Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '12

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Şeffaflık başlıyor

Şeffaflık başlıyor
 

Bahtiyar Kurt'un DEVLET konulu karikatürü (Sanal ortamdan alıntıdır)


Prof. Dr. Şükrü Kızılot’un iki gün önce Hürriyet’te uzun uzun yazmış olduğuna göre sanırım  bazı konularda  ‘şeffaflık’ gelmeye başlıyor. ‘Dar alanda paslaşma’ gibi de olsa o çok özlemini çekmeye başladığımız ‘şeffaflık’ yenice ışgın verecek anlaşılan. Kanlı bombalı Arap Baharından sonra Türkiye Cumhuriyeti’ne de bu yaraşır değil mi?

‘Temiz eller’ duyarlılıklarımız yitittirilmiş(!) olduğu için şimdilik ‘aşağıdaki sırlar’ konusu ile yetinelim.

Duyduk duymadık demeyin: Şeffaflık başlıyor!

Siz siz olun sadece bankacınıza ve devletin kimi adamlarına doğruyu söyleyin. Başkalarına ise doğru söylemeyecek, doğru yazmayacak, doğru açıklamalarda bulunmayacak, hiç bir belgenin bir çıktısını kimselere vermeyeceksiniz. Eğer bunların dışına çıkarsanız vay halinize. Oysa şirketinize ait bilgisayar ortamında; bütün bilgilerin açıklanması anlamında her türlü atış serbestmiş efendim.

Bu konuda da yürülükteki yasalardaki kimi çelişkilerden dolayı bir yerlerde açıklamak zorunda olduğunuz kimi bilgileri bir yerlerde asla ve kat'a açıklamamanız gerekiyor. Eğer Kanun Koyucunun bir çelişikili saptamalarına rağmen kimi bilgileri açıklamaya kalkışırasınız en az açıklamamanız gereken bilgiler yüzünden uğrayacağınız nice cezalara maruz kalınabilecekmiş. Yine de usul usul bir şeffalık girişimi başlıyor anlaşılan.

İşte tüccarın, üreticinin ve parası olanın yanacağı durumlar

Yeni Türk Ticaret Kanunu'na göre Ticari sırrı açıklayana da açıklamayan da da hapis cezası getiriliyormuş! Olay bir yönü ile böyle bir güzellik ya da değişiklik getiriyor olsa bile yine de ticaret erbabı SIR KÜPÜ olmak zorunda. Çünkü yürürlükteki Bankacılık Kanunu’na göre sır sırdır! Hiç kimse bir şirketin, bir kişinin ya da kurumun bankacılık ile ilgili bilgilerini açıklayamaz. Açıkladığı an damı boylar.

Sayın Kızılot’un araştırmasına göre: Bu ceza ‘(1) yıldan (3) yıla kadar hapislik ve 5.000 güne kadar (yani 100-500 bin TL) adli para cezası var. (TCK 239.madde).

Vergi Usul Kanunu ise sır konusuna ise bankaların ‘mudi’ kavramı ile değil ‘mükellef’ kavramı ile bakıyor. Bu çerçevede yine Sayın Kızılot’un araştırmasına göre:

‘Mükellefin şahsına, muamele ve hesap durumuna,işlerine, işlemlerine, servetlerine ilişkin sırlar ‘vergi mahremiyeti’ olarak kabul ediliyor ve açıklanması yasaklanıyor. Açıklanırsa, yukarıdaki  (1) yıldan (3) yıla kadar hapis cezasının aynısı uygulanıyor. (Vergi Usul Kanunu 5. Ve 365. Maddeler).

Gel gelelim şirketlerin ilgili yasaya göre birer ‘internet sitesi’ oluşturmaları istenmiş olsa bile, işler bundan sonra çatallaşmaya başlıyor. Söz konusu çelişkilerden dolayı Sayın Kızılot’a göre ortaya ‘fıkra gibi’ bir durum çıkıyor. Çünkü yürürlükteki TCK ve VUK adlı yasalara ve yeni TTK’na  göre şunu, bunu açıklamak zorunda olan her bir şirket aradaki çelişkiden dolayı ‘altı aya kadar hapis ve 100 günden 300 güne kadar adli para cezası ile cezalandırılabilecekmiş.

Çelişkinin özü burada

Anlaşılan Bankalar Kanunu kapsamında ‘sır’ olan bilgilerin açıklanmasını gerekli gören Yasa Koyucu’nun ya da onun güvendiği memurun kafası oldukça karışık. Belki de ‘karışık’ değil. Bu benim yakıştırmam. Ne ki söz konusu VUK çerçevesinde Yeni Türk Ticaret Kanunu (Yeni TTK) gibi zorlu bir işin içine giren memurin ara yerdeki çelişkiyi yakalayamamış.

Oysa sır sırdır! Bırak öyle kalsın, değil mi? İster mezara kadar ister pazara kadar kalsın kalabildiğince. Kokacak çürüyecek değil ya. Söz ağızdan bir kere çıkar. Ara yerde senet, tutanak ya da noter onaylı hiç bir belge de yok olduğuna göre bekle zamanı, gelir zamanı bir gün.

Peki kimi rezillikleri, soygunları, zimmetleri, arazi çalmalarını, tapu değiştirmelerini, ihalelere fesat karıştırılmalarını, her bir işe ait bütçeleri, taşeron şirketlerin ana bütçeleri ile harcamaların kayır altına alnıma durumlarını, ucuz emek pazarını, sigortasız işçi çalıştırılmasını, AB Projeleri ile Kalkınma Ajansları Projeleri kapsamındaki varla yok arası personel durumlarını, bütün mal ve hizmetleri denetleyen, kayıt altına alan Kamu İhale Kurumu kapsamına alınmayan TRT Kurumunun hizmet alımı kapsamındaki dış yapımlarının bütçe dökümleri yanında çoğu şirketlerin ve derneklerin KDV ödeyerek almakta oldukları kabarık faturaları ile çok önemli şikayetleri de içeren kimi SIRLAR ne olacak ey kanun koyucu? Biliyoruz ki yasalar ile  ilgili yönetmeliklerde yer almayan 'al gülüm ver gülüm' alışverişi emekçi çoğunluğu mutsuz kılarken bir avuç gözü açık için 'haksız kazanç' sağlamıyor mu? İçinde başka nice yolsuzlukları, suçları ve istismarları da içeren bu Kayıt Dışı Ekonomi nasıl oluyor da Yeni Zenginler üretebiliyor? Siz kime hizmet ediyor ve kimden yanasınız?

Bilginin de paranın da suçların da şeffaflaştırılması gerekir

SIR da olsa ucunda ne vardır her şeyi bu toplumun bilmeye, duymaya hakkı vardır ki ‘belki bir gün’ birilerince ADALET yerini bulabilir. Bu da ancak ve ancak BİLGİNİN ŞEFFALAŞTIRILMASI ile mümkün olabilir. Hep dertlendiğim olay şudur: DEVLET MEMURU hiç bir biçimde hiç bir şeye, hiç bir bilgiye SIR DAMGASI vuramaz. Bankacı her bir ‘mudi hesabı’ için neden ‘sır’ perdesi çekebiliyor? Türkiye birden bire İsviçre olmadığına göre bu sır olayını oldu bitti anlayabilmiş değilim.

Bu damga eğer gerekiyor ise BAĞIMSIZ YARGI KARARI ile neden olmasın. Bu da çok tartışma götürür pek çok konuyu içerecek kapsamlı bir alan olsa gerek. Görülen o ki Bankacı, Tüccar ve  Sanayici ile onların yoğun ilişkide bulundukları bürokrasi ile siyaset yine topluca birbirlerini korumak için en uygun çıkar yolu bulmuşlar. Bu örnek olayda da görüldüğü gibi mızrak çuvala sığmamıştır. Birinin ‘hayır’ dediğine bir diğeri ‘evet’ deyivermiş. Birinin gizli kalsın, sır olsun, dediği gerçek durumlar için bir diğeri öyle olmaz ‘her türlü bilgi’ kamuoyuna açıklanmalıdır, deyip kesip atmış anlaşılan. Çelişki de burada.

Bu konuda kimi sırların açığa çıkması yüzünden tüccar kesimi haklı olarak ‘terör, hırsızlık, can güvenliği’ nedeni ile tedirgin olmaya başlamış. Sayın Kızılot’un açıkladığına göre şirket yöneticileri: Ne aldıkları ücretlerin ne de internet sitesinde her türlü bilginin açıklanmasını doğru bulmuyormuş.

Çoğu konuda olduğu gibi bu konuda da kamuoyunu aydınlatma çabasına girdiği için sayın Kızılot’a teşekkürlerimi sunarım uzaktan uzağa.

Yeni Anayasa önerilerinde milletvekilliği dokunulmazlığına rastlayan var mı?

Peki DOKUNULMAZLIK ile donatılmış olan kimi milletvekilleri ile ilgili bazı adli ya da idari bilgilerin açıklanması durumunda neler neler olabilecek dersiniz? Kim bilir kimi ‘dokunulmazlık fezlekeleri’ ne gibi sırları saklamaktadır.Yaklaşık dört aydan beri okumaya çalıştığım kimi yeni Anayasa önerilerinde milletvekilliği dokunulmazlığına ben rastlamadım. Aranızda bu konuda ‘dişe dokunur’ bir kaç cümle okuyan var mı? Korkarım söz konusu bütün dokunulmazlık fezlekeleri yeni bir düzenleme ile ‘zaman aşımı’ süreci kapsamına alınarak ortadan kaldırılır. Biliyoruz ki benzeri suçlardan, zanalrda, kusurlardan ya da hatalardan dolayı binlerde yurtaşımız damlarda çürümektedir.

Soyut Devlet de âdil olamaz

Son düzenlemelere göre işi sıkı tutmayanlar için peşin peşin hapislik ve para cezaları kapıda bekliyor.

Duyduk duymadık demeyin: Şeffaflık başlıyor!

Siyaset çarkının elinde biçimden biçime giren soyut ‘devlet’  ‘âdil’ olamayacağına göre aman dikkat!

Her türlü gizlilik ve sır saklama durumlarına rağmen bu kadar da açık verilmez ki be Devlet Ana!

Bu yaşıma kadar öğrendiğim bir gerçeği burada açıklayayım: Devlet siyaset çarkı sırlarında gizlidir.

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..