Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '10

 
Kategori
Güncel
 

Şehitler ölüyor, biz seyrediyoruz!

Şehitler ölüyor, biz seyrediyoruz!
 

Resim: Milliyet


Bir tarafta uzun süre mecliste PKK’nın sözcülüğünü yapan Ahmet Türk’ e yapılan saldırıyı kınayan bir başbakan, bir tarafta şehit cenazesine katılmaları için bakanlarını görevlendiren bir başbakan?

Sormak istiyorum, ihanete uğrayan ya da uğradığını düşünen bir şairin sevdiğine sorduğu gibi…

Kaç kişisiniz siz Sn: Başbakan. Ya da kaç kişilik.

Öyle bir ikilem, inanılması öylesine zor bir davranış ki sergilediğiniz, izlediğimiz, izlemek zorunda kaldığımız aklımız almıyor. Burnuna yediği darbeden sonra bizzat siz ve bakanlarınız tarafından aranan bu kişilik, zat; yargılandığı son davalardan birinde savcının ıslarla; “PKK terörist bir örgüt müdür sorusuna” evet PKK terörist bir örgüttür, ya da hayır değildir diyemeyen, bin dereden su getirerek lafı ağzında geveleyen bir şahıs, zat bu. Siz PKK’ ya terörist bir örgüttür diyemeyen bu şahsı arıyorsunuz. Yani askerlerimizin vurulmasında birinci derecede etkili olan törörist örgütün başına terörist diyemeyen zatı.

İkilemde kalıyor tabii bu durumda insan ve soruyor, sormak istiyor doğal olarak.

Sahi… Siz kaç kişi ya da kişiliksiniz Sn: Başbakan.

Üstüne bir de bir devletin, bir hükümetin başı, başbakanı, yani topluma önderlik etmesi, önder olması gereken siz, “verilmesi gereken bir savaş varsa eğer”! önce kendi oğlunuzu askere göndermesi gerekirken, oğlunuz gemiciklerde yan gelip yatıyor, askerlikten kaytarıyorsa...

Yalnız siz değil tabii. Etrafınızda ensesi biraz kalın, kabarık olan kim varsa aynı şeyi yapıyor, oğlunu, torununu, eşrafını özenle ve fersah fersah askerlikten kaçırıyor, onlara bu fırsat veriliyorsa...

Oysa teröre, oysa ihanete (!) karşı bir savaş veriliyor, mücadele ediliyor, siz de bunu deklare ediyorsanız bu ülkenin başbakanı olarak, o zaman en başta sizin önderlik etmeniz, başta kendi oğlunuzu askere göndermeniz gerekmez mi?

Tıpkı ulusal kurtuluş savaşında, cephelerde milletinin önünde hiç durmadan yürüyen ulu önder Atatürk gibi…

Hani uğruna şehitler verilmiş, Habur’ da, PKK’ yı karşılama töreni sırasında posteri ile birlikte, ulusal bağımsızlığın simgesi olan bayrağımızı, teröristleri kışkırtmamasın diyerek indirildiği söylenen ve renginin gizeminde binlerce şehit kanı olan al bayrağımızın kazanımında milyonlarla birlikte adı geçen, emeği olan o eşsiz lider, ulu önder Atatürk gibi…

O böyle yapmazdı. O vatanına karşı hain emeller içinde olanlarla işbirliği yapan bir iki çapulcudan korkmaz, olanlara bu denli yüz vermez, taviz vermezdi.

Eğer bizimle birlikte yaşamak istiyorsanız, işinize geliyorsa aynı bayrak altında yaşamak, şartlar şu, koşullar bu. Tıpkı Türkiye’min dört bir yanında yaşayan vatandaşlar gibi buyurur bizimle birlikte yaşarsınız. Beğenmez, istemez iseniz de, bildiğiniz, istediğiniz, yere kadar yolunuz var, derdi.

Çünkü devlet adamlığı, vatanın bölünmez bütünlüğü ve bağımsızlığı bunu, böylesi bir dik duruşu, kararlığı gerektirir. Oradan alınacak birkaç oy uğruna pazarlığı değil.

Onun için değil bakanlarınızı, komple kabineyi toplayıp gelseniz benim nezrimde değerli ve inandırıcı olamazsınız. Yüreği yanan yüzlerce annenin yüreğini soğutamazsınız.

Bu devran da böyle gitmez. Gidemez! Gitmemeli! …

Eğer çatlarsa anaların sabır taşı, kabarırsa yüreği, evliya olsanız kar etmez, duramazsınız önünde. Yıkar geçer bentleri ki; sabırlar son kertesinde.

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..