Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '09

 
Kategori
Güncel
 

Şehirleşmeden payımıza düşen: Sel vs.

Şehirleşmeden payımıza düşen: Sel  vs.
 

Doğa ana öğretiyor."İlla ki karayolu mu dediniz! Suyolu da var." Foto:Hürriyet


3. köprüyü anlattığım önceki iki yazıma eklediğim resimlerden biri İstanbul'u üzerine bindirilmiş beton yükü taşıyamayıp boğazdan kırılıyorken, sözde çözüm olarak, üzerine 3. köprüyle tutturuluşunu gösteriyor.

İkincisi ise, “Derelerimizden sonra boğazımızı da ıslah ettik, Allah'ın izniyle!” alt yazısıyla, betonlaştırılmış çirkin boğaz üzerine dizilmiş çokca köprü gösteriyordu. Boğazda yaptıklarımızın dere ıslahındaki hatalarımıza benzerliğine gönderme olarak yazmıştım o başlığı, ama o yazıda dere ıslahı yanlışlarımıza girememiştim.

Ben tam da 3.köprünün bütün TC üzerindeki olumsuz etkilerinin o yazılarımda değinmediğim boyutlarını belirteceğim bir yazıya başlamıştım ki, İstanbul'u sel bastı. Bu yazıyı yetiştiresiye Artvin’i de… Dere Islahını yazmak yine sonraya kaldı.

İstanbul dışında bulunduğum otelde izlenebilen TV kanallarından öğrendim olanları. TV’lerde dinleyebildiğim kişilerin hepsi de olanların özüne değinmiyordu. Sadece bir mimarımız “Heryeri betonlarsanız yağmur toprakla buluşamaz ve taşkın olur” dedi. Diğerleri, “Gecekondulara tapu, imar affı, 2B gereklidir ve bir şehrin sürekli büyümesi gelişmedir, …” şakşakçılığını sürdürdü bana göre. Kimi de, “Altyapı yetersiz”, “Afetle mücadelede zayıf kaldık.” falan gibi işin kolay vurulan boyutlarındaydı.

Geçmiş yönetimleri suçlamalar, yerel belediyelere suç atmalar, ad vermeler, helikopterle gezmeler, devlet gereğini yapacaktır demeler, dere yatağında yapılaşan halkın cezasını bulduğunu imalar, ....

Bunlar da siyasetçi bakışıydı. Neyse, ben “Takdiri İlahi” diyeni duymama mutluluğuna eriştim izleyebildiğim kadarında.

Duyduğum en müthiş tespit ise “ Doğal afetle yaşamayı öğrenmeliyiz” oldu. Kara mizah gibi!

Sen, doğal afeti davet et, sonra onunla yaşamayı öğret!

Sanki yıllardır kimse söylememiş, yazmamış; Sanki bu ülkede ilgili bilim dallarında yetkin hiç kimse yokmuş ve bu konularda hiç söz söylememiş, yol göstermemiş; Sanki yıllar önce hiç taşkın, sel olmamış; Sanki imar planları yapılırken bu gerçekler ortada yokmuş; Sanki imar planlarına halk imza atmış.

Daha güzeli: Sanki kaçak yapıları halk yıkmamış; Sanki kaçak yerleşmelere halk su, elektrik, tapu vermiş, yol yapmış, belediye kurmuş, otobüs koymuş, …

En beteri: Sanki devlet, olanları seyretmek ve bitenlere resmiyet kazandırmak için varmış gibi, hala devlet olmanın öncelikle o ülkenin geleceğini doğru planlamak ve öngörüleri doğru uygulamak olduğundan habersiz, eksik, sığ yorumlar dinledim.

İzleyebildiğim TV kanalları taşkının yıkım boyutunu magazin yaklaşımıyla işliyordu. Hiç can kaybı olmasa, onca felaketi heyecanlı film diye sunacaklar neredeyse. Odaklandıkları ise can kayıpları. 1-11-31-…

Ölüme kimin yüreği yanmaz!

Ölenlerimizin ailelerine sabır diliyorum.

Ancak kaybettiğimiz canlar yanında ekonomi, iş ve doğa kayıplarını ıskalarsak işte o zaman, ölen insanların mezarlarından adlarını silip “niyazi” yazmamız dürüstlük olur.

Bir önceki yazımın son bölümünü bir daha okuyalım şimdi, belki sıcağı sıcağına ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Ben yine size, İstanbul'u 3. köprülerle falan, daha da büyütmenin hala değinmediğim boyutlarını yazacağım. Söz!

***

Koskoca ülkede başka şehir mi yok? Peki bu kadar ayan beyan iken ne diye, illa ki, İstanbul büyümeli?

İstanbul'da bir felaket olsa (oldu ne yazık ki!), deprem, salgın hastalık, başkaldırı, yasa dışı örgütlenme, terör saldırısı, boğaz geçişinde bir patlama, …

Ne olur ülkenin hali? Bütün kaynaklar buraya yığılmış. İş, ticaret, sağlık, eğitim, yerleşim, finans, ekipman, yetkin insan kaynağı, nüfus, çocuklarımız, ...

Koskoca T.C.'ni dize getirmek ne kadar kolay. Dilim varmıyor ötesini söylemeye...

Bu kadar mı aptal olunur? Bütün yumurtalar aynı sepete konmuş, pamuk ipliği ile de bağlanıyor. Üç pamuk ipliği boğazımızda...

Hayır, bence bu kadarına cahillik, aptallık, ileriyi görememek, rant hırsı demek hafif kalır. Bu düpedüz cinayettir !

T.C. devletinin gelecek nesillerine karşı işlenmiş, planlı ve kasıtlı bir cinayet!”

***

Eğer yetkililer rant hırsına, yandaş baskısına, oyla maskelenen siyasi gücün sağladığı kazanımlar önünde secde etmeye devam ederlerse bu sadece başlangıç.

Ve siz yurdum insanları!

Oy verip, asıl iken esir olan yurttaşlarım!

Siz de, tam gaz, arabanıza kuş kaka yapmasın, eviniz dükkanınızın etrafında toz, çamur, süpürülecek yaprak olmasın; Binanızın önü, yanı açılsın da binanız göze görünsün diye var olan ağaçları kesmeye, her yeri betonla kaplamaya devam edin. “Yan mahalle 25 katlı, bize de kat versinler” deyin, tek bir toprak parçası bırakmayın çevrenizde. Heryere bina yapın, taşyol yapın, taşbahçe yapın.

Sonra, misal 150katlı, devasa kulelerinizle, gururlanın, sevinin, övünün.

20-25 katlı, dipdibe taş binaları, ortalama yarım milyon sayarak hem de, ev, işyeri diye kapış kapış satın alın ki yapsatçı kurumlar heryeri betonla kaplamaktan zarar etmesinler, tersine betonlar arasına kule dikmeyi modernlik diye reklam etmeye devam edip kolay kazanç sağlasınlar.

Yeni yerleşim konsepti seksi reklamlarıyla şehrin merkezinden çıkarılıp, kent kenarlarına kovulmanıza hiç ses çıkarmayın ve işe, okula falan gitmek için, trafik keşmekeşinde hem de, günde 3-4 saat yolda harcamaya eyvallah deyin ki, şehir merkezlerinin yeniden yapılandırılmasının rantı aklını başından alsın kimilerinin.

Küçücük semtimizin onlarca AVM'si oldu, yüzbilmem kaç katlı, bilmem kaç tane kulemiz var (size ne ise) diye prestijli rüyalarda medenileştik, geliştik sanın ve o yoğunlukta komşunuz evler olmadan, iş, ticaret, v.b. karmakarışık yerleşim içinde konutunuzda yaşayamayacağınızı, mahallenizde gezemeyeceğinizi anlamayın.

Bu yağmadan bana da bir pay düşsün hele, ben de doldurayım kesemi deyin ve görmeyin, duymayın, bilmeyin, düşünmeyin, sormayın, okumayın, öğrenmeyin ve asla karşı çıkmayın!

Ve bütün bunlara yasal yol açanlara oy verin.

Her seçim döneminde, hiç birşey olmamış gibi, gene oy verin, gene oy verin.

Vee bu talandan payınızı bekleyin!

Payınıza düşen bu!

Şimdilik!

 
Toplam blog
: 41
: 1621
Kayıt tarihi
: 29.05.07
 
 

Doğaya, sanata, spora, bilime ve ülkeme bağlı; doğruya, gerçeğe, akla yönelik; uluslara saygılıyı..