Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '08

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Şehirlerimizin bugüne taşınmış değerleri

Tam da, Istanbul’un en tarihi tepelerinden birinde uluslararası bir otelin, Bizans dönemi kalıntıları üzerine ek bina inşa ederek genişlemesinde, ihmal, usul hataları, kollama, kamu zararı var mıydı yok muydu soruları gündemimize düşmüşken bu başlık iyi oturdu.

“İyi oturdu“ demem bu başlığın neredeyse bir yıl öncesinde kaleme alınmış günlerden kalma olmasından.

Bir okuyan ve durup düşünen olur diye bir yıldır gidip gördüğüm şehirleri anlatıyorum ya. İşte bu yazıların “başka şehirlerdeki anılar” kısmı yazılalı bir yılı aştı aslında. Yaptığım, o anıları başlıklar dahil, güncel olaylarla tazeleyip size sunmak. Ama bu kez başlığa dokunmayacağım.

Gündeme cuk oturdu !

Bugün hoş bir raslantı daha oldu. Eski İstanbul’un el yapması resimleri ulaştı bana. Bilinen ana noktalar. Sultanahmet, Haliç, Piyer Loti, Boğaz, .....

Acıyla buruldu içim resimlere bakarken. Tamam yaşam gelişiyor, kentler büyüyor da, böylesi bozulma, yıkım yüreğimi dağladı. Tam da “Şehirlerimizin bugüne taşınmış değerleri”ni yazacakken gelmesine ne demeli!

İstanbul binyıllara meydan okuyan bir şehir. Toprağı eşsen tarih fışkırıyor.

Peki, bu binyıllardan bugüne taşıdığımız ne var diye sorsam?

Öyle kıyıda köşede sıkışıp kalmış, anca bilenlerin izini sürebildiği veya turist rehberlerine geçmiş anlı şanlı, pek bilinen eserlerden söz etmiyorum.

Gerçi onlara da “kalmış” demek daha doğru.
Korunmuş demek kimin haddine!

Koca camileri, sarayları, kaleleri, surları tarihi bütünlüğünü vurgulayacak şekilde çevresiyle koruyamamışken, ben de kalkmış tarihdeki yaşamın izlerini korumaktan söz ediyorum.

Yani şöyle doya doya, yeni yüzlü binaların saldırısına uğramadan, ama birkaç ev, 50m bir sokak değil, bir mahalle var mı örneğin eski İstanbul’u yaşatan ?

Hem de yıkılıp, dökülmemiş, viraneleşip mezbeleleşmemiş, inadına bakımlı, pırıl pırıl evleri, okulları, ibadet yerleri, dükkanları, kahveleri, ağaçları, sokakları, bahçeleri, kıyıları ile “korunmuş” bir mahalle var mı?

1990 başlarında Edinburg’a gitmiştim. Bir iki girişim sonunda elimdeki kitapçıkta kalburüstü oteller diye gösterilen yerlerde kalmamın imkansız olduğunu anladım. O yıllarda hala banyosu olmayan odalar gösteriyorlardı bana, hem de şehrin merkezinde. Bir köşede el yüz yıkamak için lavabo, bir yatak, o kadar! Tuvalet, banyo diğer müşterilerle ortak.

Mecburen zamanıma kıyıp Turizm Bilgi Noktasına gittim. Sıram geldi, beklentimi anlattım, bir yer buldular. Merkezden uzakta bir aile işletmesi, evin fazla odalarını kiralıyorlar.

100 yıldan yaşlı taş bir bina. O sokaktaki bütün diğer evler gibi, iki katlı bahçeli bu ev, ilk yapıldığı şekilde korunmuş. Bize göre, değeri olmayan eski binalar.

Tek yapılan, odalara banyo, tuvalet eklenmesi, yeni elektrik, su tesisatı falan. Bir köşede TV, karşısında bir şirin masacık, sıcak su düzeneği ve bolca çay, kahve... Küçümsemeyin çay, kahve ile su kaynatıcıyı. Gün boyu dolaşıp bitgin odaya gelince bir bardak çay ya da kahvenin yerini başka şey tutmuyor.

Herşey yasal, kayıt dışı bir durum yok. Aile bu işle geçiniyor. Edinburg övünüyor eski taş bahçeli binalarını yıkmayıp, 100 yıldan önce yapıldığı biçimde ve aynı sokaklarda, aynı bahçelerle korumuş ve günün gereklerine uygun yeni işlevler kazandırmış olmaktan.

Sadece bu köşesi değildi korunmuş olan. Karış karış gezdiğim şehrin, eski tek binasına dokundurulmamıştı sanki. Park bahçelere dokunulmadığını daha önce anlatmıştım.

Biz, batı batı diye gıpta edip duralım, aslında onlar bizdeki kadar zengin ve eski tarihe sahip değiller.

Anadolu onbinyıllık uygarlıklar beşiği ve biz üzerinde oturuyoruz.

İnsanlığın ilk yerleşimleri Anadolu’mda.

Belki ilk yazı, ilk antlaşma, ilk yazılı yasa, ilk su kemeri, ilk su tüneli, ilk kral yolu...

Geçtim yerin üstündekilerden, belki ilk ve tek yer altı kentleri...

Bunca uygarlığın harmanlandığı, mayalarının birbirine karışarak çoğaldığı o yaşamların izlerini silip atmada ne kadar da hoyratız!

1980’li yılların başlarında epey dolaşabilmiştim tarihi yerlerimizi. Özellikle güneyin gözde kimi yerlerini o günlerde görme, resimleme fırsatım oldu. Alt tarafı yıllık izinlerde yapabildiğim kadarıyla o da, yoksa usta işi belgelemeler yok elimde. O acemi işi resimler bile bakıp bugünle karşılaştırınca acı veriyor.

En iyi bildiğim kıyı beldemiz Alanya’dır mesela. 1980’den başlayarak neredeyse her yaz yolum düştü ve iki yıl öncesine kadar değişimini izledim. 1980’lerin de gözde uğrak beldelerindendi. Geleceğinde daha da fazla yabancı gezgin çekeceği biliniyordu o yıllarda.

100 yıl öncesini boşverin, bakın bakalım 1980’den ne iz bulacaksınız?

Haksızlık etmeyeyim. Alanya yöresindeki eski yaşamı, bir köy düğünü kurgusu şeklinde, alt tarafı 1, 5m2’lik bir canlandırma olarak Alanya müzesinde görebilirsiniz. Ateşte bulgur aşı pişiren kadın, sinide yemek yiyenler...

Pek sevdiğim bir canlandırmadır o köşe. Yanıbaşındaki bölümde ev içi mekanlarına, giysilere örnekler vardır. İşte Alanya’nın eski giysileri ve evleri tam karşınızda oradadır.

Bu güne taşımışız, var yani !

Istanbul’da da bölük pörçük izleri İbrahim Paşa Sarayın’da bulabilirsiniz. Yine aynı canlandırma yaklaşımı ile Osmanlı dönemi evlerinin içlerini görebilirsiniz. Ama sokaklar yoktur. Orası Türk İslam eserleri müzesidir, ama bildiğim başka bir müzemiz yok diğer yaşamları gösteren. Yapay bir örneklemini de yapmamışız.

Gerçekte olması gereken bu izlerin müze köşelerine tıkılması değil, şehrin dokusunda yaşatılarak korunması.

Yeni ihtiyaçlar doğuyor, eskileri korumanın hem gereği, hem de imkanı mı var!

Koruyup da turşusunu mu kuracağız!

Yık kardeşim eski püskü yerleri. Üzerlerine yepyeni, son moda yüzleriyle, dikey büyüyerek hem de, kuleleri kondurup başımızı göklere eriştirelim.

Bu arada bal tutan parmağını yalar, onca yık yaptan ilgilisine biraz düşer herhalde.

Baksanıza, bana bile pay düştü.

Şimdi korusalar tarihi, çevreyi falan, ne yazacağım ben!

 
Toplam blog
: 41
: 1621
Kayıt tarihi
: 29.05.07
 
 

Doğaya, sanata, spora, bilime ve ülkeme bağlı; doğruya, gerçeğe, akla yönelik; uluslara saygılıyı..