Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Nisan '08

 
Kategori
Haber
 

Şehit Piyade Binbaşı Ercüment Türkmen, Şehit Er İdris Polat, Şehit Onbaşı Murat Doğru

Şehit Piyade Binbaşı Ercüment Türkmen, Şehit Er İdris Polat, Şehit Onbaşı Murat Doğru
 

"Şehit Piyade Binbaşı Ercüment Türkmen'in babası Rasim Türkmen, oğlunun şehit olduğunu öğrendiğinde takım elbisesini giydi, kravatını özenle taktı. Kendisine oğlunun şehit düştüğü haberini veren asker ve sivil görevlileri bekledi." (Hürriyet 26.04.2008)

Şehit Piyade Binbaşı Ercüment Türkmen'in babası Rasim Türkmen kendisini ziyarete gelenlere şunları söyledi: "Şimdi benim oğlum şehit oldu. Ama O, fiziki olarak öldü, ruhen biz onu şehit olarak biliyoruz. Ve ben de şehit babasıyım şu anda. Vatan sağ olsun!.. Herkesin; herşeyin içinde bulunduğu "Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi"ni okuyarak yorumlamasını istiyorum. İki gün önce oğlum ile görüştüm. Oğlum kesinlikle askeri konularla ilgili birşey anlatmaz; evde bahsetmezdi. Vatan sağolsun!.."

Şehidimizin eşi Çağla evinin ocağının direğinden mahrum kaldı; henüz on üç yaşındaki kızı Ceren babasız kaldı. Beş yaşındaki oğlu Doruk; büyüdüğünde babasını hatırlayamayacak. Yıllardır bu acıları yaşıyoruz; ateşin en çok da düştüğü yeri yaktığını bilerek!..

Gazetelerden öğreniyoruz ki bölücü terör örgütü bir ayda iki ton patlayıcı kullanmış. Arkasındaki kalleş destek bu kadar büyük boyuta ulaşmış.

Şehit Er İdris Polat'ın terhisine on beş gün vardı. Şırnak'ta, Cudi Dağı Bölgesi'ndeki operasyonda ağır yaralanan Jandarma Er İdris Polat kurtarılamadı. Şırnak Asker Hastanesi'nde şehit oldu.

Şehit Jandarma Er İdris Polat'ın Niğde'nin İlhanlı Mahallesi'ndeki babaocağı, şehit haberinin duyulmasının ardından taziyeye gelenlerin akınına uğradı.

Şehidimizin annesi Mukaddes Polat bitkindi...

Şehidimizden geriye bir eş ve üç yaşında kızı kaldı. Şehidimizin eşi Sahre Polat: "Ben onunla daha vedalaşmadım. Onu nereye götürüyorsunuz?!.." diyerek hiç durmadan ağladı. Şehidimizin üç yaşındaki kızı Yağmur da büyüdüğünde babasını hatırlayamayacak. Yağmur, dedesi Muammer Polat'ın kucağındaydı; dedeyse gözyaşları içindeydi...

Şehit Onbaşı Murat Doğru, annesine on beş gün önce yazdığı mektupta "Şehit olursam tabutuma sarılıp ağlama!.." diye yazmış.

Şehit Onbaşı Murat Doğru, şehit olmadan bir gün önce babası Ali Doğru ile telefonla görüşmüş. Şehidimizin evinde gözyaşı sel olurken, askere gitmeden önce arkadaşları ile birlikte köyde düzenlenen; Konya'nın Ilgın İlçesi'ne özgü geleneksel çetnevir denen eğlenceden kalan fotoğraflar anı olarak kaldı.

Şehidimizin annesi Ayşe Doğru: "Oğlumla ben de telefonla konuştum. Durumunun iyi olduğunu söyledi. On beş gün önce gönderdiği mektubunda "Ben şehit olursam al bayraklı tabutumun üstüne sarılıp sakın ağlama" diye yazmıştı. Damatlık elbisesini giyemedi oğlum. Vatan sağolsun!.." dedi. Şehit Onbaşı Murat Doğru'nun akrabaları; "Şehit olacağı içine doğmuş, annesine gönderdiği mektupta ağlamaması için mesaj vermiş" yorumunu yaptılar.

Şehit Onbaşı Murat Doğru askere gitmeden önce berber kalfalığı yapıyordu.

Bu şehitlerimizin acısı üzerine yeni acılar eklendi: "Uludere'de mayınlı tuzak: iki şehit" (Hürriyet 26.04.2008)

Devlet Bahçeli önceki gün ne demişti: "Bugün, terörden beslenerek masumane istekler olarak meşrulaşma eğilimi gösteren bölücü talepler olan "Federasyon, ayrı bayrak, ayrı eğitim dili, ortak kurucu halk, çokluklar devleti ve hatta ayrılma tehditleri" gibi ihanet kavramları, karşımızdaki tehlikenin boyutlarını algılamak açısından yeterlidir..."

Vatan yazarı Yiğit Bulut'un 23.04.2008 tarihli "Utanmayan varsa beri gelsin!" başlıklı yazısının son bölümü şu satırlarla bitiyor: "Not: Bu yazıyı yazdığım saatte gelen son dakika haberi;"..PKK tarafından Şemdinli, Aktütün köyü kırsalına döşenen mayının patlaması sonucu, Uzman Çavuş Bekir Atacan, Piyade Onbaşı Habip Özkaya, Piyade Çavuş Tuncay Özdemir şehit oldu..." "...Eli şeyinde" Anıtkabir'i ziyaret eden "Barosso" denen "?'e" soruyorum; "Bu mayın ne marka biliyor musun?" Elini şeyinden çekip düşünmeye vakit bulamadıysan ben söyleyeyim; Avrupa malı!"

Türkiye kaç cephede savaşıyor; artık geç kalmadan anlayabildik mi ve cephe gerisi nasıl acaba?!.. Atatürk'e göre cephe gerisi nasıl olmalı, bir de onu yazayım:

"Bilirsiniz ki, kavga demek, savaş demek iki ulusun, yalnız iki ordunun değil; iki ulusun bütün varlıklarıyla, bütün elindekilerle, bütün iç ve dış güçleriyle birbirinin karşısına çıkması ve vuruşması demektir. Bunun için, her Türk'ü cephede bulunan ordu kadar bu savaşla, candan gönülden; gündelik işi gücü imiş gibi ilgilendirmeliydim. Türk'üm diyen her insan, yalnız düşman karşısında değil; köyünde, evinde, tarlasında bulunanlar da silahla vuruşan savaşçı gibi, kendini ödevli bilerek bütün varlığını bu savaşa bağlamılıydı. Bütün iç ve dış varlığını yurt savunmasına vermeyi savsaklayan veya hafife alan milletler, savaşı gerçekten göze almış ve başarabileceğine inanmış sayılamazlar!.." (Bugünün Diliyle Atatürk'ün Söylevleri/Behçet Kemal Çağlar-Sakarya Zaferi Üstüne-Eylül Sonu 1922)

Milli bir seferberlikle milletimizi; tarih bilinci, milli birlik ve beraberlik ruhu ile bu terör belasını bitirmeye yöneltmeliyiz. Ardahan'dan Edirne'ye vatanı ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğumuzu dosta düşmana göstermeliyiz...

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..