Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Şehrin yarım kalmış şarkısı

Şehrin yarım kalmış şarkısı
 

boş salıncak...


Bu şehrin her bir metrekaresinde saklanıyor benim hem yüzüm hem de yüzümden ayrı yüzsüzlüğüm. Hem kendi kaçışlarımın yakalanışıyım, hem de saklambaçlarımın baş ebesi…

Çocuktuk… Ben öğle uykularında saklardım düşlerimi, kimdi bilmiyorum hayal meyal hatırladığım, kırmızı tişörtlü, yeşil gözlü çocuk. Hep bir yer bulurduk bahçeyi keşfederek, çocuksu mutlulukla kaçıp kovalardık kelebekleri. Çimenlere basıp, bazen de caddeye çıkıp bakkala giderdik. Şimdi o bu şehirde başka hayatların mücadelesinde, ya da kimbilir o da bu çocukluğu hatırlayıp gülümsüyor.

Bu şehir sanal muhabbetlerin tutsaklığında. Oysa ben benimle konuşuyorum, karşımdakini bilemeden, kendi istediğim cevaplarla kendi ruhumu doyuruyorum. Sanal dünya… Nereye gidiyoruz? Gözlerimize bakmadan, aynı havayı aynı anda soluyamadan, dostumuza sarılamadan gidiyor dünya. O da bilmiyor nereye doğru gittiğini, sebepsiz, sanallıkla dolu bir yolculuk… Bu sanallık öldürecek bizi, sanalsızlık bizi tekrar birbirimizle buluşturacak.

Kapitalist dünya. Hem kapitalist, hem sanal… Kendimize ne kadar süre ayırıyoruz bir gün içerisinde? Aynalara bakamadan geçiyor günler. Bağ bozumu ve yaprakların dökülmesini göremeden koşturuyoruz. Bir de dönüp bakıyoruz ki hiçbiri bize ait değil, köşe bucak kaçtığımız ruhlarımız son kavşaktan döndüğümüzde, son durakta aklımıza geliveriyor. Geç oluyor… Geç kalıyor kendimizi hatırlamalarımız.

Monotonluk aslında kendimizi unuttuğumuz anlarda bastıran bir duygu. Hep günün gerektirdikleri zamanlarda, dönüp de kendimize bakmamanın sancılarını yaşarken bizi tutsak eder kendine monotonluk. Bu şehrin monoton ve bir o kadar da anlamı azalmış anlarında yaşarken tanıdım seni.

Sen farklı değildin belki de benden, bizden ve bu şehirde yaşayan tekdüze insanlardan. Ama aynı zamanda farlıydın da. Farklılığını görebilene. Ben gördüm içindeki benzersiz farklılığını…

Bu yazımı sana ithaf etmek istedim. Kimbilir bir gün okursun bu yazıyı.

Yine gözlerindeki o ışıltıyla, yüzünde yılların yorgunluğunun vermiş olduğu çizgilerle, huzur dolu ruhunla… Seni sanal ortamlarda tanımanın verdiği tedirginlikle paylaştım duygularımı. En doğal ve saf haliyle…

Seni benim yaralarım kanatır, senin hassas varlığın, benim kendi başına buyruk ruhumdan yaralanır onun için çıktım hayatından…

Seninle sabahlara bir telefon yakınlığında “günaydın” demek ayrı bir mutluluktu. Varlığını yanımda hissetmek bu dünyanın yapmacık hayatlarından daha sahiciydi.

Sen sahici bir insansın…

Sana sahici insanlarla en sahicisinden bir hayat dilerim…

 
Toplam blog
: 69
: 720
Kayıt tarihi
: 17.10.06
 
 

Ben 1982 İstanbul doğumluyum. Selçuk Üniversitesi Süt ve Ürünleri ve Anadolu üniversitesi Çalışma Ek..