Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Şehirlerinde ruhları vardır geleceğe miras olarak bırakmamız gereken

Şehirlerinde ruhları vardır geleceğe miras olarak bırakmamız gereken
 

"Ankara Ankara güzel Ankara Seni görmek ister her bahtı kara


Başkent… Ankara… Büyük bir metropol.

Kalabalık olabildiğince…

İnsanlar… Binalar… Parklar… Bahçeler…

Trafikte oradan oraya karınca gibi koşuşturan araçlar…

Günden güne mantar gibi türeyen alışveriş merkezleri…

Alışveriş merkezleri, o büyük kompleksler.

Neredeyse adım başı bir alışveriş merkezi. Şehrin moderlenşmesine mi yardımcı oluyorlar yoksa göz zevkimizi mi bozuyorlar? Devası binalar. Bazıları demir, bazıları beton yığını, bazıları camdan inşa edilmiş. Gerek var mı bu kadar çok alışveriş merkezine. Durmadan inşaat halinde yolların sağı solu. Açılınca da hurra hücum ediyor kent ahalisi. Merak ediyorum bu merkezler açılmadan önce bu insanlar ne yapıyorlar, nerelerden alışveriş ediyorlardı? Ya da Allah muhafaza açılmasalardı, ne olacaktı?

Pek fazla gezecek görecek yeri olmayan Ankara için can simidi olarak mı düşünülüyor bu merkezler. Yoksa bu merkezlerin sırtından kimler, neler kazanıyor?

Küçük esnaf eridi gitti bu arada. Hali içler acısı. Aynı markalar hâkim birbirine benzeyen devası binalarda. Otopark sorunu da yok. Yok da vatandaşta da alım gücü yok. Mağaza çalışanları bir şeyler satmak çabasında. Para varmış yokmuş umurlarında değil satmaya çalışanın da almak isteyeninde. Kredi kartları var ya nasıl olsa. Sanki ödemeyecekler, bedava alıyorlarmış gibi.

Cazipler kışın ve yazın korunaklı bu binalar. Yazın serin serin geziliyor klimalı bu mekânlarda. Kışın ise sıcacık. Yağmur çamur yok ya da başınıza güneş geçme derdi.

Git gide ruhunu kaybediyor Ankara.

Ankara denilince, tarihi binalar unutuluyor sanki kentin özünü yansıtan. Bu binalarla değil de Atakule, Carum, Ankamall, Antares, Armada, Cepa, Outlet, 365, Arcedium, Galeria, gibi alışveriş merkezleri söyleniyor Ankara’nın gezilecek görülecek yerleri sorulduğunda.

İnsanlar buralarda alıyor soluğu. Geziyor dolaşıyor alamasa da bir şeyler. Yorulunca sağlıksız bir şekilde fast food tarzı besleniyor. Sinemaya da buralarda gidiyor. Sayıları çok küçük küçük salonlar, salonların arkalarında çift kişinin oturacağı kanapeye benzer sinema koltukları var. Tat vermiyor eski sinemalar gibi. Filmlerde çabuk tüketiliyor. Bir bakıyorsunuz gösterimde, bir bakıyorsunuz kalkmış bile.

Kendi içinde yaşıyor insanlar. En fazla aile bireyleriyle vakit geçiriyor. Kısır döngü. Konu komşu ziyaretleri bitti gitti. Vefa, sevgi yok kentlerde artık. Mıknatıs gibi kendine çekiveriyor insanları metropoller.

İyiye mi kötüye mi bu gidiş? Gelecekte daha da artacak binalar görünüşe göre. Çocuklarımıza nasıl bir kent bırakacağız? Kaş yaparken göz çıkarıyoruz misali. Bir şeyler inşa ederken içi boşalmış, tarihi dokusundan soyutlanmış bir kent mi yaratmaya çalıştığımız?

Yol kenarlarında açıveren papatyalar, gelincikler de olmasa. Bol yağan yağmurun etkisiyle dallardan fışkırırcasına kol veren yeşillikler sonra. Kaybolup gidecek yaşadığımız şehir canavar misali güçlenen binaların arasında. Yavaş yavaş bizi de yiyecek, bitiricek.

Nasıl bir kent bırakacağız cocuklarımıza durup bir düşünelim ve unutmayalım ki şehirlerinde ruhları vardır geleceğe miras olarak bırakmamız gereken.

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..