısı yapılabilir.

İncal / Türkiye Davası (9 Haziran 1998).

Görüşlerin tekrarlanması yasaklanamaz.

Hertel / İsviçre Davası (25 Ağustos 1998).

Tarihi gerçekler taraflı olarak dile getirilebilir.

Arslan / Türkiye Davası (8 Temmuz 1999).

Taraflı düşünce açıklanabilir.

Okçuoğlu / Türkiye Davası (8 Temmuz 1999), Erdoğdu / Türkiye (15 Haziran 2000).

Şiddet çağrısı içermeyen akademik çalışma engellenemez.

Başkaya ve Okçuoğlu / Türkiye Davası (8 Temmuz 1999).

Sert bir üslupla düşünceler açıklanabilir.

Ceylan / Türkiye Davası (8 Temmuz 1999).

Saldırgan ifadeler kullanılabilir.

Şener / Türkiye Davası (18 Temmuz 2000).

Fikirler düşmanca bir üslupla kaleme alınabilir.

Polat / Türkiye Davası (8 Temmuz 1999).

Haber abartılı ve provoke edici olabilir.

Thoma / Lüksenburg Davası (29 Mart 2001).

Terör örgütü söylemiyle özdeşleşmeyen sosyolojik açıklama yapılabilir.

Erdoğdu ve İnce / Türkiye Davası (8 Temmuz 1999).

Beyanın nasıl bir topluma yapıldığı önemlidir.

Gerger / Türkiye Davası (8 Temmuz 1999).

İfadenin nasıl açıklandığı önemlidir.

Karataş / Türkiye Davası (8 Temmuz 1999).

Belgesel biyografi nitelikli kitap yayınlanabilir.

Öztürk / Türkiye Davası (28 Eylül 1999).

Olayları farklı perspektiften öğrenme hakkı vardır.

Sürek / Türkiye Davası (8 Temmuz 1999).

Kamuya mal olmuş kişiler hakkında yayın yapılabilir.

Dalban / Romanya Davası (28 Eylül 1999)

Feldek / Slovakya Davası (12 Temmuz 2001).

Dernekler de eleştirilebilir.

Jerusalem / Avusturya Davası (27 Şubat 2001).

Kişi çalıştığı kurumu eleştirebilir.

Fuentes Bobo / İspanya Davası (29 Şubat 2000).

İfade özgürlüğünü sağlamak konusunda devletin pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır.

Özgür Gündem / Türkiye Davası (16 Mart 2000).

İyi niyetle talepler dile getirilebilir.

Maronek / Slovakya Davası (1 Nisan 2001) Akin Derneği / Fransa (17 Temmuz 2000).

Askeri disiplin zayıflatılamaz.

Engel ve diğerleri / Hollanda Davası (8 Haziran 1976).

Kutsal değerlere ve ahlaki değerlere saldırıya izin verilemez.

Handyside Davası / İngiltere (7 Aralık 1976).

Müller ve diğerleri / İsviçre Davası (24 Mayıs 1988)

Otto-Preminger Institut / Avusturya Davası (20 eylül1994)

Wingrove / İngiltere Davası (25 Kasım 1996).

Anayasaya bağlılık yemini etme yükümlülüğü getirilebilir.

Glasenapp ve Kosiek / Almanya Davası (28 ağustos 1986).

Gizli servis kayıtlarına ulaşım engellenebilir.

Leander / İsveç Davası (26 mart 1987).

Önemsiz de olsa gizli bilgiler açıklanamaz.

Hadjianastassiou / Yunanistan Davası (16 aralık 1992).

Askeri içtimada poster açılamaz, broşür dağıtılamaz.

Chorherr / Avusturya Davası ("5 Ağustos 1993).

Avukatlar için reklam yasağı konabilir,

Casede Coca / İspanya Davası (24 Şubat 1994).

Hakimlere hakaret edilemez.

Prager ve Oberschlick / Avusturya Davası (26 Nisan 1995).

Ceza mahkemesinin yanlış yönlendirilmesine izin verilemez.

Worm / Avusturya Davası (29 Ağustos 1997).

Terör örgütünü destekleyen açıklama yapılamaz.

Zana / Türkiye Davası (25 Kasım 1997).

Avukatın basın toplantısı yapması kısıtlanabilir.

Schöpfer / İsviçre Davası (20 Mayıs 1998).

Emniyet mensuplarına siyaset yasağı konabilir.

Rekvenyi / Macaristan Davası (20 Mayıs 1999).

Kin ve nefret arttırmaya yönelik beyanlar yasaklanabilir,

Sürek / Türkiye Davası (8 Temmuz 1999).

Yazar kendisini terör örgütü ile özdeşleştiremez.

Sürek / Türkiye Davası (8 Temmuz 1999).

Soru sorulurken seçilen kelimeler önemlidir.

Tommer / Estonya Davası (6 Şubat 2001).

Sayın Doç. Dr. Vahit BIÇAK'ın bu alandaki araştırmaları ve yorumları düşünce hayatımızın gelişmesinde büyük katkılarda bulunacaktır. Özellikle Sayın BIÇAK'ın açıklamaları ve yorumları ifade özgürlüğünün temel ilke ve kapsamını da belirlemektedir. Bu nedenle 21.yy'ın insan hakları açısından daha hoşgörülü olabileceği öne sürülebilir. Bu önemli çalışmayı konu ile yakından ilgili olan yetkililer yanında kitle iletişim alanında çalışanlara öneririm.

(Kaynak : AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARLARINDA İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ, Derleyen ve Yorumlayan : Vahit BIÇAK, Liberal Düşünce Topluluğu, Ankara, Temmuz 2002. Yayınevi için : www.liberal-dt.org.tr)

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne ulaşmak için : www. echr.coe.int

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..