Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '08

 
Kategori
Blog
 

Şefaatinizden vazgeçti, taşına ilişmeyin lütfen!

Şefaatinizden vazgeçti, taşına ilişmeyin lütfen!
 

Yerleşim bölgesine uzak bir yola kaza yapmış bir arabayı koyuyorlar ve içine de yoldan geçen sürücülerin görebileceği bir şekilde yaralı ve kendinden geçmiş bir sürücüyü oturtuyorlar. Arabadan hafif hafif dumanlar tütüyor ve sürücünün yüzü kan içinde.

Yolun diğer tarafında kamera hazır. TV muhabirleri ve iki polis görünmeyecek bir şekilde gelecek olan diğer arabaları bekliyorlar. Üç- dört dakikada bir arabalar geçiyor yoldan. Çıkan sonuç şu:

Her 10 arabadan 6’sının sürücüsü kaza mahallinde durup hemen ilk yardıma telefon ediyor…

Her 10 arabada 2’sinin sürücüsü ise kaza mahallinde durup şöyle bir bakıyor ve yola devam ediyor.

Her 10 arabanın 2’sinin sürücüsü kazayı gördüğü halde biraz yavaşlıyor ama hiç durmadan yola devam ediyor.

Duran arabaların sürücüleriyle kaza mahallinde söyleşi yapılıyor ve kendilerine teşekkür ediliyor.

Durmayan arabaların sürücüleri ise 200 metre ilerde barikat kuran polislerce durdurulup onlarla da söyleşi yapılıyor. Kazayı ve yaralıyı gördükleri halde neden durmadıkları soruluyor.

Duran arabaların sürücülerinin ne dedikleri önemli değil… Ama inanın durmayan arabaları sürücülerinin ne dedikleri de önemli değil. Zaten çoğu yanıt bile veremiyor. Kimisi özür dilemeye çalışıyor ama kimden özür dileyeceklerini bile bilmemenin şaşkınlığını yaşıyorlar. Sözün bittiği yerde ve zamanda olduklarının bilincindeler.

“Ayinesi iştir(eylemdir) kişinin, lafa bakılmaz” sözü bir daha geçerli oluyor.

İlahi elek, bir şekilde eleyiveriyor insanları ve insan müsvettelerini…

* * *

Otoyolda bir benzin istasyonunun temiz ve ferah tuvaleti. Tuvaletin lavabo bölümüne bir kamera yerleştirilmiş. Lavabonun hemen yanında içinde kimlik belgeleri ve 100 Avro bulunan bir para çantası koymuşlar. Bu sefer de tuvaleti kullanan sürücüleri ve yolcuları sınavdan geçirilecek. Çıkan sonuca göre:

Her 10 sürücü veya yolcudan 5’i, lavaboda bulduğu cüzdanı benzin istasyonunun sorumlusuna teslim ediyor.

Her 10 sürücü veya yolcudan 5’ ise para cüzdanını cebine atıyor.

Televizyon muhabirleri ve polis hemen harekete geçiyor tabii. Cüzdanı alanlara monitörden görüntüleri izletiyorlar. Yaptıkları rezilliği gösterdikten sonra sorular soruyorlar. Adam avukat! Altında 80 bin avroluk bir BMW ve cebinde de kendine ait olmayan bir cüzdan var... Ya da gayet şık giyinmiş bir Hanım. Ama o 100 avroyu alıp cüzdanı tuvalette bulunan çöp kutusuna atmış. Üstelik bir gören var mı diye sağını solunu iyice kontrol etmiş.

Sözün bittiği yerde olduklarından çoğu bir açıklama yapamıyor. Kimi işi yüzsüzlüğe vurarak gülüyor, kimi de özür diliyor aptalca.

Bütün bunlar Almanya’da oluyor efendim.


* * *

Günlük yaşamın rutin zamanlarında insanları tanımak, değerlendirmek oldukça zor bence. İnsanlar gerçek “naturalarını” olağandışı zamanlarda ve olaylarda “eylemleriyle” sergiliyorlar!

Doğumda, ölümde, kazada, kavgada, tartışmada…

Yenerken, yenilirken, yarışırken… Gemileri yakıp giderken…

Özellikle de bölüşürken… Menfaatleri çatışırken!

İnsanın şeffaflaştığı, kendini saklayamadığı bu olağandışı zamanlardaki davranışları, duruşları, söylem ve eylemleridir baz alınması gereken.

Şart değil yani oraya, buraya kamera yerleştirip sıcağı sıcağına söyleşiler yapmak. Görmesini bilen için her yer kamera ile donatılmıştır ki, kendisini bile monitörde görebilir. Yeter ki biraz insanlıktan nasibini almış olsun.

Yaşamın her safhası bir sınav zaten. Kimileri bu sınavı başarıyla atlatıyor, kimileri de sınıfta kalıyor.

Sonuçta… Şöyle veya böyle… İlahi bir elek var!

Eliyor!

Er veya geç…

İnsan kendini belli ediyor!

Not: Sevgili Dost Celal Çelik’e, DG Hocama ve Mustafa Mumcu Bey’e duyarlılıklarından ötürü teşekkür ederim.

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..