Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Şehitlik ve "cünuplük" üzerine...

Şehitlik ve "cünuplük" üzerine...
 

internetten alınmıştır


Bizim ülkede en büyük cehalet alanı nedir, sorusunun cevabı tektir; Din!... Evet, bu ülke insanı, özellikle de az bucuk okumuş ama kendini tüm yazılı kaynakları yutmuş zanneden sözümona "aydın" takımı tam bir din cahilidir.

Bilmedikleri, bilmek de istemekdikleri din alanında, bilenleri küçük görmek, din bilgisini trafik bilgisinden daha basite indirgemek gibi çekilmez bir huyları da var bu kerameti kendinden menkul aydınların...

Bu yazı bir kaç gün öncesinin gündemi ile ilgili... O gün bilgisayar başında olmadığım için yazamamıştım... Ama yazmadan da edemedim.

Efenim, Kanal 7'de (tepkilerin yoğunluğunun kanal adı ile de ilgisi vardır, dikkat edelim) program yapan bir hoca Döngeloğlu (hocaların kimliğinin de "aydın" tepkisinde rolü büyüktür) Önden Gidenler adlı programında şehadet ve cenabetlik üzerine İslam tarihinden bir örnek veriyor.

Şehitlerimizin geldiği, şehitlik üzerinden duyguların kabartıldığı günlerde, bu hoca televizyonda, ashaptan Hanzala (ra)nın hikayaseni anlatarak, cenabet olması durumunda bile askerin şehid olacağını ifade ediyor...

Ama, gelen tepkiler, sanki hoca, asker cenabet halinde şehit olmaz, demiş gibi büyük ve çoğu izan ve insaftan yoksun tepkiler...

Buradan açığa çıkan gerçek şu ki, bu ülkenin "Müslüman aydını" cenabetlik konusunda bilgi sahibi değil... Yani hangi durumda cünüp olunur ve bunun fikhi gereği nedir, bizim önüne gelen her konuya yorum konduran "okumuş cahil"lerimizin bilmediği bir mevzu...

Belki de konunun "cinsellik"le doğrudan ilgili oluşu nedeniyle, aileler, okullar insanlara bu konuda yeterli bilgi vermiyor... Oysa, çocuk büluğa erdiği günden itibaren cünüplüğün ve bunu gideren güsül abdestinin kurallarını öğrenmeli ve uygulamalı...

Buluğ çağına ermiş yani cinsel dürtülenme sonucu menisi gelen bir genç, bu dürtülenme rüyada bile olsa cenabet olmuştur ve imkan ölçüsünde sabahleyin güsül abdesti almalıdır.

Bilinçli ailelerde bu bilindiği için, eskiden bizim evlerimizde, her sabah sobanın üstüne bir güğüm su konulurdu... Bu, evin gencinin rüyada ihtilam(cünüp) olması halinde bu suyla güsl abtesdi alması içindi...

Bugünki şartlarda elbette işler daha kolay... Çoğumuzun evinde, her daim sıcak su mevcut... Ama eğer olmayanlar varsa, tıpkı bizim büyüklerimizin yaptığı gibi yapmalılar...

Gençler, rüyada ihtilam olmayı bile suç ya da ayıp sandığı için bunu  aileye söylemeyebiliyor, bu durumda da gün boyu cenabet gezebiliyor... Ben lise arkadaşlarımın bu anlamda çektikleri psikolojik sıkıntıyı hatırlıyorum... Dediğim gibi şükür ben bunları yaşamadım.

Gelelim, cephede düşmanla savaşan askerlerimizin durumuna... Diyelim ki, asker rüyasında ihtilam oldu, ertesi sabah da banyo yapmaya fırsat bulamadan cepheye koşmak zorunda kaldı ve şehadet  şerbetini içti... Bunun dini hükmü nedir?

Bu sorunun bile bazılarına anormal gelmesi, ne yazık ki kendilerinin dini duruşlarının anormal oluşundandır... İnanmış bir mümin bunu önemser... Adam, cenabetlik kaygısıyla adım bile atmaktan çekinebilir...

Tam burada konuyla ilgili bir kaç tarihi anektod daha nakledeyim: Kayseri'nin ulu camilerinden biri Selçuklu sultanlarından Hunat Hatun'un yaptırdığı camidir... Bu caminin hemen yanında da bir hamam bulunmaktadır... Bu hamamın hikayesi şudur:

Hunat Hatun, caminin yapım çalışmalarını izlerken, bir işçinin hareketleri dikkatıni çekiyor... Bu adam, temellere konacak taşı yerinden alıp cami duvarına kadar getiriyor ama duvara koymadan geri götürüyor... Bunu sürekli yaptığını görünce Hunat Hatun bu işçiyi çağırtıp yaptığının nedeni soruyor.

İşçi, utana sıkıla Sultana yaptığının nedenini söylüyor: Uykusunda ihtilam (cünup) olduğu için, cami temeline cünüp cünüp taş koymak istemiyor, bu nedenle de aynı taşı götürüp getiriyor.

Bunun üzerine Hunat Hatun, cami inşaatını durdurup hemen hamam yapılmasını emrediyor... Bugün bu hamam hala faaliyetini sürdürür Kayseri Hunat camiinin yanında...

Bu tarihi anektottan dah güncel olanına geçelim: İzmirde öğretmenlik yaptığım okulda dinle imanla pek de işi olmayan bir arkadaş bir anısını anlatmıştı: Bu arkadaş çocukken köyünün dağlarında koyun güdüyor... Uykuya vardığı bir esnada ihtilam oluyor... Mevsim kış ve hava çok soğuk...

Bu arkadaşa cenabetlik anlatılırken, "cenabet insanın bastığı yerden ot bile bitmez" gibi bir abartılı cümle öğretildiği için, o karda kışta derede yıkanıp temizlenmek zorunda kalıyor... Tabii, hasta olmak pahasına...

Bu arkadaşa, bu yaptığının yersizliğini, esasen asıl olanın insanın sağlığını koruma görevi olduğunu, böyle olumsuz durumlarda(ya da su bulunmadığı ortamda) güsl yerine teyemmüm denen bir kolaylık bulunduğunu anlattım... Ama, arkadaş bunları öğrendiğinde çoktan elli yaşını geçmişti.

İslam inancında güsl abdesti almak önemlidir... Ama, bunun da ruhsatı ve kolaylıkları vardır... Askerlik gibi zor zamanlarda, eğer suyla güsl mümkün değilse toprak üzerinde teyemmüm( elleriyle toprağa vurup vücudu sıvazlamaktan ibarettir) imkanları vardır...

Hele de savaş mevzu bahisse... Ve askerimiz şehadet şerbetini içmişse... İşte burada söz konusu hoca, İslam tarihinden Hanzala(Allah ondan razı olsun) nın öyküsünü anlatarak, cenabet olarak şehit düşmüş kahramanları melekler yıkar diyor... Peki, bu kötü bir şey mi?...

Diyelim ki, sen "cünüplük" mevzusunu önemsemeyen birisin... Hatta, buna inancın bile yok... Olabilir... Ama o cephede düşmana karşı duran asker de senin gibi mi sanıyorsun?... Bu ülkenin çocuklarının çoğu bu konuyu önemser hatta abartılı bir şekilde önemser... O halde bazı doğruların anllatılmasında ne sakınca olabilir?

Bu ülkede, lüzümsuz  konular açan hocalar, kendine göre din icaden hocalar, arkasına ABD'ye yaslayıp ülkeyi idare etmeye çalışan hocalar, dinin içini boşaltıp kolaylıkçılık yapan hocalar, televizyon ekranlarında çengiler düzenleyen hocalar... vardır.

Ancak, dinin hakikatlerini insanlara anlatan, onları cahil oldukları en önemli konuda aydınlatmak isteyen hocalar da vardır... Topyekün hocalara saldıranlar şunu bilsinler ki, onların asıl niyetinin hocaya, hacıya saldırmak değil, doğrudan dine saldırmak olduğunu artık bu ülkede herkes biliyor.

Sonuç; Allah için, din için, millet ve memleket için şehadet şerbetini için kardeşlerimiz hangi hal üzre olurlarsa olsunlar melekler tarafından büyük bir lütuf ve itibarla karşılanırlar... Bu yüzden Peygamber Efendimiz(a.s) bir hadisinde: "Ahiret mutluluğuna eren hiç bir insan tekrar dünyaya dönmek istemez; ancak şehit olanlar ister ki, tekrar terkar şehit olup şehadet anındaki o doyumsuz mutluluğu tekrar yaşasınlar"

Şehadet'in, şehitliğin kendisi de zaten "dini bir terimdir"... Dini olmayanın şehadeti de olmaz... O halde bırakın şehit düşmüş çocuklarımızın durumunu biz düşünelim.

Biz yani dine de şehadete de, cenabetliğe de, güsül abdestine de inanmış müminler!,,,

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..