Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Seks: Yaşanmaz, anlatılır!

Seks: Yaşanmaz, anlatılır!
 

“Gökkubbe altında söylenmemiş söz yoktur” denir ya, tamamen değilse de bir ölçüde doğru bir söz. Özellikle de sevgi, aşk ve ille de cinsellik gibi konularda daha önce birileri tarafından dile getirilmemiş bir söz, işlenmemiş bir tema bulmak nerdeyse imkânsızdır. Ama bu gerçeğe rağmen yine de bu konulardan konuşmayı, yazmayı ve okumayı severiz. İstisnasız her iletişim ortamında insanların en çok ilgisini çeken konudur cinsellik. Ciddi gazeteler ayakta kalma savaşı verirken, bütün sayfalarını ordan burdan apartılmış çıplak kadın resimleriyle dolduran bulvar gazeteleri sessiz sedasız tiraj rekorları kırar. Çıplak, kalçaları havada, bir şakağını yastığa dayayıp gerisindeki kameraya davetkâr bir bakış atmış dilberin resminin yanına “her zaman hazırım’, dedi!” manşetini döşendin mi o gazeteye hangi erkek okur bigane kalabilir ki?

İnternette en çok rağbet gören, en çok aranan siteler porno siteleri değil mi? Porno CD’ler, erotik içerikli dergiler satış rekorları kırmıyor mu? Romanlarda bile artık en çok cinsellik, ille de herşeyin adıyla sanıyla yazıldığı, tahrik edici betimlemeler aranmıyor mu? Yazarlar kendilerini içlerinden gelmese bile eserlerinde böyle sahnelere yer vermek zorunda hissetmiyor mu? Temel’in bestseller yazarlığına özendiği fıkradaki gibi; “Allah Allah, Kontesi Kim Öptü”!.. (burada ‘öptü’nün yerine uygun kelimeyi siz koyun artık!)

Pek bu konu niçin bu kadar ilgimizi çekiyor acaba? Altı üstü her Havvakızı/Ademoğlunda bulunan bir girinti ve çıkıntı üzerine daha ne söylenebilir? Birileri, eni, boyu, çapı, şekli şemali, özellikleri belli iki üreme organına ilişkin bir söz ettiği, iki kelime yazdığı zaman niçin hemen üzerine atlıyoruz? Hiç görmedik mi, daha önce bunlar üzerinde hiçbir şey duymadık mı?

Hayvanlardan en farklı yanlarımızdan biri de “ikiyüzlülük” diye bir artımızın olması galiba. Eğer şu ana kadar eklenmemişse, sayısız “insan” tanımının arasına sanırım bu da ilave edilebilir. Ahlâki değer, politik doğruculuk derken içimizdeki dünyayla dışımıza yansıttığımız tavırlar arasında kocaman bir fark oluşuyor. Bunun en çok yansıdığı alanlardan bir de cinsellik. Bir yandan açık resimlere bakmak ayıptır, günahtır deriz öte yandan bizi kimsenin görmediği yerlerde o ayıp dediğimiz fotoğraflara kapılıp gitmekten kendimizi alamayız. Aramızda yabancı birileri varsa cinsellikten söz etmeyi ayıp sayarız ama samimi arkadaşlar baş başa kaldığında özellikle de biz erkekler lafı dönüp dolaştırıp oraya getiririz. Hem de ağızlarımızın suyu aka aka! Gözler etrafı kollar, dudaklara hınzır ve haince bir gülümseme yerleşir, adrenalin yükseldikçe yükselir. Kadın bedeninin topoğrafyası üzerine daha önce milyonlarca defa tekrarlanmış sözler bir daha, bir daha söylenir.

Bu istek ve ilgiye karşılık cinselliğin yasal ya da ahlaki yasaklarla sınırlanıp tabu haline getirilmiş olması da onu cazip kılan en önemli etkenlerden biri. Sanırım en çok da bu yüzden ilgimizi çekiyor bu konu. Ekonomideki arz-talep ilişkisi cinsellik için de geçerli. Bu derecede tabulaştırılmamış olsa belki bu kadar ilgimizi de çekmeyecek. Ya da çoğu hayvan türünde olduğu gibi yalnızca yılın belli dönemlerinde kızışsak yine gündemimizi bu kadar işgal etmeyecek.

Buna ek olarak, herşeyi anında paraya çevirebilen günümüz ekonomisi, cinselliği, özellikle de kadın bedenini satış garantili bir meta olarak her alanda gözümüze sokuyor. Ondan kaçmak imkânsız. Bakışınızı nereye çevirseniz bir çıplak - yarı çıplak kadın/erkek vücuduyla karşılaşıyorsunuz. Zaten her an cinsel birleşmeye hazır olabilen nadir canlı türlerinden biriyiz. Bir de bu sürekli kışkırtılınca başka bir şey düşünemez hale geliyoruz. Ancak, imgesi her an her yerde karşımıza çıkan o bedenlere erişip fiziken dokunmak pek de öyle kolay değil. İlle de o fotoğraflardakine benzer kusursuz bedenlere.. Bu durumda geriye kalıyor o dokunamadığın şey hakkında hayal kurmak, düşünmek, konuşmak, yazmak okumak...

Cinsellik sohbeti futbol yorum programlarına benziyor biraz da. Nasıl ki hayatında bir şut dahi çekmemiş adamlar sadece televizyondan izlediği bir futbol maçı hakkında saatlerce konuşabiliyorsa, cinsellik de aşağı yukarı aynı şekilde konuşuluyor. Küçükken abilerimizin bu konudaki “yaşanmamış tecrübeler”ini dinlemekle başlayıp, biraz büyüdükten sonra onları bu defa biz küçüklerimize anlatıyoruz Bu böyle zincirleme devam edip gidiyor. Doğal, geleneksel, ahlaki ya da ekonomik nedenlerle cinselliği yeterince yaşayamıyoruz. Sonra da yaşayamadığımız cinsellik hakkında habire konuşup duruyoruz.

Aynı eğilimler Milliyet Blog ortamı için de geçerli. “Seks konusunda blog yazılmalı mı yazılmamalı mı?” tartışması boşuna. Burada da cinsel çağrışımlı başlıklar, yazılar çok ilgi görüyor. Görecek de. Toplumun eğilimleri, tatminsizlikleri aynı yönde seyrettikçe, tabuları yerli yerinde durdukça burada da o yazılar çok görüntülenecek. Her ne kadar aynı laflar eğilip bükülüp değişik biçimlerle sunulsa bile bu konuya ilgi azalmayacak. İşte bendeniz de çeşme akarken testimi doldurup abad olmak için bu konuya kafadan daldım. Milliyet Blog'daki ayın resim modasına uyup bikinili resim de koydum. Madem kurtuluşumuz yok biraz da bu bahaneyle konuşalım, yazalım. Belki ben de ekstradan birkaç hit alırım; fena mı olur?!.

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..