Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Temmuz '08

 
Kategori
Öykü
 

Seherin sesi - 5

Yolculuk hayli neşeli başlamıştı. Gün ikindiye doğru ilerlemiş, güneşin ışıkları artık eskisi kadar dik ve yakıcı değildi. Arabanın birini yine Seher kullanıyordu. Geliş yolunda olduğu gibi Seher’in kullandığı arabada; Serçe Mehmet’in eşi Asiye, Ali İhsan’ın eşi Güssü, Yetim Ziya’nın eşi Ayşe ve birkaç tane daha komşu kadını vardı. Diğer arabaları da yine Ali İhsan ve İbrahim SAYAR kullanıyordu.

Yolculuk giderken olduğu gibi hızlı ve neşeli geçiyordu. Seher verdiği sözü tutmanın getirdiği öz güvenle komşularının yanında daha, daha bir dik duruyordu. Ali İhsan’ın eşi Güssü gelin, Seher abla kız ne kadar güzel bir adak oldu, o yakın köyden gelenlerde yemeğe ayrı bir renk kattılar. Bizim köylüler olsa bu kadar iyi geçer miydi bilemiyorum dedi. Seher büyük bir gurur abidesi gibi at arabasının üzerine dikilmiş vaziyette atlara deeeh diye bağırıp, havada kamçı şaklatıyordu. İçi içine sığmıyordu. Komşularının kendi aralarında yaptıkları sohbeti bile duymayıp, hayallere dalmıştı.

Seher hayalinde; ikiz iki tane biri kız, biri oğlan çocuk görüyordu. Çocuklarının ismini de Veli ve Zehra olarak koyuyor. Küçük, küçük elbiseler, küçük, küçük lastik ayakkabılar giydiriyor. Ayakkabıların içinde küçük renkli patiklerle çocuklar köydeki evlerinin önünde koşup oynuyorlar, Veli kardeşine bak diye içinden bağırıyor, Zehra koşma kızım, terleyip hasta olacaksınız. Bahçenin içine gitmeyin, su arkına dikkat edin, diye çocukları ile uğraşıyordu. Bu nedenle kocası İbrahim’in arkadan bağırmasını bile duymamıştı. Ali İhsan’ın eşi Güssü Seher abla, İbrahim Abi sesleniyor. Durmamızı istiyor diye arkadan üst donunu çekmesi üzerine Seher kendine gelip, atların kuskununu çekip durmalarını sağlayarak yolun sağına çekip durdu.

Arkadan gelen diğer arabalarda gelerek, Seher’in arabasının arkasına durdular. Seher çevresine bakınınca, Aykıtca mevkiindeki büyük pınarın oraya geldiklerini gördü. Komşular buraya ne zaman geldik. Biz daha yeni çıkmadık mı Abdal Musa Erenlerin türbesinden diye bön, bön bakındı. Arabadaki komşuları bayanlar gülüşüp, senin kafan nerde? Hiç çevreye de bakmıyorsun. Öyle dalgın, dalgın araba sürüyorsun. Kız abla, yine hayallere daldın. Veli ile Zehra doğdu mu? Diyerek dalga geçtiler.

Suyun başında verilen molada, herkes, pınarın soğuk suyunda elini yüzünü yıkadı. Soğucak sulardan içildi. Atlar sulandı. Biraz dinlenildikten sonra tekrar yola çıkıldı. Seher biraz önce komşularından utanmıştı. O nedenle, onlarla sohbet ediyordu. Yetim Ziya’nın Ayşe, Seher kız haydi bir türkü söyle. Bizde sana eşlik edelim. Daha yolumuz uzak dedi. Seher biraz nazlandıysa da Azerbaycan yöresinden bir anonim türkü olan;

Seher seher seyre vardım

Ne bağ bildi ne de bağban

El uzadıp bir gül verdim

Ne bağ bildi ne de bağban


Dedim bu bağ ne ecep yerdi

Çiçehleri taze verdi

Yarim mene buse verdi

Ne bağ bildi ne de bağban


Bağın beresinden aştım

Süsen sümbüle dolaştım

Oynadım güldüm danıştım

Ne bağ bildi ne de bağban


şahan deyer ok mu attın

Kulli yaremi oyattın

Gül çiçehten yükümüm tuttum

Ne bağ bildi ne de bağban

Türküyü seslendirdi. Arabada bulunan tüm komşuları, diğer arabada bulunan erkekli bayanlı 20 kişilik gurubun hepsi türküye eşlik etmişti. Yolculuğun ilk bölümü, köylerine sahile varınca bitti. Birkaç komşu arabadan indi. Aşağı yukarı 15-16 kişilik bir gurup yayla yoluna devam edecekti. Atlar biraz dinlendirildi.

Seher’in komşusu Mıstılı’nın Fatma, adak yemeye gelememişti. Köydeki evlere kendince bakıyordu. O kadar tavuk falan vardı. Seher adak yemeğinden kardeşi dediği Fatma’ya da getirmişti. Hemen Fatma’nın yemeğini verdi. Fatma da hemen yaptığı ayranı yoldan gelen komşularına ikram etti. Buz gibi ayranlar içilip, sohbetler edildikten ve köydeki evler kısaca gözden geçirildikten sonra tekrar yola çıkıldı.

Yayla yolu dik. Atlar yorgun, o nedenle bu yolculuk biraz uzun sürecek. Yolda at arabalarından inilecek kadar yokuş yukarı olan yerler vardı. O nedenle hiç kimse atları sıkıştırmıyordu. Yavaş, yavaş sohbetler edilerek, önümüzdeki dönemde seralara dikilecek sebzelerden konuşuluyordu.


İbrahim SAYAR’ın arabasında; sohbetler daha hararetli, daha bir zevkli yapılıyordu. Bunun nedeni de İbrahim SAYAR’dı. Arkadaşlar ben bu zamana kadar serada olsun, bahçede olsun hiç çalışmadım. Hepsini Seher yaptı. Ancak bundan sonra, Seher’i çalıştırmayıp, hepsini kendim yapacağım. Siz bana akıl verin. Bu yıl seralara ne dikeyim ki iyi para kazanırım. Tuzcunun Salih, İbrahim bak ben bu yıl yarısını güzlük domates, diğer yarısını da erken kabak yapacağım. İstersen sende öyle yap. Eğer kabul edersen, önümüzdeki hafta köye gelelim. Birlikte benim seranın bir köşesine, domates ve kabak tohumlarını atalım. Mıstılı’nın Fatma’ya da söyleriz, üç güne bir sular. Fideler çıkıp, şaşırmalık oluncaya kadar biz de yaylalarız. Yayla dönüşü de fideleri şaşırtıp, seraların üzerindeki naylon örtüleri çekeriz dedi. İbrahim SAYAR vallahi bana uyar. Seher’le de bir görüşeyim. Ona göre hareket edelim. Diyerek, en dik yamaca geldiler. Herkes at arabasından inip, birisi atların yularından tutarak çekmek için öne geçti. Diğerleri de arkadan her ihtimale karşı arabanın geri kaçmaması için geldiler. Atlardan arabayı çekemeyen olursa arkadan itmek için tedbirlerini de aldılar.

Serçe Mehmet’in eşi Asiye, kız Seher bacım. Haydi bir türkü daha söyleyelim. Nasıl olsa yolumuz biraz daha var demesiyle birlikte, Seher yine büyük bir keyifle, Aşık Abdullah’tan bir Azerbaycan türküsü daha söylemeye başladı.

Sallana sallana gelen salatın
Keklik kimi yerişinden bellidir
Yel atdı rübendin göründü üzü
Canım alan bahışından bellidir

Sinen benzer Savalanın garına
Deyişmem dünyanın külli varına
Yumrulugda ohşar Kurdaş narına
Dik memeler duruşundan bellidir

Hesretin çekir Heleb Bağdad Çin
Camalı bir güneş özü göyerçin
Ağ üzünde siyah zülfü çin be çin
Terlan ovun alışından bellidir

O görünen zenahdanda ne haldı
Gaşların garası canımı aldı
Öldürsen de ganım sene halaldı
Müjganların vuruşundan bellidir

Abdulla'nın ağlın sen aldın elden
Siyah tel içine cumubdu gerden
Var ilahım özün sahla nezerden
Bir ay doğub doğuşundan bellidir.
Türkü sözlerine herkes eşlik etmişti.

Yorucu yolculuğun sonuna gelinmiş, yayla evleri uzaktan görünmüştü.
Devamı gelecek haftaya.

 
Toplam blog
: 3842
: 3093
Kayıt tarihi
: 23.03.08
 
 

Antalya'da 1956 yılında doğdum. Emekliyim, Üniversite mezunuyum. Evliyim, bir oğlum var Mimar. Gü..