Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '06

 
Kategori
Sosyoloji
 

Şehir susmustu…

Dün İstanbul’da Çağlayan’da idik. Filistin’de olmak için... Aslında Filistin’de idik. Vatanı elinden alınmış, kovulmuş, kanları canları sebil edilmiş mazlumlarla birlikte idik. Çağlayan meydanına çıkanlar... Anadolu’dan Çağlayan Meydanı’na akanlar hatta evlerini pencerelerinden bakanlar. Dahası mı? O meydana gelemediği için yürek yakanlar, Çağlayan’da idi. Sabahın seherinden tutun güneşin tepeye indiği döneme kadar her an zaman bilip Eyup Sultan’a ulaşanlar. Filistin, Irak, Afganistan gibi işgal topraklarında idi. Dualar… Dualar… Yakarmalar, gözyaşları kendi şahsi işleri değil ümmetin dirilişi içindi. Sultanahmet Camii’ni doldurup taşanlar... Mahzun Ayasofya’yı mahzun ve yaşlı gözlerle süzenler... Kapısından dönenler… İçeride kan ağlayanlar.

Her köşe başında bir hünkar, Müminlerin emiri, halife… Onların sadrazamları, beyler beyleri, beyleri, paşaları hatta “Çeribaşları”, Hadımbaşları” ile karşılaşanlar... Cihana nizam veren iradenin başkentini adımlama şuurunda olanlar… Bu düşüncelerden uzakta olup, insafları, vicdanlarını global eşkıyanın emrine vermeyenler… Yürekleri ile Filistin’de idi. Global anaforlara katılarak, yürekleri sözde reel politiğin dayatmalarına takılanlara rağmen. Sultanahmet meydanı haricinde İstanbul, çok ama çok dikkate değer bir sessizliğe bürünmüştü. Patlamak üzere susmuştu sanki. Dikkatlerden kaçmadı.

Kime sorsanız, kimle konuşsanız Miting’le, Çağlayan meydanı ile kendini bağlamıştı sanki. Gitmese de gidemese de orayla birdi. Hiç ummadığınız, kılık kıyafeti ve yüzündeki emareler farklı anlamlar yüklü olanlara sorduğunuzda, bir başka dikkatle tarif ediyor, bir başka bakışlarla birlikteliğini ortaya koyuyor, o yetmiyor, sizin Çağlayan’a gidip gitmeyeceğinizi bile bilmeden sanki oranın asli unsuru sayarak “ Başarılar” diliyordu. Evet... “Başarılar!...) Öyle bir başarı ki dünya, zulme İstanbul’un başkaldırdığını duysun. Mazlumlar, İstanbul’un “yanlarında olduğunu” bilsin istiyordu.

Bindiğimiz taksi şoförünün, Çağlayan’a adeta götürebilmek için çırpındığını görmek.. Para için çalışan ve hesabı para olması gereken bu esnafın adeta “Bende oradayım. Ama aracımla girmem mümkün değil” dercesine “Artık yollar tıkalı ve kapatılmış. Şuraya bırakıp tüyeyim “ kolaylığından sizi mitingin tam ortasına atmak gibi bir çabanın içinde olduğunu hissettirmesi yok mu?..

Bunu nasıl tarif, nasıl izah edeceksiniz, nasıl anlatacaksınız? Miting alanların kenarlarındaki, sıkıntı gören insanlar. Bizzat mitingde görevli olarak kan - ter içinde kalan, güneş altında mecburu görev dolayısıyla susuzluktan ağzı kuruyanların hiç yüksünmeden ve de bende bu mitingin parçasıyım edasıyla yaptıkları görev.. Davranış tarzı.. Çevredeki esnafla konuşuyoruz. Memnunlar.

Dükkanlarının önleri kapatılmış, hatta istemeden yük olunmuş, sıkıntı verilmiş insanlar, kutsal bir fedakarlık yapmamın gönül rahatlığı içinde idiler. Yolcuları da kendilerine rahmet olarak gönderilen aziz misafirler gibi bağırlarına basıyorlardı.

Dayanamayıp sordum:

“Peki bu durum sizin için sıkıntı kaynağı değil mi?”

-Hayır değil. Keşke her gün olsa.

-Yani yarında mı olsa.?

- Evet yarında olsa

İş yapamaz hala geleceksiniz o zaman?... Varsın olsun.

Peki neden ?

Bu başka da ondan.

Başka..?

Evet başka..

Yani anlamını ancak yürükten yüreğe akıtılacak derinlikte, sözle ifade edilemeyecek uzaklıkta bir başkalık. Ve en önemlisi “başkalarını istemiyoruz ama. Bu güzel bir mitingdi, bizim mitingimizdi” diye bağlıyorlar... Sonuç olarak, şehir yürekler konuşması için suskundu. Şehrin yüreği Çağlayan’da idi. Çağlayan Kudüs’te , Çağlayan Gazze’de… Filistin’de idi... Bir kısım insanlar, gelemese de.. Kimileri siyasi şov aracı haline getirse. Şan ve şöhret budalaları kendi nefislerine yontsalar da . Tabansız, tavansız unvan budalaları; tek başlarına boy gösterse de kimileri, partileri, siyasetleri gereği, çok ama çok isteseler de Çağlayan’da yer almasa da. Yürekleri Çağlayan’da atıyordu.

Yezid’in metot ve uygulamalarına katılmasallarda ulvi bir görev için yaşlarına başlarına bakmadan İslam orduları içinde yer almak, geri kalmamak duygusuyla İstanbul yollarına düşenler, bilinen dünyanın son noktasına varmak, Atlas Okyanusu kıyılarına bir an önce ulaşmak üzere sefere çıkanlar gibi; düzenleyicilerin asıl maksatlarının ne olduğunu bilmeseler de, ne için ne şekilde kullanılacağına bakmadan asli maksat ve asil duygular içinde Selahattin Eyyubiler’in Kılıçarsanlar’ın bağlı olduğu ana menbağadan beslenip, ona bağlı kalan insanlar yüksünmeden Çağlayan’a koşuyorlardı.

Öyle ki, üç kişinin bir araya geldiğini, beş kişinin kapalı mekanlarda zorla buluşmalarını büyüterek vermelerine rağmen miting sonrası; kimi kanallar görüp es geçse de, kimi gazeteler küçük haber olarak verse de onbinler Çağlayan’da idi.

Bu millet, Çanakkale’de hangi kavramlar için direniyorsa, Çağlayan’da da aynı ruhla dikiliyordu.

Şehir susmuş,yürekler; Kudüs’ün ifade ettiği anlamla yüklü ritimlerle atıyordu.

 
Toplam blog
: 40
: 874
Kayıt tarihi
: 06.07.06
 
 

Hayata Elektronik teknisyeni olarak başlayan Çavdar, her kim  ne hal üzere gördü ise  öyle bilini..