Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Eylül '10

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Seferihisar'a orkinos çiftliği istemiyoruz

Seferihisar'a orkinos çiftliği istemiyoruz
 

90’lı yıllarda Seferihisar’a, bugün Urla’ya duyduğum duyguları hisseder, sürekli denize oraya giderdik. Seferihisar sapağından sonra Sığacık’a giden virajlı dar yolu, doğası, ağustos böceklerinin çatlayana kadar bağırmasıyla çok hoşuma giderdi. Bi de yol üstünde bi gözlemeci vardı. Nefisti nefisss.

Hemen hemen son bir yıldır sanıyorum, Seferihisar “sakin şehir” ünvanını aldı. Eee tabii çok sevindik, yazdık çizdik. Nerdeyse belediye başkanına kutlama mesajları gönderecek kıvama geldik, sevincimizden!

En son baharda buraya gitmiştim. Ben hayalperest biri olarak çok şeyler hayal etmiş ve fakat henüz yeni yeni “sakin şehre” adım atmakta olduğunu görmüştüm. Olsun bu unvan alındı ya, en azından yıllar içinde de hedeflenen yere gelir diye de düşünmüştüm. Nasılsa seneler su gibi akıp gidiyor.


Fakat gelin görün buraya çok lazımmış gibi “orkinos çiftliği” kurulacakmış. Nedir bu balık çiftlikleri terörü anlamış değilim. Tavuk çiftlerindeki tavuklar gibi, suni yemlerle, ışıklarla, ışık hızıyla büyütülen tavuklara benzeyen balıklardan kim tat alır? Ya faydası, yok yok faydasızlığı mı demeliyim? Nerde deniz balığı, nerde kültür balığı? 3.5 tarafı denizlerle çevrili memleketimizde, kültür balıklarının, balıkhanelerdeki saltanatına acayip gıcık oluyorum.

Seferihisar Akkum acayip rüzgâr alan bi plajdır. Dolayısıyla iyi sörf mekânı. Taaa 90 lardan beri burda sörf yapılırdı. Şimdi daha da artmış olmalı ki, Akkum Sahili’nde düzenlenecek Starboard Windsurf Funboard Türkiye Şampiyonası için buraya gelen milli sörfçü Çağla Kubat, Sığacık Körfezi’nda, orkinos çiftliği yerine su sporları merkezi kurulmasının yerinde olacağını, son yıllarda Seferihisar’da su sporlarına yönelik yatırımların meyvelerini vermeye başladığını, bölgenin uluslararası boyutta yarışma düzenlenebilecek nitelikte olduğunu söylemiş. İşte burası çok güzel, ben de antremanlarımı burada yapıyorum, doğası, denizi güzel, İzmir’e yakın falan filan gibi şeyler söylemiş.
Bunlar bizim için yabancı değil, bilenler biliyor buranın sörf için ideal olduğunu.
Buraya “orkinos çiftliği” değil, su sporları merkezi yapılsın, hiçbir sporcu gelip, kirlenen bi denizde spor yapmak istemez demiş. Eee doğru söze ne denir?

Ayrıca “daha güzel otellerin yapılması uygun olur” diye de ilave etmiş.
Bu oteller sözünü hangi anlamda söyledi bilmiyorum -bol yıldızlı otel manasında mı?- Eğer öyleyse orda durun bakalım.
Türk turizminde başımıza ne geldiyse bu bol yıldızlı otel hevesinden gelmedi mi? Bu koskocaman ruhsuz oteller yüzünden Marmaris, Kuşadası, Antalya gibi şehirler çirkinleşti. Eski özelliklerini kısa zaman içinde kaybetti.
Butik oteller diyarı Alaçatı ise ülkemizin medar-ı iftiharı oldu. 10 yıl öncesine kadar kimsenin bilmediği, bilenlerin de “hıı Alaçatı mı?” diye burun kıvırdığı yer şimdi sosyete mekânı oldu.


Fakat buraya da normal halk gidemiyor kardeşim. Fiyatlar öyle uçuk ki, bi akşam yemeği yemek, bi pansiyonda kalmak “cesur yürek” istiyor.


Bu bağlamda Seferihisar’a n'olur n'olur ne büyük otel yapılıp, doğa katledilsin ne de Alaçatı gibi, ancak paralıların gidebileceği bi tatil yöresi olsun.


Seferihisar’da kendi imkânlarıyla sörf yapan bi çok insan var. Eğer Alaçatı gibi olursa bu onların elinden alınmış olur.
Burası yöre insanın işlettiği küçük pansiyonlar ve işletmeler olarak kalırsa, daha gerçek bi hali olur diye düşünüyorum.
Geçen yaz, tv de bi Yunanistan kanalı keşfetmiştim. Sadece tatil yörelerini gösteriyordu. Bu kanalın müdavimi olmuştum. Zira Türkiye’de olamayan bi turizmi görüyordum. Dağ köylerinde yaşlı kadınlar pansiyonculuk yapıyorlar, siyah elbiselerinin üzerine taktıkları upuzun tertemiz önlükleriyle, bahçelerindeki toprak fırında ekmek, yemek pişiriyorlar ve evleri de çok temiz fakat hiç de “butik” olacağız diye kasmayan, olduğu gibiydi. Sanıyorum bu pansiyonlar herkesin bütçesine de yetiyordu.
Üstelik de, deniz, güneş turizmi yapılmıyordu sadece. Öyle ya, herkes de denizden ,kumdan lüksden, bol yıldızlı otellerden hoşlanacak diye bişey yok ya! Kimisi de dağlardan, ovalardan, yaylalardan hoşlanır. Karadeniz gibi. Karadeniz’e hiç gitmediğim için bilmiyorum bu tarz pansiyonlar mı var, yoksa sadece otel turizmi mi?

N’olur artık her yer devasa oteller, balık çiftlikleri terörü ile dolmasın.
Ucuz yer deyince de insanlara pis, leş gibi pansiyonları turizm olarak yutturmasınlar.


 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..