Şekil başka öz başka

Yeni Başbakanımızın hemen hemen belli olmasından sonra bazı çevreler Türkiye'nin geleceği için daha fazla umut beslemeye başlarken, kimi çevreler de karamsarlığa kapıldılar. Türkiye'nin geleceği açısından kaygı duyup da yeni gelişmeleri ister iyimserlikle ister karamsarlıkla karşılasın, hepsine karşı saygı duymak gerekiyor. Fikir ayrılıkları bir anlamda gelişmelerin de temeli. Doğruları bulmaya, yanlışları elemeye yarayan bir mekanizma.

Fakat bazı kimseler var ki bunlar gelişmelere sadece kendi menfaatleri açısından bakarlar. Maddi veya siyasal, makam veya mevki konusundaki çıkarlarını aday olan isimlere endekslerler. A adayı kazanırsa onlar da kazanır, B adayı kazanırsa onlar da kaybeder. Dolayısıyla A adayı ne olursa olsun iyidir, B adayı allame-i cihan olsa kötüdür onlar için. Memleketin hiç mi hiç önemi yoktur. 

Bizim sosyo-kültürel sistemimiz ekonomik ve teknolojik ilerlemeye koşut bir gelişme göstermedi. Hatta teknolojik imkanlar ve hayat kalitesi artarken ahlak daha da azaldı. Ahlakı dini inanıştan, dini inanışı da şekilci dincilikten ayırmak gerekiyor. Kapalı bayanlara, sohbetlerde İslama ve Allah'a sık sık referans verilmesine bakmayın. Peygamberin sözlerinden örnek veriyorlar ama yalan, haksız kazanç, haram yeme, dindeki şekilcilik gibi kat be kat arttı. Yani ahlak sükut ediyor.

Oysa sosyo-kültürel yapısı da gelişmiş medeni ülkelere baktığımızda ahlak bizdeki gibi sırf cinsel manada algılanmıyor. Topyekün bir yaşam tarzı olarak belirleniyor. İçki içmek değil, içip de başkalarını rahatsız etmek ahlaksızlık sayılıyor. Kadın - erkek ilişkisi ülkemizdeki gibi ahlaksızlık kabul edilmiyor, eğer ilişki gayri meşru olursa öyle kabul ediliyor. Kadınlar özgürce giyimlerini seçebiliyorlar. Onları kıyafetlerinin açıklığı veya kapalılığından ötürü rahatsız etmek ahlaksızlık sayılıyor. Görevlinin görevini yaparken yasa dışı kazanç elde etmesi onlarda ayıp, bizde avanta.

Toplum olarak gelişme sağlayabilmemiz için dindarlığın değil ahlaklı yaşam tarzının yaygınlaşması gerekiyor.