Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '08

 
Kategori
Deneme
 

Şehirden güz mektupları

Şehirden güz mektupları
 

Oturduğu sallanan sandalyenin ileri geri hareketinin çıkartmakta olduğu gıcırdamanın ritmik dokunuşları eşliğinde saatlerdir okumakta olduğu romana ara vermemek adına mıdır? bilinmez; kitabının sayfaları arasından dizine düşen kağıt parçasına sadece alelade bir bakış atmakla yetindi.

Ardından; "Yağmurun böyle çişeleyerek yağışını hep sevdim" diyerek ve gülüseme ile iç çekiş arasında bir hareket
dışında sanki o kağıdı hiç görmemiş gibi yaparak, okumakta olduğu kitabın lalettayin açtığı bir yerine tekrar yerleştirdi.

"Hele mevsim sonbaharken, karlar başlamadan hemen önce nede güzel yağarsınız" derken, parmaklarının ucunda az öncesine kadar tutuğu kitabını sandalyesinin hemen yanındaki okuma lambasının dibine, özenle bıraktı. Ve oturduğu yerden doğrularak, pencerenin önüde doğru bir kaç küçük adım attı.

Nefesi ile camda oluşturduğu buharı sillerken, Kasım'ın gelişiyle beraber tek tük dumanı tütmeye başlayan bacaların arasından şehrin sisli, gri silüettini izlemeye koyuldu.

Etraftaki binaların çatılarını görebilecek denli yüksek, sokaktan geçen vasıtaların plakalarını seçebilecek kadar alçak bir katta oturuyor olmanın avantajını kullandığı ve böylelikle şehri hakimiyeti altnda hissettiği bu dairenin en sevdiği yeri pencere kenarıydı.

Hele şehir trafiğinin en yoğun saatlerinin yaşandığı bu iş çıkışı vakitlerinde, telaşenin içinde olmaksızın o ritmi yakalayabilmeye bayılırdı o. Hatta bu yolla; dışarıda acımasızca her gün yaşanan kaosa dahil olmaksızın bu döngüden pay alıyor olmaktan adeta sadistce bir keyif aldığı dahi söylenebilirdi.

Kısa bir süre sonra, apartman kapısının hemen önünde duran taksiyi ve onun kendisine gelmesini beklediği
kişiyi getiriyor olduğunu fark etti.

Yıllar sonra...
Tam 23 yılın ardından aldığı o mektubun saklayan kitabına kaçamak bir bakış atarak kapıya doğru yöneldi...

O her bir kelimesinin imza olduğu isimsiz mektup...
O her kelimesini ezberlediği mektup...

"Kokunu, alabiliyor musun mısralarımda?"

" Sana olduğunu bildiğin o satırlar aralarından kokunu alabiliyor musun hala?" diye başlayan ve...

"Ya izlerini, takip ediyor musun orada?"

"İsminin gizli olduğu cümleleri tanıyabiliyor musun hala? demiyeceğim artık sana...

"Çünkü biliyorum ki; biliyorsun... g
özlerinin değdiği o yerlerde, hala sen varsın..."

"Biliyorum ki, hissediyorsun..."
diye devam eden...

Ve...
"Bilemediğimse; "sol yanında hala bir kalp, taşıyor musun?" diyerek son bulan o mektup...

O satırların yazarı bilmiyor olsa da; en az varlığındaki kadar yokluğundaki zamanlarda da, o ne çok şey olmuştu halbuki hayatında...



Sevgi ve ışıkla,
Ayna

17112008

Ayna


 
Toplam blog
: 268
: 1969
Kayıt tarihi
: 15.09.06
 
 

Var olan her oluş ve bozuluş hakkında gözlem, tahlil ve sonuca varma sürecindeki yolculuğumu, siz..