Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Şehirde bir Pazar günü

Şehirde bir Pazar günü
 

Modernlik, en kestirme tarifle, tekniğin ve bilimin, yeniliklerinden yararlanmak, demektir. Modern bir şehir dediğimiz zaman, geçmiş dönemlerdeki imkansızlıklardan sıyrılarak, günün gelişmişliğine ayak uydurmuş, kolaylaştırıcı, güzelleştirici, rahatlatıcı donanımlarla insanlara ve topluma sunulan hizmetlerle çağdaşlığı yakalamış bir kent akla gelir.

Millet olarak bu tariflere biz çok takılırız. Şimdi elinize mikrofon alıp sokağa çıksanız, görürsünüz ki herkesin bir modernlik anlayışı var.

Şahıslar farklı düşünüyorlar da kurumlar, aynı noktada buluşuyorlar mı sanki. Hayır, onlar da nedense modernliği hep farklı anlamışlar, farklı uygulamışlardır.

Dün bir nikâh vesilesiyle ilk kez Küçükyalı Evlendirme dairesine gittim. Havanın ne kadar bunaltıcı sıcak olduğunu söylememe gerek yok. Bize Bostancı durağından biraz yürünerek gidilebileceği söylendiği için yürüyoruz. Fakat bayılmamak için de kendimizi zor tutuyoruz.

Neyse vardık. İçeri girdiğimizde bizi serin bir hava karşıladı. Klimalar düzenli şekilde binanın her yerini serinletmişti. Birkaç tane nikâh salonu, tebriklerin kabul edileceği düzenli mekânlar, binanın gerçekten modern bir anlayışla düşünülerek yapıldığını gösteriyordu.

Aynı sıcak ve bunaltıcı havanın içeride de devam ettiğini düşünmek istemiyorum. Bu dayanılmaz bir eziyet olurdu.

Geçmiş yıllarda belki havalar bu kadar sıcak değildi ama, daha basık ve küçük salonlarda, insanlar herhalde bugünkü şartlardan daha çok zorluk çekiyorlardı. İşte bugünün şartlarına göre dizayn edilmiş ve soğutulmuş bu salon bana göre modern bir salondu.

Yukarıda belirttiğim gibi binanın içinde birkaç nikâh salonu var. Hepsine ayrı isim verilmiş. Oklarla nereye nasıl gideceğiniz belirtilmiş. Bunları da yine modernlik olarak görüyorum ve takdir ediyorum.

Gelin, damat, şahitler ve nikah memurunun oturduğu sahnenin arkasında dev bir bilgisayar ekranı var. Evlenen çiftlerin adları burada yazılı. Belediye başkanının tebrik metni de ekranda. Bunlar da çağdaş görüntüler.

Birden bire yüksek sesli bir müzik dolduruyor salonu… Herkes ayağa kalkıp alkışlamaya başlıyor. Anlıyorum ki gelinle damat geliyorlar. Bu olayı anons yaparak değil de bir müzik sesiyle duyurmak da modern bir anlayış olabilir. Buna itirazım yok. Ama müziğin İngilizce oluşuna itirazım var. Bu çağdaşlık ve modernlik değil işte.

Canhıraş feryat eden müziğin sözlerini kimse anlamıyor. Sanırım içinde evlilik, düğün töreni filan gibi konuyla ilgili bir şeyler vardır elbette. Ama neden benim anladığım dilden, anadilim Türkçe’den değil de, kimsenin anlamadığı bir dilden seçilmiş bu müzik? Bunu modernlik veya çağdaşlık olarak algılayabilir miyiz?

Nikâh kıyıldı. İmzalar atılırkenki boşlukta yine aynı müzik girdi devreye… Gerçekten çok garip. Bizim aşkı, sevdayı, evliliği, kutsallığı, aileyi anlatan bir müziğimiz yok mu? Yoksa bir bestekârımız bu işi halledemez mi? 70 milyonluk Türkiye’nin evlatları evlenme merasiminde yabancı bir müzik eşliğinde mi imza atacaklar?

Neyse töreni bitirdik. Daha önce söylediğim gibi, yönlendirme levhalarıyla gideceğimiz salonu çok rahat bulmuştuk. İşimiz bitince elbette çıkmak üzere ayrılan öteki kapıya yöneldik. O da ne? Kapının üzerinde EXİT yazıyor… Her gün tahminen 30 civarında nikah kıyılan bu salonlarda kaç tane turist dünya evine giriyor ki, çıkış kapısında İngilizce olarak exit yazıyor. İşte bu da modernlik değil.

Tebrik faslından sonra bir hayli yorulduk. Gidip şöyle sakin ve serin bir yerde soğuk bir şeyler içelim diye düşündük. Hemen yan tarafta Çamlık Cafe diye bir yer var. Denize nazır güzel bir bahçe…

Çocukluğumda da buna benzer bahçeler vardı. Modernlik anlamında burada fazla bir yenilik gözüme çarpmadı. Sadece fiyatlar biraz çarpıyordu insanı ama, artık ona bir şey söylemek ayıp. Malum içtiğimiz meşrubatın değil de oturup seyrettiğimiz manzaranın parasını ödüyoruz ne de olsa..

Ama hiç değilse masalar daha temiz olabilirdi. Modernlik adına böyle bir yola başvurulabilirdi ama, garsonlar sadece çöpleri alıp nasıl olsa açık hava diye masanın üstüne güçlü bir üfürük savurarak temizlik yapıyorlardı.

Bunları kendinize dert etmezseniz Adalar’a karşı oturup çayınızı, kahvenizi, gazozunuzu yudumlamak gerçekten çok zevkli.

Biliyorsunuz sahil boyu deniz kenarında insanlar yürüsünler, bisiklete binsinler, gezsinler, dolaşsınlar diye özel bir şerit yapıldı. Yolların dışında kalan alanlar da yemyeşil çimlendirilmiş durumda. Bu da takdir edilecek güzel bir görüntü ve modern bir uygulama.

Ancak manzarayı bozanlar da yok değil. Mesela bir araba geldi durdu önümüzde. Herhalde birini bekleyecek. Olabilir. Flaşörlerini yakmadı. Eh o da olabilir… Sürücü arabadan çıktı volta atmaya başladı ve kaldırımlara tükürdü. Bu da olabilir mi? Olmamalı. Bu modernlik değil.

Bir başka vatandaş hazır yemyeşil çimenleri bulmuşken burada bir piknik yapmayı aklına koymuş. Piknik dediğin nasıl olur? Mangalla… O da yakmış mangalını, habire yelliyor. Bir duman bulutu rüzgarın da etkisiyle sahil boyu uzayıp gidiyor. Bu da modern bir görünüş değil.

Bir süre sonra kalktık. Otobüs durağına kadar bari bu sefer deniz kenarından yürüyelim dedik. Ne güzel banklar koymuşlar, insanlar otursun, konuşsun, sohbet etsin, yorulanlar dinlensin diye… Birkaç bankta öpüşen çiftler de vardı. Bunun modern bir tavır olduğu tartışılır belki ama, her bankın önündeki çekirdek kabuğu dağlarını da ben modern bulamadım.

Nihayet 2 numaraya binip otobüsle döneceğiz. Şu yeni alınan yeşil Mercedes otobüslerden biri geldi. Biliyorsunuz bunlar oldukça lüks yapılmış modern vasıtalar. İçlerinde klima dahil her konfor var. Bindik, fakat içerisi cehennem gibi sıcak. Ya klima çalışmıyor bozuk, ya da şoför çalıştırmaya gerek duymamış.

Neden derseniz, çünkü otobüsün bütün camları açık. Dışarıdan sıcak hava içeriye adeta hücum ediyor. Bizim insanlarımız maalesef klimanın çalışma sistemini bilmedikleri ve bu arada kendilerine özel, püfür püfür bir hava yaratmak için önünde bulundukları camı hemen açtıkları için klimanın etkisi geçmiş veya şoför kızıp kapatmış, bilemiyorum. Ama onların yüzünden biz maalesef terli bir yolculuk yaptık. Bu da pek modern bir görüntü oluşturmadı.

Giyimde de çağdaş ve modern bir kıyafet anlayışı elbette vardır. Buna karşı değilim. Ancak giyimiyle çağdaş gibi görüntü veren insanların, hiç de moderniteye uygun olmayan davranışlarda bulunduğunu görmüyor muyum, ben o zaman çıldırıyorum işte…

Ne zaman insan olacağız diye sabırla bekliyorum. Bizim kuşağın ömrü yeter mi pek emin değilim. Ama eninde sonunda olmak zorundayız değil mi arkadaşlar. Burada hepimize görevler düşüyor. Bıkmadan usanmadan insanları eğiteceğiz, onlara öğreteceğiz. Eğitim şart, eğitim şart…

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..