Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '19

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Şefin Parmağında On Marifet

İstanbul Devlet Opera ve Balesi, opera ve bale temsilleri yanında, bir süredir yapmakta olduğu korolu konserlerle, şan konserlerine bir yenisini ekleyerek senfonik konserlere de başladı.

İDOB tarihinde bu tür etkinlikler, Aydın Gün’ün müdürlüğü döneminde sıklıkla yapılıyordu ve seyircilerin daima beğenileri ile karşılanıyordu. Benzer bir etkinlik için 8 ve tekrarı 9 Şubat 2019 tarihinde olmak üzere iki adet senfonik konser etkinliğine yer verildi. Konserde orkestra şefi Zdravko Lazarov yönetimindeki İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası baş keman sanatçısı (konsertmaysteri) Tayfun Bozok solist olarak katıldı. Konserde E.Elgar’ın Si Minör Keman Konçertosu ile A.Dvorák’ın 9. Senfonisi yer alıyordu.

Konserin ilk bölümünde, Enigma Çeşitlemeleri adlı eseri çok bilinen ünlü İngiliz besteci Edward Elgar’ın (1857-1934) ‘’Aşırı duygusal, ama yine de seviyorum’’ diye adlandırmış olduğu keman konçertosu vardı. Beethoven keman konçertosuyla aynı opus numarasını (Op.61) taşıyan ama gerek yapı gerekse zihniyet olarak Beethoven keman konçertosuna hiçbir şekilde benzemeyen si minör tonunda bestelenmiş olduğu en uzun bir keman konçertosudur. 
Keman için yazılmış en zor, teknik bakımdan en karmaşık keman konçertolarının başında gelir. İlk kez Fritz Kreisler’in düzenlemesi ile Londra’da 10 Kasım 1910’da Royal Philarmonic Society konserlerinin birinde seslendirilen konçerto, Türkiye’de ise 1960’larda seslendirildi. Birçok virtüoz’a göre, keman için yazılmış en güç eserdir. Her şeyden önce çok uzundur ve çalınması hemen hemen bir saat sürmektedir. Bu süre bir keman konçertosu için çok uzun bir süredir. Orkestranın sözü alıp kemanı dinlendirdiği pasajlar, bu çok karmaşık konçertoda yok denecek kadar azdır. O yüzden de konser salonlarında nadir seslendirilir bu konçerto. 
Bu eserin ayrıntılarına girersek;

1. bölüm(Allegro) orkestra girişi oldukça uzundur, ardından solo kemanın romantik motiflerini duyarız. Çok köpüklü geç romantizm kokar ve oldukça karmaşık yapıya sahiptir. Çok uzun bir bölümdür ve tek dinleyişle anlamak zordur. 
2. bölüm(Andante) ise klasik müzik içerisinde hiç tanınmayan, ancak insanı rüyalara sürükleyecek kadar güzel, bizi romantizmin doruklarına sürükleyen bir bölümdür. “İhtiras” duygusunu büyük bir gerilimle anlattıktan sonra, olağanüstü tınılarla yerini gerçek bir huzura bırakacak olan bu bölüm, en son kısmında öyle bir güzelleşecektir ki, son iki dakikasının akor yapısını anlatmak, o puslu güzelliğini betimleyecek güzellikte kelimelere gerek duyulacaktır. Tarif edebilmek için, ancak dünya dillerinde böyle kelimeler mevcut değildir. Bölüm tam anlamıyla bir rüyalar alemini çağrıştırır.
3. bölüm(Allegro molto) gerçek bir virtüozite ve cambazlık isteyen bölümüdür. Karmaşıktır ve çalınması çok zor bir bölümdür. Son bölüm bitmeden keman ve orkestra için bir uzun kadansı vardır. Bu kadans eşlik olarak şefin bir opera takibi kadar dikkatlice takip edeceği oldukça zor bir kadanstır. Bütün büyük kemancılar bu çok karmaşık eserde kendi ustalıklarını göstermeye çalışmışlar, hemen bütün büyük kemancılar bu eseri kaydetmişti. Tümüyle romantizm içeren melodilere sahip olan konçertoyu solistimiz Tayfun Bozok, esere yakışır güzellikte icra ederek, seyirciden hak ettiği alkışları aldı.

Arada kulise tebrik için gittiğim kemancı Tayfun Bozok, eser ve konseri için şunları söyledi:

‘’Elgar’a sormuşlar, neden bu kadar uzun konçerto yazdın diye, o da demiş ki, bu konçertoda hayatımı, sevgililerimi, zorluklarımı, her şeyimi anlatmak istedim. Bestemin büyük bir kısmını, uzun olmasın diye attım. Bu konçerto benim hayatımı tam anlamıyla anlatmıyor bile, demeye getirmiş. Neden bu kadar güç diye sorduklarında, hayatımın güçlüğü nedeniyle demiş.

Ben artık meslek yaşamımın, yavaş yavaş sonuna yaklaşıyorum. Finalimi bu büyük konçerto ile yapmak istedim. Bu konçertoyu opera orkestraları ile çalmaktan çok mutluyum. Senfoni orkestraları için zor demeyeceğim ancak opera orkestraları daha iyi eşlikçi olduklarından, opera orkestraları ile çalmayı tercih ediyorum.’’

Aradan sonra konserin ikinci yarısındaki eser olan, sadece Dvorák’ındeğil, tüm senfonilerin içinde de en sevilenlerden olan, Antonín Dvorák’ın, daha önceleri 5 numaralı olarak bilinen ancak sonradan yeniden adlandırılarak 9. Senfoni olarak listelenen Op 95 Mi Minör Senfonisi idi. Bestecinin Amerika’da konservatuvarda eğitici olarak bulunduğu dönem içinde, Avrupa’da kazandığı birikim ile Amerikan folk ezgilerini klasik müzikte eriterek önemli eserler yaratmıştır. 1893 yılında tamamladığı “9. Senfoni”’de, Dvorák’ın “zenci mi yoksa kızılderili ezgileri mi kullandığı” ya da “Amerikan milli ezgileri kullanan bir Çek müziği stilinde bir eser mi yarattığı” her zaman tartışılmıştır. Bu tartışmalarda, Dvorák, eserindeki bütün temaların özgün olduğunu ancak Yeni Dünya’nın bazı ritm ve melodi özelliklerini kullandığını vurgulamıştır. Varılan nokta ne olursa olsun, Dvorák’ın 9. Senfoni’si bir ana tema ile içerdiği bütün zengin melodilerle dinleyeni sarıp sarmalayan muhteşem bir eser 4 bölümlüdür.

1. bölüm: (Adagio, Allegro molto) Zarif motiflerle işlenmiş, ağır melodiler sürerken, ardından korno sesi, ritmik karşı cümlelerin karşılaması ile ana tema oluşarak, bölüm neşeli şekilde devam eder.

2. bölüm: (Largo) Bir Kızılderili efsanesi üzerine bestelenmiş, bakır nefeslilerin girişinden sonra korangle solosu, sürdinli yaylılar, flüt, obua ile devam eden güzel ezgiler, ilk bölümde duyulan temanın belirip kaybolması bölüm sona erer. Yaylıların bu bölümdeki ansambl beraberliği göz dolduran zarafette idi.

3. bölüm: (Scherzo: Molto vivace-Poco sostenuto) Bu bölüm de yine bir Kızılderili şenliği üzerine Longfellow’un dizeleri üzerine bestelenmiş, bestecinin ana vatanının ezgilerini de anımsatan dans ritmindeki melodiler devam ederken, kornonun sunduğu ana temanın belirip kaybolmasıyla bölüm sona erer.

4. bölüm: (Allegro con fuoco) Korno ve trompetlerden sunulan ana temanın ardından, klarnetin sunduğu başka bir tema sonrasında neşeli ezgiler belirir. Ardından tekrarlanan ana tema tüm bölüme hakim olur. Bu bölümde oldukça yer alan solo bölümlerde İDOB Orkestrası sanatçılarının başarıları gözden kaçmadı. Zdravko Lazarov yönetimindeki İDOB Orkestrası, sahne çukurunda gösterdiği başarıyı bu kez sahne üstünde, şefin on parmağında on marifet diyebileceğimiz bir başarı ile yöneterek, orkestranın senfonik konserlerde de ne denli başarılı olduğunu salonu dolduran dinleyenlere kanıtlamış oldu. Konserin bitiminde seyircinin de büyük beğenisi ile şef defalarca selam için sahneye çıkmak zorunda kaldı. Sadece bölüm aralarında bazı seyircilerin alkışları, konserin ahengini biraz etkiledi.

İDOB Orkestrası, ANKDOB Orkestrası baş kemancısı Tayfun Bozok’un solist olarak yer aldığı ve orkestra şefi Zdravko Lazarov tarafından yönetilen bu Senfonik Konserinde son derece başarılı idi.

İyi bir şef, iyi orkestra, iyi solist, bir de iyi bir program olduktan sonra sonuçlar da iyi olmaktadır. İDOB Orkestrası bu konseri ile de seyircisinden iyi bir not aldı.

İsmail Hakkı Aksu

 

 
Toplam blog
: 137
: 116
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

Ressam, dekoratör, araştımacı yazar. ..