Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Temmuz '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Şehrimde olmak; tam anlatamasam da...

Şehrimde olmak; tam anlatamasam da...
 

Hoşbuldum..


Geç yatılan gecenin sabahında erkenden kalkmış ve üç yüz elli kilometre boyunca direksiyon sallamışsanız, yoruluyorsunuz ister istemez ve akşama erkenden uyuyorsunuz; tıpkı dün gece benim yaptığım gibi.

Cuma gecesi geleneksel uğurlama yemeğim; “nohutlu pilav”dan sonra ki bilenler bilir; pilav tavuk suyuna yapılıp etler de üzerine konulacak, kardeşimin evine geldiğimde tek yapmam gereken bir an önce yatmaktı. Sabah kalkabildiğim en erken saatte yola koyulmayı düşünmüştüm çünkü. Ama anlık ileti sohbetim ve sonrasındaki duygu dalgalanmalarım uykunun kollarına bırakmadı bir türlü. Tam bir kum tanesi gibi; hani dalgaların kıyıya durmadan çarptığı o noktadaki bir kum tanesi nasıl her dalgada usul usul yerinden oynar; bir ileri bir geri ama mutlu mutlu, ben de öyle, dalgalanmalarımda uyuyamadım. Tek fark, ben “mavi” bir kum tanesiydim.

Uyandığımda canım sadece tembellik yapmak istedi. Yok, dün sabahı değil, bu sabahı; şehrimde, evimde uyandığım sabahı diyorum. Dün gece de yatmadan hemen önce, son anda, tam umudu kesmiş yatmaya hazırlanırken, anlık ileti sohbetinin o kendine has sesini ve en altta koyu mavi rengini görünce, uykum açılıverdi. Ve sohbet sonrasında aklımda ve yüreğimde kalan güzelliklerle; mavilerle yeşillerle uyuyakalmışım. İyi de, ben bu anlık ileti sohbetini hiç sevmiyordum ki!..

Canım tembellik yapmak istedi evet; saat sekiz bile olmamıştı; bir pazar sabahı için henüz çok erkendi. Öylece uzandım koltuğa, televizyonda bir müzik kanalı açtım. İletilerim gelmiş; müzik eklerinde rengârenk güzellikler vardı; televizyonu kapatıp onları dinledim. Zamandan kazanmak için, çamaşır attım makineye bir ara; tatil sonrası yapılması gereken ilk işlerdendir bilirsiniz, sonra kahvaltılık olmadığı aklıma geldi. Dün Ölüdeniz’den ayrılmadan önce aklıma gelseydi, anneme ve kız kardeşlerime kahvaltılık bir şeyler de ısmarlardım. Eve geldiğimde hazır olsun diye zeytinyağlı dolma, zeytinyağlı börülce, kızartma… yaptırmışken kahvaltılıkların lafı mı olurdu? Annem pazar alışverişimi de yapmıştı, nasılsa araba ile gelecektim, yumurta vardı ama peynirim eksik kalmış. Bir dahaki sefere onu da unutmayayım. Sırf bu yüzden sabah alışverişe gitmek biraz zor geldi ya neyse, taze ekmek de iyi olurdu, gittim Tansaş’ıma, eksik olan birkaç şey daha vardı, aldım geldim.

Çay koydum ocağa, aaa, anlık iletimde günaydınıma yanıt gelmiş. Çayın suyu kaynaya dursun, biraz pazar sabahı sohbeti fena olmazdı derken, balkonumu yıkayıp kahvaltıya oturduğumda saat on bire geliyordu. Hiç umursamadım. Evlat da uyuyor daha. Yapılacak işler var ama sabahın bu dinginliği ve sessizliğinde güncemi yazıp sizlere merhaba demek; mavilerimi bulaştırmak en iyisi olacaktı. Ben de öyle yaptım. Aslında yazılacak bir sürü güzelliklerim var, dün evin girişi bavul ve çantalarla doluyken çıkıp geliveren Şevketim arkadaşım gibi ama hangi birini yazayım bilemedim. Ben de bugünden başladım. Bugün bile eksik kaldı bir sürü şey; alışverişe giderken bana tatildeymişim duygusunu yaşatan cırcır böceklerinin sesini… yolun ortasında, yeşil alandaki çınar ağaçlarının yeşilinden yansıyan mavileri… şehrimin havasında, sallana sallana yürürken mırıldandığım “bana esmeyi anlat” şarkısını… Tansaş’taki kızla iki laf edişimizi… dönüşte köşedeki simitçiden boyoz alışımı… az ilerde sağdaki marketin sahibi ile “hoş buldum”laşmamızı… Anlatamadım ya olsun.

Sevgiler, Körfez’imin mavileriyle.

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..